🎶Dermanın Olayım, Ahmet Aslan🖤
Bazen insan ömründe başına gelen kötü olaylar daha kötü durumlar içinde kaldığında sana ders versin yaşarsın, diye bir yazı okumuştum bir yerde. Hayatımı bu emelde götürmeye hep dikkat ederim çünkü mesleğim gereği bir hatan insanı hayat çizgisinden dışarı itebilirdi. Az önceki karmaşamanın sakin bir huzursuzluğa bıraktığı hastanenin koridorunda yürüyordum.
Tıp fakültesine başladığımda çok sevdiğim ama kimsenin sevmediği bir yaşlı hocam vardı ve bana, ben sana ne zaman kızsam aklına kazı o dediklerimi ki dara düştüğünde benim dediklerimin ne anlama geldiğini o zaman anlayacaksın, demişti. Tatil günlerinde bile onun yanında oturup vakaları izlemem izin verirdi. Çoğu zaman ayak işlerini bana yıksada kitaplarda öğrenemeyeceğim tecrübeleri daha fakültede öğrenmeden bana katıyordu.
Bebek ellerime ilk verildiğinde kalbi durmuştu.
Hayatta geri döndürdükten sonra onunla gelen kadının dedikleri kadarıyla zaten nefes alamam ve vucüdunun ani kasılmalarını fark etmeleri ile hastaneye yol almışları muhtemelen adamların yaralanmalarını ise diğer doktorlar takip ettiği için onlara ne olduğunu bilmiyordum. İnsan ne kadar bilirse o kadar düşünce kafasında uçuşuyordu ve herkesin aklında bebeğe ne olabileceği düşüncesi geçerken. Baygın ve yoğun bakıma alınan bebek daha çok olmadan vucüt kasılmaları tekrar etmesi sonucu aklımda dönüp duran düşüncenin bir ucundan tutabilmiştim.
Belki burada doktor değildim ama Umut'un her zaman düşüncelerimi önsemediğini biliyordum. Ona şüphelerimden bahsederken insanların işine burnumu sokuyor gibi hissetmemiştim bu yüzden. O da benim dediklerimi haklı bulmuş olacak ki gerekli testleri yapmışlardı.
Geçtiğim koridorlarda her adımında bir ışık yanıp beyaz duvarlara vurup diğer adımında arkamdan sönüyordu. Düşüncelere bölünmüş aklımda her adımımda bir karamsarlık haline bürünüyordum. Derin nefes almak istediğim bile kalbimin sancısı vuruyordu göğsüme.
"Sen ne diyorsun doktor?!" bağıran sesleri duyduğumda adımlarımı hızladırıp koridorun köşesini dödüğümde beş adamın Umut'un etrafını sardığını az önce bebeği ellerime bağırarak veren kadınım hastahanenin koltuklarında kafasını ellerine almış ağladığını gördüm. "Nerede Gökdeniz, NEREDE?!" diye bağıran adamların içindeki sarışın olandı.
"Beyefendi sakin olun lütfen!" diye kendini kalabalığın içinden çıkartmaya çalışırken ellerini kendini koruma iç güdüsü ile geriye doğru çekmişti. Benimde durmuş bedenimi harekete geçiren içimdeki korku olmuştu.
"Hastanın buraya ulaştığında kalbi durmuştu." Umut'un söylediği kelimelerden sonra koridorun diğer ucunda ki adamı bağırışların bir bıçak gibi kesilmesiyle fark etmiştim. Tepesinden vuran ışık yüzünü karanlıkta bırakırken omuzlarının kulağına çalınan kelimelerden sonra düştüğünü görmüştüm.
Bu benim şahit olduğum, onun yıkılmaz dağ gibi duran heybetine yediği ilk darbe olduğunu yıllar sonra anlayacaktım.
Adamların hepsinde korku ifadesiyle ona dönmesi ile aralarından birinin titrek sesi, "A-abi!" dedi. Donmuş bedeniyle sadece Umut'a bakıyordu ama benim ondan önce atlayıp konuşmam herkesin bakışlarını bana çevirmişti.
"Ama hayata döndü." dediğimde gözlerimle şahit olduğum herkesin kasılmış bedenin gevşediğini aralarındaki sarışın adamın hala ağlamaya devam eden kızın yanına çöktüğü fark etmiştim ama gözlerimi ondan çekemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNI GÖĞÜN FERYADI
RomanceBu mahzun göklerde yaralı kuş olsam Bi küçük dal olsan konsam dalına Bilsem o dal bana kafestir O kafes bana tutsak bana zehirdir Bilsem bundan sonra bal olsan şifama Tuz isterdim yarama.