11. ÖLMEK İSTEMİYORUM

32 8 4
                                    

Dikkat! Bu kitapta psikolojik olarak tetikleyici unsurlar vardır. Etkilenecek kişilerin okumasını tavsiye etmiyorum.

Bu kitap gerçek hayattan uyarlamadır.

🎤Evdeki Saat - Tavan🎤

~Ölmek İstemiyorum~

Bu hayattaki belki de en büyük korkum kendimi ifade edemememdi. Yapmadığım bir şey hakkında suçlanırken kendimi aklayamamaktan hep çok korkmuşumdur. Fakat bu korkumu hiç yenememiştim.

Ben kendimi hiç ifade edememiştim ki.

İki gün geçmişti o günün üzerinden. Anne demeye dilimin varmadığı kadın ne yanıma uğramıştı, ne de birisinin yanıma yaklaşmasına izin vermişti. Kimse yanıma gelmediği için tahmin edileceği üzere yemekte yiyememiştim. Sorun değildi, alışıktım açlığa.

Rekorum dört gündü.

Susuzluk diye bir derdim yoktu neyseki. Sorun bu odaya kapatılmam değildi, telefonumun elimden alınmasıydı.

Bana iyi gelen adam oradaydı. Bir cihazın içindeydi ama oradaydı.

Sahi, yaklaşık üç gündür onunla da görüşemiyorduk. Hiç mesajlaşmamış olmamız canımı sıkıyordu. Onunla konuşunca kendimi değerli hissediyordum. Bu hayata gelmemin bir amacı varmış gibi.

Nefes alıyormuşum gibi.

Tunç ne demekti benim için? Şu iki günümde aklımda hep bu soru dönüp durmuştu. İsmi Tunç'tu fakat benim için olan adı neydi? Bir arkadaş olabilirdi veya sırdaş. Gerçi ona kendimi daha anlatamamıştım. Beni tanımıyordu.

Tanırsa kaçıp gider miydi?

Belki de hiç tanımamalıydı. Beni normal bir kız olarak görmeliydi. Ailesi ile mutlu olan, özgür olan.

Ama ona arkadaş diyemiyordum da. Bir arkadaştan öteydi. Ondan etkileniyor muydum acaba?

Diyeceksiniz ki onu ne kadar tanıyorsun? Hiç. Onu hiç tanımıyordum. İsminden başka bir şey bilmiyordum onun hakkında. Görünüşünü bile bilmiyordum. Hesabında profil fotoğrafı yoktu. Belki de o konuştuğum, daha doğrusu ilk defa doğru düzgün diyolog kurduğum tek karşı cinsti. Bu yüzden hemen ondan etkileniyor olabilirdim. Ya da etkilendiğimi sanıyordum.

İsmi bile aklıma geldiğinde dudağımı kemiriyordum. Dudağımı kemirdiğim nadir anlar olurdu. Bunlar heyecanlandığım anlardı. Ama dediğim gibi nadir anlar.

Bunu bana zaman gösterecekti. Ondan ne kadar etkilendiğim veya sadece bir arkadaş olarak gördüğümü bana zaman gösterecekti. Tabii etkilendiğim ihtimali ne kadar ağır bassa da en imkansız ihtimal de oydu.

İki gün önceki olaydan sonra çok imkansızdı.

Şu iki gündür odada bir sürü resim çizmiştim. Bir tanesinde bir kız vardı ve başını aşağı eğmiş bir şekilde telefonuna bakıyordu. Aşağı baktığı için yüzü tam görünmüyordu ama sadece görünen dolgun dudaklarında bir tebessüm vardı. Saçları iki tarafından dağınık bir şekilde örülmüştü. Üstünde kırmızı bir palto vardı.  Etrafı çok kalabalıltı, bir sürü insan vardı yanında yürüyen. Ama hepsi bulanık bir şekilde çizilmişti. Net olarak görünen tek kişi o kızdı.

Hikayenin anlamı; o kızın tek gerçeğinin elindeki telefonu olmasıydı. Etrafındaki herkesin aslında bir hiç olduğuydu.

Evet, o kız bendim.

KİMSEYE GÜVENME (yarı texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin