Pizzana Sosis Olayım

109 9 7
                                    

İki benden ortalarına aldıkları arkadaşlarının etrafına sıkıca kollarını sarmıştı. Jungkook her ne kadar onlara iyiyim sakin olun dese de kollarını ondan çektikleri an göz yaşlarına boğulacakmış gibi görünüyordu. O yüzden bir saattir böyle oturuyorlardı. İkisi koştur koştur buraya gelmiş ve çoktan ağlamaya başlamış arkadaşlarını zar zor teselli edebilmişlerdi.

Taehyung Jungkook'tan bir dönem büyüktü ve okuldaki ilk iki yıl boyunca futbol takımı kaptanlığı yapmıştı. Ancak üçüncü sınıfa geçtiğinde  yoğunluğundan ötürü takımı bırakması gerekmişti. Tam o sıralar sırf onun için takıma girmiş olan Jungkook önce onun takımı bırakmış olmasına kahrolmuş sonra zaman için kulübe sıkı sıkıya bağlanmıştı. Bu konuda çok yetenekli olmasının da etkisiyle kısa bir sürede yükselmiş ve takımın kaptanlığını almayı başarmıştı. Biraz da belki bu Taehyung'un onu merak etmesine neden olur diye devam etmişti. Ondan sonra gelen kişinin ne kadar iyi olduğunu görürse ona ilgi duyar sanmıştı. Bir ortak hobi inşa etmek istemişti Jungkook ama pek de başarılı olduğu söylenemezdi.

Her şey çok yolunda gitmese de bir şekilde iyiydi. Takıma katılmasıyla bu yıl okul en kolay galibiyetlerini kazanmıştı. Oradaki arkadaşlarını da seviyordu. Tam sonunda her şey normalken ansızın Taehyung'un bir yıldır adım dahi atmadığı kulübe dönesi gelmişti. Hem de okulun son yılında ders yoğunluğunun en ağır olacağı vakitlerde. Jungkook ne kadar iyi olursa olsun bu eski koçları için göz ardı edilebilecek bir şey değildi. Taehyung'un kendisi kesinlike göz ardı edilebilecek bir şey değildi. O bir yere adım attığı zaman oranın tek sahibi kendisiymiş gibi davranırdı. Öyle hissettirirdi. O kesinlikle ya bir kraldı ya da bir kralın olup olmamasını gram umursamayan biri.

Jungkook'un Taehyung'a olan platonik hislerini unutmak hakkındaki tüm metaneti o an yerle yeksan olmuştu. Burnunun dibine kadar gelmiş bir adamı, hem de elindeki son kaleyi almak için gelmiş olan bir adamı nasıl görmezden gelecekti ki. Bu aralarında onlarca metre varken bile çok zordu. O bir yere adım attığında Jungkook'un gözleri anında onun zarif bedenini bulurdu. Hiç sekmezdi bu durum. Şimdi aynı takımda yan yana oynarlarsa, hem de kaptanlıkta ona yenilmiş biri olarak oynarsa ne yapacaktı? Düşüncesi bile işkence gibiydi. Belki de takımı bırakmalıyım diye düşündü içten içe ama öyle de bir korkak gibi görünürdü ve bunu hiç istemiyordu. Hem takımını seviyordu. Orda olmak için çok çalışmıştı.

"At de atayım kurabiyem, en azından birinden kurtuluruz." Fabian'ın söyledikleri üzerine istemsizce gülmüştü. Okulun sahibinin oğlu olmasından ötürü arada böyle laflar ediyordu sanki gerçekten yapabilecekmiş gibi. Nefret ediyordu Taehyung ve Yoongi'den. Bunda o ve Jimin'i üzgün gördüğü anlar da etkiliydi tabii. Elinde olsa bir kaşık suda boğardı ikisini. Ancak Taehyung'un ailesi okulun en büyük bağışçılarından biriydi. Sikse atamazdı onu ama tanrı biliyor Taehyung okulu terk etsin diye elinden geleni yapardı fabian.

"Boşver hayatım büyüklük senden kalsın." Fabian oflayarak başını Jungkook'un omzuna gömmüştü.

"OĞLUM ACIKTIM BEN ." Jimin bir anda bağırınca ikisi de irkilmişti. Ama garipsemediler bu durumu. Jimin her zaman açtı.

"Pizza?" Fabian Jungkook'un en sevdiği fast foodu teklif etmişti.

"Pizza."

.....................................................

vforvante

vforvante

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Good Team? Goddamn! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin