Jungwon
Jay
Naptın
Geldi mi nikiJay
Hayır
Bekliyorum
Siz naptınız
Sunoo iyi miJungwon
Bilmem konuşmuyor
Denedim konuşmayı ama
Kestirip atıyor
Niki gelene kadar böyle olacak muhtemelenJay
Niki gelince eve geçelim tamam mı
Rahat rahat konuşsunlar
Heeseunga da çaktırmadan mesaj at
O da odasından çıkmasın
KonuşsunlarJungwon
Tamam tamam
Hallediyorum şimdi
Of bu nasıl bi gece yaJay
Gerçekten
Her şey çok hızlı olduJungwon
Çok stresliyim
Umarım kötü bir şey olmazJay
Hiçbir şey olmayacak
Biraz sakinle
Japonya uçağı inmiş
Biz geliriz birazdanJungwon
Tamamdır
Bekliyoruz
Dikkatli sür arabayı....
Niki ile yolda gelirken neredeyse hiç konuşmamıştık. Çok düşünceli duruyordu ve muhtemelen de öyleydi zaten. Sorgulamak elbette saçma olurdu.
Heeseung'un kapısına geldiğimizde niki ile kısa bir bakışma yaşadık. Hissettiği duygu neydi anlayamamıştım. Ama sanırım en belirgin olanı; korkuydu.
Zile bastığımızda aılana kadar geçen süre, bir ömür gibi gelmişti.
Heeseung kapıyı açtığında niki, hiçbir şey söylemeden içeriye daldı. Heeseung normalde kırılabilirdi ancak şu an hareketlerini düşünerek yapmadığını ikimiz de biliyorduk. Nikinin ardından ben de eve girdim ve Heeseung kapıyı kapattı.
Sunoo salonda, koltuğun yanında dizlerini kendine çekmiş bir şekilde oturuyordu. Ben giderken de bu şekilde oturuyordu, muhtemelen de hiç pozisyonunu değiştirmemişti.
Niki hızlıca Sunoo'nun yanına giderek yanına çömeldi. Kollarını Sunoo'nun etrafına sardı. Sanki koruyabilecekmiş gibi sımsıkı sarıldığını görebiliyordum.
"Sunoo... Çok özür dilerim gerçekten..." Sunoo da kollarını nikinin beline sarmayı başarmıştı. Bir süre sonra salonda, Sunoo'nun hıçkırıkları duyulmaya başlamıştı. Birlikte çok zor zamanlar geçirmişlerdi. Evet belki vücutları birlikte değildi ancak, bu acıyı birlikte çektikleri belliydi.
Çok zaman geçmeden, Niki'nin hıçkırıkları da eşlik etti ona. İkisi de ayrı geçirdiklerinin acılarını hıçkırıklarıyla gösteriyorlardı şu anda.
Kolumla hafifçe Jungwonu dürttüm. Gitsek iyi olacaktı. Bu şekilde bir şeyleri konuşmazlardı. Bana döndüğünde başımla kapıyı gösterdim. O da başını sallayarak bana onay verdi. Heeseung'a da bakışlarımızla biz gidiyoruz dedikten sonra, sessizce evden ayrıldık.
Evden çıkıp arabaya doğru ilerlerken bile evdeki gerginliği silememiştik üzerimizden.
"Umarım ikisi de artık mutlu olurlar. Başka hiçbir şey söyleyemiyorum gerçekten."
"Son zamanlarda hayatımız fazla hareketli olmaya başladı, farkında mısın?"
"Bari şu mezuniyetim bi olsaydı." Jungwon'a döndüm. Dirseğini kapıya yaslamış dışarıyı izliyordu. Bu olaylar yetmezmiş gibi bir de mezuniyetini düşünmek onu çok yoruyordu.
Kucağındaki elini tuttum, vites koluna yerleştirdim ellerimizi. Şaşkın gözlerinin bana döndüğünü hissedebilmiştim.
" Her şey normale dönecek, mezuniyetin de çok iyi geçecek. En azından şu anda düşünme bunları."
"Senin yanındayken düşünemiyorum ki zaten."
"Efendim?"
"Ha? Bir şey demedim. Bunca olayın arasında mezuniyeti düşünecek zaman kalmıyor dedim."
Yol boyunca başka konuşma yaşanmamıştı. Zaten Heeseung'un evi benim evime uzak değildi. Jungwon bu gece bizde kalacaktı, nikinin mesaj atmasıyla birlikte çıkmıştık zaten evde.
Eve girdiğimizde hazırladığımız ama asla dokunamadığımız atıştırmalık masasına baktık. Sabah olmak üzereydi. Bunları şu anda yiyemezdik.
"Jungwon sen git yat istersen, ben toparlarım buraları."
"Yok olmaz öyle şey, ben toplarım."
"Çok yoruldun bugün zaten, git dinlen lütfen. Gelirim ben hemen şimdi.
"Jay-"
"Jungwon. İkiletme lafımı hadi." İstemeye istemeye lavaboya doğru ilerlemeye başladı. Artık babamka birlikte yaşadığım için sessiz olmam gerekiyordu. Bu olay hâlâ gerçek gelmiyordu.
Hazırladığım yiyecekleri saklama kaplarına, atıştırmalıkları ise poşetlere geri koydum. Bulaşıkları da hızlıca sudan geçirerek makşneye dizdim. Hava aydınlanmak üzereydi. En azından yarın Jungwonla kıyafet bakmaya gideceğimiz için izin almıştım. Biraz daha fazla uyuyabilirdik.
Odama girdiğimde Jungwon üzerini değiştiriyordu. Girdiğimi duyunca tişörtü hızlıca kafasından geçirdi.
"Kaçta çıkarız kıyafet bakmaya?" Jungwon yatağa doğru ilerlerken ben de dolabımdan elime gelen ilk şeyleri giymeye başladım.
"Hiç bilmiyorum. Şimdi uyursam bir daha uyanamayacakmışım gibi geliyor." Hiçbir şey demeden giyinmeye devam ettim. "Hem... Yarın çıkmasak mı acaba? Sunooya ayıp olmaz mı?"
"Yarına kadar kendisine geleceğini düşünmüyorum. Tahminimce tüm gün uyur ya da yataktan çıkmaz. Nikiden başkasıyla da konuşmaz zaten." Jungwon çoktan uzanmıştı. Ben de hemen yanına uzandım.
"Biliyorum ama, yine de yanında olmamız gerekmez mi? En azından orda olduğumuzu bilsin. Onu bırakıp kendi işimle ilgilenmek istemiyorum hiç."
Birbirimize dönük bir şekilde yatıyorduk. Jungwon gerçekten de alırı yorgun gözüküyordu. Düşünmek bile çok yormuştu onu. Biraz daha yaklaştım. Bir elimi başına, bir elimi de beline yerleştirerek sarıldım ona.
O da sanki bunu bekliyormuş gibi başını göğsüme yasladı, kollarını ise belime sardı.
"Sen daha iyi hissedeceksen Sunoo'nun yanına gideriz. Fark etmez bana."
Bir süre o şekilde kaldık yatağımda. Jungwon bir sıra ağlamaya başlamıştı, ama şiddetli bir ağlama değildi.
"Jungwon, mesaj gelmeden tam önce önemli bir şey konuşmamız lazım diyordun. Neydi o?"
"Şu anda konuşabileceğimiz bir konu değil. Bunu bilsen yeterli."
"Neden ki, bugün söyleyecektin."
"Şu olaylar bi bitsin. Söyleyeceğim. Söz veriyorum. Yeterince bekledim bunu söylemek için, daha fazla ertelemek istemiyorum artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forever Young ^ Jaywon
FantasyJay ve Jungwon babaları sayesinde doğdukları günden beri beraberlerdir. Yaşadıkları bazı talihsizlikler yüzünden hep birbirlerini korumak zorunda kalmışlardır. Bir taraf için çocukluk arkadaşı olsa da, bir taraf için çocukluk aşkıdır. 21/10/2024 #ju...