Bölüm 7

1 0 0
                                    

Nisan Ayı...

Bazı aylar, öyle geçiyordu ki ne ara bitti diyordunuz... Bazı aylar bitmek bilmiyordu ki Mart Ayı bir türlü geçmek bilmeyen aylardandı. Evde kurduğumuz yeni düzen oturmuş, tıkır tıkır işleyen bir hale gelmişti. Nisan ayının başında Sarp artık kendi köyde ki evine geri dönmüş, Mert ise bahçemize kendisini vermişti. Artık kışlık zerzevat sökülüyor, yazlık zerzevat dikiliyor, toprak ile uğraşılıyor, toprak gübreyle karıştırılıyordu. Sırf bu işlere özel İsmail Dayı da sabah geliyor, Mert ile beraber çalışıyorlar, çalışıyorlar derken İsmail Dayı artık yaşlandığından Mert'e tarif ediyor, Mert te kendisine tarif edilenlere harfiyen uyuluyordu. Bizim bahçede ki bostanda bu telaş devam ederken, Eren ile Serkan'da onlara yardım ediyordu. Bu kış soğuk geçmesine rağmen kuru geçmiş, pek yağmur yağmamıştı. Nisan Ayıyla beraber havalar ısınmaya başlamış, hava muhalefeti yüzünden tekleyen balık avı ve ağ atma faaliyetleri yenden başlamıştı. Sabah erkenden Serkan, Yiğit yada Yaman bazen de her ikisiyle beraber ağ atmaya gidiyor ve güneş doğduktan sonra geri geliyorlardı. Ağ atmak ve dönmek üç yada dört saat süren bir faaliyetti ve son derece yorucu bir faaliyetti.

Serkan, Yaman ve Eren ile beraber bizim tünelleri de kontrol edip, Korsan mağarasında ki kayığı da kontrol ettiler. Orada bıraktığımız her şey, aynen bıraktığımız gibi duruyordu. Kayık, toz bile olmamıştı, kayığın üzerinde ki brandalar falan tertemizdi. İçerisindeki yaygılar, battaniyeler, yastıklar, minderler bunları hep yukarı eve taşımış ve yıkamışlardı. Onların hepsi taşınabildiği kadarıyla bir kaç seferde kayığa taşınmıştı. Serkan, kendi icat ettiği akülü sistem ile ışıkları ve minik ambiyans lambalarını falan da kontrol etmiş, her şeyin çalıştığından emin olmuştu. 

Nisan Ayının başları bu işlerle çabucak geçerken, kışın başında Aşçı ve Ev Yardımcısı aradığımız duyulduğundan işten ayrılan Ayşe Hanım'ın gönderdiği iki akrabası eve geldiler. Köyde, yürüyüş mesafesinde oturuyorlardı ve İsmail Dayının da uzaktan akrabasıydılar. Ayşe Hanım, İsmail Dayıyı aramış bilgi vermiş, İsmail Dayı da bizim bostan için eve gelirken yanında kadınları da getirmişti. Önce İsmail Dayı yanımıza geldi, Rüzgar, Yaman, Serkan ve ben beraber Taş Evde oturuyorduk. Çağan ile Nevzat Mutfakta Yiğit, Tuna ve Ryan'ın yardımlarıyla önümüzde ki haftanın yemek planını yapıyor, bir yandan da bu plan için gerekli olacak malzemelerin listesini çıkartıyorlardı. Çağan, arada bir fırında ki peynirli kurabiyeleri kontrol ediyordu. Haftada belki dört yada beş tepsi bu kurabiyelerden yapılıyordu. Herkes bunları çok seviyor, acıkan yemek saatine kadar dayanabilmek için bunlardan alıyordu. Fırından ilk çıktıkları zamansa bir tepsi hemen tükeniyordu. 

İsmail Dayıya Karadut Suyu ikram ettik, yanına da fırından yeni çıkan kurabiyelerden bir tabak ikram ettik. Adamcağız bize Ayşe Hanımın kendisini aradığını, bu iki Hanımın isimlerini verdiğini, ikisiyle görüşüp karar verebileceğimizi falan söyledi. Kendisi de bildiği kadar bu hanımlar hakkında bildiklerini anlattı. Nerede oturduklarını falan anlattı. Bu köyde ve yürüyüş mesafesinde yaşıyorlardı. Kışın biz yardımcı ararken kadınlardan bir tanesi yatalak bir akrabasına ücret karşılığı bakıyormuş, köyde değilmiş, diğeri ise Şehir de yaşayan akrabalarının yanında kalmış, sokağa çıkma yasaklarında seyahat etmeye korkmuş ama her fırsatta da köyüne dönmeye çalışmış. Sonunda döndüğünde de Ayşe Hanımla konuşup tüm olayı o ayarlamış. Kadınların isimleri Zeynep ve Hatice'ydi. Kadınları İsmail Dayı çağırdı, hep beraber oturduk. Ben her ikisinin de işe alındığını söyledim. Ayşe Hanımın onları bize yollaması, İsmail Dayı'nın onlara kefil olması falan zaten bizim için yeterliydi, Ayşe Hanım ile Kardeşi iki bayan ancak evin tüm işlerini rahatlıkla ve fazla zorlanmadan çekip çevirebilirken, Gelen Kadınlardan birisine sen kal demek neye göre olacaktı? Ayrıca biz onlara nasıl bir hizmete ihtiyacımız olduğunu anlattığımızda ikisi de tüm anlattığımız ev işlerine yatkın ve heyecanlıydılar. Yemek, Bulaşık, Çamaşır Yıkama, odaların düzen ve tertibi gibi ev işleri için o kadar rahat cevaplar veriyorlardı ki tam işe göre inanlar oldukları belliydi. Bu arada bir Aşçımız zaten vardı ama burada kalanların yarısı ona yardıma gidiyorlardı. Kadınlar, şu an bu evde olan bizimkilerin en genç Annesinin yaşındaydılar. Esas önemli bilgi ise bizim temizlikçi bayanların da akrabasıydılar. Hatta biri yakın akrabasıydı. Bizim için en önemli referans bu olmuştu. Temizlikçi Teyzeler kendi çizgilerini hiç bozmamışlardı. Allahımmm!!! Bu kadar seri ve çok konuşan kadınlar ve kesinlikle laftan anlamayan kadınlar olamazdı. kadın "bırakın, çıkın" dedi mi, bitti. Artık biz çıkana kadar başımıza bela oluyorlardı. Pandemi yokken onlar geleceği zaman biz evden kaçıyorduk. Pandemi olunca mecbur evde olmak durumundayız, kadınlarla köşe kapmaca oynuyorduk. Kadınlar işlerini mükemmel ve hızlı yapmasalar, çekilecek eziyet değiller ama onlar da bizi sevdiler diye tahmin ediyorum çünkü etrafımızda insanlar temizlikçi bayan arıyor ve bulamıyorlardı. Hele ki işlerini bu kadar düzgün yapan kadınlar bizi hiç başkaları için bırakmamışlardı ama biz de onlara hiç bu sefer gelmeyin demedik, kendi düzenlerini kendileri kurdular ve o düzeni hiç bozmadılar. 

FIRTINA, Sezon XIIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin