5- Ana Kuzuları

108 17 6
                                    

"Ulaş, al şunları. Benimle gel hemen." Ferdi elindeki kağıtları avuçlarıma tutuşturup koca adımlarıyla yürümeye başladı. Koşarak ona yetiştim.

"Nereye gidiyoruz?" Bir elimde dosyaları toplarken diğer elimle gözüme gölge yapıp ona baktım.

"Bizimkiler birinci sınıfları kantinde toplamışlar, konuşma yapacağız. En iyisini sen yaparsın."

"Ben ne anlarım abi konuşmadan falan? Benim işim yazı. Verin dergilerinizi basıp tüm ülkeye dağıtayım." dedim keyifsizce gülerek.

"Ya sen ya İhsan yapacaksınız."

"İşi İhsan'a bırakırsak faşistliği bile mantıklı görür bu öğrenciler."

"Aynen öyle kardeşim. Bu yüzden bugün kendini feda edeceksin."

"Alırım ama bi gofretini. Hani sosyalisttik? Hiç vermiyorsun emeğimi fark etmedim sanma."

"Sen karşılığını davanla alırsın."

"Cimriyim demiyorsun da."

"İyi tamam alırız gofretini." Kantinin kapısını sertçe aralamasıyla içerideki birinci sınıf öğrenciler irkilerek ayaklandı.

Ortada durup elindeki kağıtları bağır çağır okuyan İhsan'a baktım. Al işte yine yapmıştı yapacağını. Ana kuzuları yeni yetme yavrucakların üzerine bu denli gidilir miydi?

Kravatımı gevşetip hala dikilmekte olan çocuğa baktım. "Sen,"

"B-ben mi?"

"Tekmil ver asker!" Çocuk sözlerimi garipseyip şaşkın bakışlarıyla etrafına bakındı. Kendimi daha fazla tutamayıp kahkahalarla güldüm. "Yahu siz asker misiniz? Ne diye ayağa kalkıyorsunuz birileri geldi diye." Ortaya doğru yürüdüm. İhsan da Ferdi'nin zorlamasıyla sandalyeden inip nefesini düzenlemeye başlamıştı. "Bu vatanın, eli toprakla uğraşan ailelerin aydınlık yüzüsünüz siz. Değil bizler, başvekil dahi gelse başınız hep dik, ne istediğinizi bilen gençler olun."

Elimdeki kağıtları Ferdi'ye uzatıp bana ilgiyle bakan gençleri inceledim. "Bugün burada toplanma niyetimizi merak ediyorsunuzdur. Bazılarınızın gözündeki tereddütü, korkuyu görebiliyorum."

Arkalardaki bir genç kadın ellerini hevesle kaldırdı. "Hepimiz korktuğumuz için burada değiliz. Merak edenlerimiz de var."

Genişçe gülümsedim. "Güzel, böyle merakların olması ülkemiz adına en büyük umutlardan." Boğazımı temizleyip az da olsa gerginliği azalmış odaya döndüm tekrar. "Bu boykot meselesinin, sizleri kötü etkileyeceğinden şüphe edenleriniz vardır elbet. Ya da haklı olarak aileleriniz, eminim bir çoğu aman yavrum sen karışma okulunu tez vakitte bitir, diye mektuplar diziyordur sizlere." Cebimdeki mektubu çıkardım. "Bu sabah elime ulaştı. Annem kardeşime yazdırmış. Ne kadar endişelendiğini anlatmış sayfalarca. Uyku uyuyamayıp, radyolarda benim için haber bekler olmuş."

Zarfı tekrar cebime koydum. "Peki ben bu çileyi neden çektiriyorum, canımdan çok sevdiğim anneme?" Öğrenciler tereddütle birbirine baktı. "Hürriyet, hak, hukuk? Bunların olmadığı yarınlarda daha nice anaların yüreği dağlanmasın diye bugün haksızlığa dur diyebilecek kişiler de bizden başkası olamaz." Sırtımı yasladığım masadan uzaklaşıp birkaç adımda tam ortaya geldim. "Biz fazla bir şey beklemiyoruz. Ütopyaların yanılgılarında da değiliz. Okuduğumuz bu binalar arasında eşit eğitim hakkı, iyi şartlar, ülkenin aydınları için devletimizden destek bekliyoruz." Ben konuştukça, çoğunun yüzüne inen kararlı bakışları fark edebiliyordum. Kelimelerim onlarda bir etki uyandırıyordu.

Birkaçına yürüyerek yaklaştım. "Burs yardımı, ekonomik gücü yetmeyenlere uygun yurtların tahsili, üniversitede okumaya hak kazanamamış kardeşlerimiz için istihdamlar, işçilerin haklarının teslimini istiyoruz."

Sesimi yükselterek, "Şimdi söyleyin bana, siz bunlardan daha azına layık mısınız?" diye seslendim.

Öğrenciler hep bir ağızdan bağırdı. "Hayır!"

İhsan'ın az önce çıktığı sandalyeye bu sefer ben çıkmıştım. Benim ayaklanmamla birkaç öğrenci de yerinden kalkıp önüme dizildi. "Kahraman kurucuların olduğu bu ülkenin torunları haklarını arayamayacak kadar aciz mi?"

"Hayır!" diye bağırdılar, bu sefer sesleri daha gürdü.

"O halde kardeşlerim, üniversitelerdeki şartlarımız düzelene kadar, devletimiz sesimizi duyana kadar sizleri boykota davet ediyorum! Haklarımızın sesi olmaya davet ediyorum!" Dört bir yana söylediğim sloganlarım onlarda yeterli etkiyi bırakmış olacak ki oturanlardan birkaçı ayağa kalkıp 'Boykot! Boykot!' diye bağırmaya başlamışlardı. Ferdi omzumu sıvazladıktan sonra alevlenmiş topluluğu kampüsün yollarında daha fazla kişinin dikkatini çekmek adına yürüyüşe çıkardı.

Bu konu hakkında ne kadar destekçi bulursak o kadar sağlam adımlar atabilirdik.

İhsan karışık kalabalığın arasından sıyrılarak bana ulaştı. "Ulaş sana söylemeyi unuttum, bu gece duvarlara poster asmaya gidecektik."

Başımla onayladım. "Gelirim ben de."

"Yalnız, ülkücülere pek bir yakın. Gece çok sıkıntı çıkarırlar diye endişeleniyorum."

Aklıma gelenlerle genişçe sırıttım. "O iş bende İhsan." dedim tek gözümü kırpıp. İhsan anlam veremez haliyle beni izliyordu.

Hiç merak etme İhsan, elimde öyle bir koz var ki yavru kurtlarımızın ele başını tam avucumun içine düşürdü. Vah ki onun başına geleceklere...

***

Hikayede biraz da o dönemin şartlarına ve olaylarına değinerek yazmak istiyorum. Tabi bölümler ilerledikçe işler gerilip daha da karmaşıklaşacak. Umarım sizler için sıkıcı bir deneyim olmaz. Yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar

SULTAN-I YEGAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin