6. BÖLÜM

2.2K 194 49
                                    






Okunmuyor olmak biraz hevesimi kırsada, hikaye hep kafamın içinde dönüp durmaya devam ediyor. Umarım kalemim istediğim kadar gelişir ve aklımdakileri daha güzel ifade edebilirim:)

🎶 Sarı Ve Rüzgar, Erdal Güney
🎶Annem jenerik, Kıraç

🤍

Bu hayatta binlerce güzel duygu vardı şüphesiz. Anın tadını çıkartarak bütün duyguları tatmak isteyen bir küçük isteğim vardı, çok küçükken. Her anının içinde gezip bütün güzel şeyleri seçebilecek, kendime öyle güzel bir hayat kuracaktım.

Bir küçük döşeğim vardı, eski evde. Geceleri hiçbir zaman uyuyamazdım ben. Birde o gün üzülmüşsem uykumda daha üzüleceğimi bildiğimden beynimi bir türlü kapatamazdım. O döşeğe tek benim boyum yetmezdi evde. Ama bana layık gördükleri sığıntı olmaktı zaten. O döşek benim hayatımda sahip olduğum ilk şeydi. Üstünde kırmızı gül desenleri vardı. İlk o döşekte kedi gibi kıvrılırken, geceler derinleştikçe ben büyüdüm; hayatım zindan olmaya devam etti. Bir serin ilkbahar akşamıydı, hatırlıyorum. O döşeğe kılıfına ilk defa mutlulukla bakıyordum.

Açıktan kalan ayaklarımı bakıp, keşke bende kocaman, tombul olan kızlar gibi olsam, derdim. Mahallede bir kız vardı. Aynı olmak istediğim kişi gibiydi. Yaşıtları ile aynı boydaydı ama öyle büyük cüssesi vardı ki mahalledeki erkeklerle futbol oynadığında karşısındaki insanları bir koydumu indirirdi yerlere.

Dışarı çıkılmama pek izin vermezlerdi ama birkaç kere evin önündeki tavuk kulübesinin içine saklanıp sokakta eğlenen çocukları izlediğim olurdu. Evin camından izlemekten daha iyi değildi belki ama bende onlar gibi koşup eğlendiğimi düşünmek bile tavukların yanında oturmaya değerdi.

Ama o gün ilk defa, hava kararmaya yüz tutmuşken, eve hala canavarlar gelmemişken, bir cesaretle evin bahçesinden dışarıya adımımı atmıştım. Futbol oynuyordu bütün mahallenin çocukları, çoğu kız da evlerinin önlerine örtüler sermiş oyuncak bebekleriyle oynuyordu. Kendimi o hayal ettiğim düş bulutlarının birinde gezerken mutluluğu bulmuş gibi hissederken kalbim pırpır atıyordu ki kafama gelen sert topla bulutların üzerinden düşmem bir oldu.

"Pis ucube topu atsana!" diyen çocuğu tanımıyorum desem yalan olurdu. Sokağın en bağıran ve pis laflar eden kişisiydi. Ondan korkuyordum. Ben aslında tanımadığım her insandan korkuyordum. Sanki bedenime kal gelmiş gibiydi. Dışarı çıkmak bir hataydı. Evdekilerin bana nasıl zarar vereceğini bilebilirdim ama tanımadıklarım..

"Hey sana diyorum!" Dedi tekrar çocuk ama benim hareket etmediğim görünce bana doğru yaklaşmaya başladı. Hataydı, hata. Kalbim artık heyecanlda değil korkuyla atarken o bana yaklaşmaya başladıkça ben geriye gittim. Ve birisine çarptım. Daha doğrusu yumuşak bir şeye.

Korkuyla arkamı döndüğümde o tanımadığım, hayran olduğum kızı gördüm. "Bende oynayacağım." dedi futbol oynayan çocuklara bakarken. Sesindeki o özgüvenlilik hâlâ kulaklarımda. Çocuklar sesini çıkartmazken içlerinden biri kısıkça, "Ama takımlar şuan eşit.." demişti ama o kadar kısıktı ki sesi bir an bu kısık sesin benim dışımda birisinden duymak beni şaşırtmıştı.

O güçlü sesiyle, " O zaman bu da diğer takıma gitsin." dediğinde o zamana kadar avanak avanak etrafı izlediğimin farkında bile değildim. Benim için o anki durum çizgi filmlerin içine girmek bir düşün içinde dilediğince gezmek gibiydi. Ama elim ayağım buz tutmuş gibiydide. Bir kaç dakika sonra benden bahsettiklerini o pis ağızlı çocuğun ettiği laflardan anlamıştım ama kıza laf söyleyemediğinden kendimi oyunun içinde bulmuştum.

AYNI GÖĞÜN FERYADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin