Dakikalar boyu süren öpüşmemizin ardından nefes nefese kafamı geri çektim. Ellerim deli gibi dağıttığım siyah saçların arasındaydı. Göğsüm benimkinin üzerine yapışmış olan göğüsle birlikte hızlıca inip kalkıyordu.
Jeongguk'un aralık duran dudakları hiç olmadığı kadar şişmişti. Pembeleşmiş yanakları ve mahmur bakışlarıyla tatlı görünüyordu. Belimdeki ellerini sırtıma çıkardı. "Sana mühürden kurtulduğunda bunların olacağını söylemiştim." Islak dudaklarında yandan bir gülümseme oluştu.
Kızaran yüzümü gizlemek için kafamı eğdim. Hala oldukça yakın durduğumuzdan dolayı bu hareketim alnımın geniş omuza yaslanmasıyla sonuçlandı. Jeongguk kıkırdadı. Elimin altında hissettiğim sert göğsü gülüşüyle beraber titremişti.
"Müşterilerinle aranda mesafe olduğunu düşünüyordum ama anladım ki yanılmışım."
Jeongguk tereddütlü cevabıma genişçe gülümserken kafasını arkaya attı. Bu şekilde boynu tamamen görüş açıma girmişti. Utanmazca kafamı yana kaydırdım ve feromonlarının en yoğun olduğu yere, boynuna yaklaştım. Burnumun ucunu köprücük kemiğinin biraz üzerine yaslamış derin nefesler alıyordum.
"İstersen her an eski ilişkimize dönebiliriz ama şu an halinden memnun görünüyorsun."
Fısıldayan sesi yüzünden pelte kıvamına gelen vücudumla sadece kafa sallayabildim. İkimiz de ayakta oluşumuzu umursamadan birbirimize sarılmaya devam ediyorduk. Oda bizim birbirine karışmış olan feromonlarımızla kaplıydı.
Alt kattan gelen takırtı seslerini duymak ikimizin de sanki arkasını görebilecekmişiz gibi kapıya dönmesine sebep oldu. Jeongguk bulunduğu yerden hareket etmezken ben kafamı omuzundan kaldırmıştım. Jeongguk panikle kasılan yüzüme baktı. Tek kaşını hafifçe kaldırmıştı.
"Hala neden çekiniyorsun? İkisinin de durumdan haberi olduğuna eminim. "
"Evet ama yine de..." Utançtan karnım kasıldığı için cümlemi bitirememiştim. Jeongguk ise bu halim karşısında oldukça eğlendiğini belli etmekten çekinmiyordu. "Yine de ne?" Beni biraz geri çekip yüzümü görmeye çalıştı. Sahte bir sinirle kollarımı boynundan çektim. Onu hafifçe geri ittikten sonra odanın kapısını açtığım gibi merdivenlerden inmeye başladım. Ateş basmıştı.
Jeongguk ise merdivenleri umursamadan odadan koridorun ortasına atlamayı seçmişti. Gecenin bir yarısı çıkardığı gürültülü ses yüzünden herkes artık tamamen uyanık olmalıydı. Korkuyla gözlerimi sonuna kadar açtım. Jeongguk'a elimle durması gerektiğini anlatmaya çalışsam da aldığım tek karşılık umursamazca silkilen omuzlar olmuştu.
O sırada üzerindeki pijamalarla merdivenin başında Yoongi belirdi. Kaşları çatıktı ve yüzünde oldukça memnuniyetsiz bir ifade vardı. Gözleri ve dudakları yeni uyandığı için şişmişti. Sinirli bakışları arkamda yürüyen Jeongguk'a dikilmiş olsa da Jeongguk onunla ilgilenmiyordu.
Yoongi bıkkın bir nefes verdi. Gri, büyük kulaklarını aşağı doğru eğmişti. Yanımızdan geçtiği esnada Jeongguk'un yanında duraksadı. Gözlerini kendisine bakmayan alfanın yan profiline çevirdi.
"Kanat çırpma sesleri geliyor."
Jeongguk göz ucuyla kendisinden biraz daha kısa olan oğlana baktı. Birkaç saniye olduğu yerde düşündükten sonra hızlıca merdivenlere yöneldi. Ben ne olduğunu anlamadığım için Yoongi'ye döndüm. O ise geniş bir esnemeyle sendeleye sendeleye odasına döndü. Yürürken uyuyakalıp yere yuvarlanacak gibi görünüyordu.
Koridorun ortasında bir süre bekledim. Sanırım gündüz uyuduğum için uykulu hissetmiyordum. Bu yüzden odama dönmek yerine alt kata inmeye karar verdim. Merdivenlerin ucuna ulaştığımda yüzüme vuran soğuk hava dalgası bir anlık titrememe sebep oldu. Saçlarım rüzgar yüzünden bir anda havalanmış, karmakarışık olmuştu. İstemsizce yüzüme siper ettiğim kolumu aşağı indirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic Forest//Taekook
FanfictionRuh eşiyle arasındaki mühürü bozdurmak için Büyü Ormanındaki en güçlü büyücüyü bulmak isteyen Taehyung'un ona yolu gösterecek bir rehbere ihtiyacı vardı. [Omegaverse]