6- İlk Muharebe

108 21 10
                                    

Sindiğim duvardan ayrılıp tam tepemde güneşe yorgunca baktım. Günlerdir yürüttüğümüz çalışmalar yüzünden iki üç saatten öte uyuyamıyordum. Elimle gözlerimi ovalayıp üniversitenin girişine geldim.

Kapıdaki güvenlik geçen seferden hatırlamış olacaklar, başlarıyla selam verdiler. Onlara doğru yaklaştım. "Kutay Reisle görüşmek istiyorum. Girmeye iznim var mıdır?"

"Buyurun geçin şöyle." dedi kapıyı aralayıp. Bizim okulun aksine daha durağan bir kampüsleri vardı. Her şey nizami ve dingin duruyordu. Yoldan geçenlere Fen Edebiyat Fakültesini sora sora, sonunda Fizik bölümünün olduğu binayı bulmuştum.

Koridorda dolanan gençlerden birine uzandım. "Kutay Reis nerede biliyor musun?" Gerçi kime sorsam bilirdi.

"Aşağı katta kantindeydi az önce." Kafamla onaylayıp aşağıdaki kantine ilerledim. İçerisi boş gibiydi, tabi bir masa hariç. Kantinin kapısını aralamamla masadaki tüm yüzler çıkan sese, yani bana.

Ortalarında oturan Kutay beni fark eder etmez kaşlarını çattı. Yanındakilere bir şeyler söyledikten sonra ayağa kalkıp kemerini düzelterek yanıma doğru geldi. Soğuk bakışları benimkilere dikiliydi.

"Yürü." dedi, ağzını güçlükle aralayıp. O beni takip ederken bahçeye çıkana kadar tek kelime dahi etmedik. Yeterince uzaklaştığımıza karar vermiş olacak ki kolumdan sertçe kavrayıp beni kendine döndürdü. "Belanı mı aramaya geldin buraya? Ne işin var?"

"Anlaşmamızı unuttun herhalde?"

"Ne anlaşması?"

"Hafızanı zorla biraz, belki Selma ismi hatırlamanı sağlar."

İsmi duyar duymaz tüm yüzü kasılmıştı. Çenesi kilitlenmiş gibi, güç bela dudaklarını araladı. "Almayacaksın lan o pis ağzına Selma'nın ismini."

"Tüh, ahbap olduğumuz için gün içerisinde sık sık kullanıyordum oysa adını." dedim sırıtarak. Yumruğunu sıkıp üzerime atıldı.

"Sık sık sayıklayacağın başka bir isim daha veririm ben sana, üzülme." diye karşılık verdi tüm öfkesiyle.

Dibime girmiş adamı sertçe ittim. "O geceden cesaret alıp bir daha bana o kana bulanmış ellerini uzatabileceğini sanma. İşin sonunda diğer itlerin gibi kuyruğunu kıstırıp gidersin ancak."

"Ulan seni şimdi..." tekrar üzerime çullandığında yakasından kavradım.

"Buraya seninle dalaşmaya gelmedim."

"Neye geldin o halde?" dedi sıktığı dişlerinin arasından.

"Okuldakiler boykotlar için poster hazırladı. Bahçeli'nin sokaklarına asacağız. Siz de kılınızı kıpırdatmayacaksınız."

Alayla güldü. "Ne diye göz yumacakmışız size?"

Cebimdeki kimliğe uzanıp gözüne doğrulttum. "Selma'ya kıymetli bir hediye postalamamı istemiyorsan dediğimi yapacaksın. Biliyorum senin için hayli zor ama aklını kullan."

"Kes sesini."

"Ee, ne diyorsun bu işe. Tüm gün kararını bekleyemem." Söylediklerimi düşünmek için sessizleşti bir müddet.

"Ne yaparsam yapayım illa ki birileri haberinizi alır." dedi gözlerini kaçırıp.

"Ben de seni sözü geçen bir reis sanırdım. Göstermelikmiş meğer." Elini çeneme dayayıp yüzümü sertçe sıktı.

"Ne yapayım ulan son saniyede?!"

"Ne bileyim, acil bir toplantı düzenle. Ders vereceğim de. Gerekirse saatlerce 9 ışık doktrinini anlat. Bana ne?"

Kafasını kaldırıp sabır çekerek gözlerini yumdu. "İyi."

"Ne iyi? Kabul ettin mi?" dedim heyecanla.

"Sabrımı zorlama bak." Ne yalan söyleyeyim. Kabul edeceğine ihtimal dahi vermiyordum. En kötü bir ülkücünün canını sıkmış olacağımla kalırım diye keyifle gelmiştim.

Demek gerçekten de Selma'ya değer veriyordu. Gözlerim şaşkınlıkla titrerken yüzümdeki gülümseyiş anbean artıyordu.

Bakışları saniyelik olarak mutlulukla kıvrılan dudaklarıma değdi. Gördüğü manzara iyice sinirini bozmuş olacak, kaşları aniden çatılmıştı.

Elini bana doğru uzattı.

"Ne?"

"Anlaştığımıza göre, artık ver kimliğimi."

"O kadar kolay değil Kutay Reis. Basit bir posterle paçayı sıyırdığını mı sandın? İstesem ben bile oyalardım sizinkileri."

"Ne diye tehdit ettin o halde beni?"

"Eğlenceli çünkü."

"Bir gün..." gözlerini kısıp birkaç adımda dibime girdi. "Bir gün öyle bir elime düşeceksin ki... Merhamet etmem için ayağıma kapanacaksın. Ama çok geç olmuş olacak. Mahvedeceğim seni. Duydun mu?"

Başımı kaldırıp dik bakışlarımı gözlerine çevirdim. "Senin ayaklarına kapanıp dileneceğime, ölürüm daha iyi."

Kimliği cebime atıp dumura uğramış adamı binanın önünde yalnız bırakarak ilerlemeye başladım. Nihayetinde bu savaşta muzaffer olan kişi bendim. Aklımda sadece gece rahatça asacağımız posterlerin heyecanı vardı.

***

SULTAN-I YEGAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin