1-Yeni Bir Hayat

214 29 4
                                    

1965 12 Ağustos, Nevşehir -8 yıl önce-

"Yazıyor, yazıyor! Yükseköğretim imtihanlarının sonuçları yazıyor!"

Gazeteci çocuğun bağırışıyla hiç beklemeden sokağa atladım. "Şşt Ufuk bekle orada." Ellerim ceplerimde telaş içinde bir yandan kuruşları denk getirmeye çalışıyor bir yandan da beni dinlemeyip koşmaya devam eden çocuğun peşinden gidiyordum. "Yahu oğlum sen mi teslim edeceksin biz mi gelip elinden alacağız? Beklesene."

Çocuk nihayet bağırışlarımı işittiğinde adımlarını durdurup elindeki bir tomar gazeteyle bana döndü. "Ulaş abi imtihan sonuçları açıklanmış! İnşallah kazanmışsındır." Ortadaki iki dişi düşmüş çocuk kocaman gülümseyişiyle müjdesini veriyordu. Kafasını okşadım.

"Bıraksan ben de bakacaktım zaten sonuçlara." dedim gülerek. Kolunun altına sıkıştırdığı gazeteyi uzattı. Cebimden çıkarttığım kuruşların üzerine bahşişini de eklediğimde hiç beklemeden diğer sokaklara haberi ulaştırmaya devam etmişti.

Elimdeki gazeteye heyecanla baktım. Sonuçları ailemle birlikte görmek istiyordum. Eve doğru yaklaştığımda tümüyle bahçeye çıkmış aileme gazeteyi salladım. Onlar da gürültüye uyanmışlardı. Eh ne de olsa benim gibi, günlerdir bu gazete parçasının hayaliyle uyuyup uyanıyorlardı.

"Açıklandı mı abi?" diye bağırdı kardeşim heyecanla.

"Açıklanmış." Daha fazla onları bekletmeden heyecanla beni bekledikleri masaya koydum gazeteyi. Annem dolmuş gözleriyle bir bana bir gazeteye bakıyordu. "Ne ağlarsın anam şimdiden. Bakmadık ki."

"Sus sen anlamazsın."

"Kazanmazsan senin için üzülür kazanırsan da gideceğin için." dedi kardeşim gülerek.

"Oyalamayın da çocuğu bir an önce baksın." Babam kaşlarını çatarak konuşmaya tüm gerginliğiyle dahil olmuştu.

Masadaki gazeteyi hızla çevirip isimlerin olduğu sayfayı buldum.

"Eroğlu...hah! Eroğlu Ulaş..." sonucumla gözlerim ardına kadar açıldı.

"Ne, ne kazandın söylesene." dedi kardeşim omzumdan ittirerek.

"Mühendislik, ODTÜ elektrik mühendisliği."

Annem artık ağlayışını gizlemiyor, nereden çıktı bu Ankara diye sayıklıyordu. Babam tüm heybetiyle oturduğu sandalyeden kalkıp önüme dikildi. Bana öyle bir bakışı vardı ki, tam o esnada bu gururlu gözleri asla soldurmamak için söz vermiştim kendime.

Önce elimi avuçlarının arasına alıp sıkıca öptü hemen ardımdan kardeşimi de kolunun altına almıştı. "Bu hayattaki tek övüncüm, varlığım geleceğim sizlersiniz. Ne şükür ki vatanıma hayırlı evlatlar yetiştirmek nasip oldu. Bir gün başımı eğdirmediniz. Ben sizden razıyım. Siz de ömrümün geri kalanında benim babalığımdan hep razı olursunuz inşallah."

"O nasıl söz baba." babam hafifçe sırtıma vurduktan sonra sıkıca sarıldı.

"Tabi tarlada amcanlara havasını yapacak pek bir mutlu oldu, hiç çocuğum elin Ankara'sında ne yer ne içer diye düşünmüyor." dedi annem arkamızdan ağlamaklı sesiyle.

"Ne alakası var hanım, ne yer ne içer diye düşünmüyoruz rızkımızı sorunsuz çıkarırım evelallah."

"Aman yine başladılar kaç kaç." Kardeşimle aynı anda babamın kollarının altından çıkıp mahalleye fırladık.

"Abi, Ankara çok mu büyük?"

"Büyük tabi, orası Başkent akıllım."

"Lisem biter bitmez ben de Ankara'ya geleceğim peşinden gör bak."

"Sen önce bir liseye gir de." dedim alayla.

Kardeşim adımlarını durdurup bana sıkıca sarıldı. "Sensiz kimle uğraşacağım ben buralarda."

"Derdin de epey büyükmüş nazlı kardeşim." Parmağımla burnunu sıkıp iki yanına çevirdim. "Temelli gitmiyorum ki her tatilimizde ziyaretinize geleceğim, okulum bitince de yanıma aldırırım sizi inşallah."

"Ankara'da mı yaşarız?" Eteğinin uçlarıyla oynarken hayallere dalmıştı hemen. "Ne güzel olurdu ya abi... Sen de okulunu bir an önce bitir ki tez zamanda tekrar kavuşalım."

"Senin için hocalara dilekçe veririm sınıf atlata atlata okuturlar beni."

"Uğraşma benimle," ciddi bir yüz ifadesiyle önüme dikildi. "Söz ver. Okulum biter bitmez kavuşacağız de."

Bu ısrarı garip gelse de duygusallığına verip daha fazla uğraşmadan başımla onayladım. "Söz."

***

SULTAN-I YEGAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin