16

28 5 0
                                    

Uyandığımızda saat öğlene geliyordu. Jungwon kendini suçlu hissedeceği için ilk iş hemen Heeseunglara gitmiştik. Ancak bizi bir sürpriz bekliyordu. Sunoo'nun ablası da gelmişti.

Ablası Sunoo'nun onda kalmasını istemişti defalarca. Sunoo ise kabul etmemişti. Sonuçta ablası artık evliydi, hatta dünyalar tatlısı bir kızı bile olmuştu. Onun yeni hayatına girmek istemiyordu. Defalarca burada niki ile kalmak istediğini söylemişti. Akşama doğru ise ablası yanımızdan ayrılarak kendi yaşadığı yere geri dönmek üzere yola çıktmıştı.

Sunoo yanımızda değildi; dördümüz salonda oturmuş, ne yapabileceğimizi düşünüyorduk.

"Niki, bende istediğiniz kadar kalabilirsiniz. Lütfen kalacak yeri dert etmeyin."

"Olmaz hyung. Senin de bir hayatın var, bu şekilde yapamayız."

"Pekala bay sorun çıkarmak istemiyorum. Ne yapmayı düşünüyorsun? Yeni mezun halinke hem sevgiline hem kendine bakabilecek misin? Bırak yardım edeyim. Paranız birikmeye başlayınca ne yapmak istediğinize siz karar verirsiniz."

Elindeki maden suyunu kaldırıp büyük bir yudum aldı. "Hyung iyi diyorsun da, çok zorlaştırırız durumunu."

"Ya Niki. Mezun bile olmadın daha. Mezuniyet işlerin için japonyaya gittiğinde sunoo ne yapacak? Düşün biraz lütfen. İtiraz istemiyorum yeter artık."

Niki başını öne doğru eğdi. Hissettiği mahcubiyeti anlayabiliyordum. Ben de çoğu zaman Jungwon'a karşı böyle hissediyordum.

Yan odadan Sunoo'nun hıçkırıklarını duyduğumuz anda, Niki ayağa fırladı. Bize hiçbir şey söylemeden hızlıca Sunoo'nun olduğu odaya girdi ve kapıyı kapattı.

"Siz de gidin artık isterseniz. Yoruldunuz yeterince."

"Hyung emin misin, yapılacak bir şey var mı?"

"Hayır Jungwon. Niki ve Sunoo bir şekilde çözecek bu sorunu. Biz bundan sonrasına çok karışmasak daha iyi olacak. Sunoo hazır hissettiğinde gelecektir yanımıza."

Heeseung haklıydı. Yapabileceğimiz bir şey yoktu. Buraya ne kadar gelirsek gelelim, Sunoo'nun geldiğimizden haberi bile olmuyordu. Zamana bırakmak en iyisi olacaktı.

Arabada da sessizliğimiz devam etti. Ne düşündüğünü gerçekten çok merak ediyordum.

"Hyung, bugün de senin yanında kalabilir miyim?"

"Bunu mu düşünüyorsun kaç saattir, kalabilirsin elbette."

"Lokantaya ne zaman gideceksin yarın?"

"Öğleden sonra. Noldu?"

"Şey mezuniyet kıyafeti bakma işini yapalım mı diyecektim. Bi takım elbise zaten. Uzun sürmez söz veriyorum."

Kafamı kısa süreliğine Jungwon'a çevirdim. Nedense tedirgin duruyordu. Araba kullandığım için hemen önüme döndüm.

"Uzun sürse de önemli değil ki. Gideriz. İstersen şimdi de gidebiliriz."

"Yorulmuşsundur diye düşündüm, şimdi de gidebiliriz tabii. Fark etmez bana."

"Jungwon bir sıkıntı mı var? Neden böyle davranıyorsun?"

"Nasıl davranıyorum ki?"

Duraksadım, gerçekten nasıl davranıyordu ki? Garip bir şey yoktu ortada.

"Bilmem, öyle gibi geldi."

"Yok, iyiyim ben. Sen dinlenemiyorsun diye öyle dedim."

"Nazını geçirsene oğlum bana, yok yorulmuşsundur yok bilmem ne. Arkadaşınım ben senin."

"Sadece arkadaşın olduğum için nazlanamıyorum ya zaten."

"Efendim?"

"Arkadaşız işte. Nazımı çekmene gerek yok yani."

Ne demeye çalışıyordu? Jungwonda bugün kesinlikle bir şey vardı. Ama anlayamıyordum.

"Niye çekmeyeyim? Normal bir arkadaşlık ilişkimiz yoktu ki bizim."

Bir süre sessizlik hakim oldu arabada. Jungwon niye bir anda böyle düşünmeye başlamıştı acaba?

"Yani, yorgun değilsin öyle mi?"

"Sana asla yorgun olmam."

Koltuğunda iyice arkasına yaslandı. "Tamam o zaman, gidelim alışverişe."

Bildiğim ilk avmnin konumunu açtım telefonumdan. Jungwon son zamanlarda gerçekten mutsuzdu. En azından biraz kafasını dağıtabilirdin sanırım bu alışverişte.

Alışveriş merkezine vardığımızda bildiğimiz tüm takım elbise mağazalarına tek tek girmeye başladık. Jungwon hep klasik modellere gidiyordu ama ben daha havalı bir şey giymesi için söyleniyordum.

"Bu nasıl olmuş?" Jungwon'un seçtikleri hep çok klasikti. Tabii ki ona yakışıyordu ama, böyle bir şey giymesini çok istemiyordum.

"Bence diğer mağazalara bakalım öyle karar veririz."

Jungwon önce yanındaki çalışana, sonra bana baktı. "Ne gerek var. Güzel bu işte."

"Beni dinlesene bi." Çalışana dönerek gülümsedim. "Biz bakınalım biraz daha."

"Tabii, nasıl isterseniz." Çalışan yanımızdan ayrılınca Jungwon tüm siniriyle bana bakmaya başladı.

"Jay ne yapıyorsun, yoruldum artık. Güzeldi gayet. Bana hiçbir şeyi yakıştıramıyorsun da kalbimi kırmak için söylemiyor gibisin."

"Ne hayır, ne giysen yakışıyor ama, senin gibi birinin dümdüz takım giymesini istemiyorum." Uzun uzun suratıma baktı, umarım yolda beni öldürmezdi.

Forever Young ^ JaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin