Bölüm 8

1 0 0
                                    

Haziran Ayı...

Okul Binasını bile görmeden Okulların 18 Haziran'da yaz tatiline gireceğini öğrenmiştik. Tuna sayesinde Okul ile sürekli bağlantı halindeydik. 

Bunun haricinde çok önemli bir ayrılık yaşandı desem yeridir. Haziran Ayının hemen başında uzun bir zamandır yani ilk işe girdiğinden beri oda arkadaşım olan Nevzat, Yaman ile oda arkadaşı olmaya karar verdi. İkisi en başından beri çok iyi arkadaşlardı, boş zamanlarını sürekli beraber geçiriyor, Yaman bir yere gitmek istediğinde Nevzat'ta ona katılıyordu. Odalarda önemli değişiklikler olmayacaktı ama Çağan mesela kendi odası olan 203 nolu odaya geçmek istemişti. Oda Arkadaşı Rüzgar ile oraya geçtiler. Daha önce Batu ile Oda arkadaşı olan Yaman, Nevzat ile oda arkadaşı olmaya karar verince onları Çağan ile Rüzgar dan boşalan 205 nolu Odaya aldılar, Eren hemen değişimlere yardımcı oldu yarım gün bile sürmedi tüm bunlar ama herkes biraz da böyle deneyecekti oda düzenlerini. Normalde Teknedeyken kendi kendimize bir kural koymuştuk. Otel molalarında kimse kamara arkadaşıyla kalmıyordu böylece dört yada beş gün farklı insanlarla kalıp grubun diğer üyeleri ile de samimiyet kurulabiliyordu. Yazlıkta ise böyle bir prensip yoktu. Odasına geldiğini yada Odanıza gelen arkadaşınızı kendiniz seçiyordunuz ve sonra da  sürekli aynı kişiyle kalıyordunuz. Rüzgar'ın yazlığında kaldığımız zamanlarda artık kimsenin odası belli olmaz hale gelmişti. Herkes o gece sohbete daldığı arkadaşlarının odasında varsa boş yatakta uyuyordu. Bu Oda arkadaşlıkları alışkın olduğumuz bir düzendi. Bu düzen değişimi olurken, Ryan, Ben ve Egemen, Ryan'ın arabasıyla Turistik İlçe olan iki saat mesafedeki İlçeye gittik. Ryan'ın Bankada işi vardı ve onun Bankasının Şubesi de bizim yarımadada yoktu. Mecburen buraya gelmesi gerekmişti. Onlar Egemen ile Bankaya geçerken, beni de Hastaneye bıraktılar. Ben de hazır gelmişken bir Anıl'ı göreyim, neşeleneyim istedim. Anılın da o gün stajda değil de okulda olması gereken günüymüş. Ben de evden çıkarken telefonu odamda bırakmışım, böylece arama şansım da olmayınca Hastaneden çıktım, oradan çarşıya doğru yürüdüm. Çarşıda sağda solda vakit geçirirken aklıma Ryan'ın da beni bulamayacağı geldi. 

Kendi kendime gülüp çarşıda takılmaya başladım. O an fark ettim ki çantam, cüzdanım da yanımda yok. Ryan evden çıkarken haydi biraz çıkalım sana da iyi gelir deyince kaçar gibi evden öylece onlarla çıkmıştım. Ben böyle hatalar yapmasam da yada şöyle anlatmak daha kolay, etrafımda ki herkes benim böyle hatalar yapmayacağımı sansalar da ben öylece orada kalmıştım. Arabayı bir yere park etmiş olsak haydi gideyim arabanın başında bekleyeyim ama beni bırakıp devam ettiler. Bir ihtimal Hastaneye dönüp önünde bekleyebilirdim ama dünyanın en sıkıcı şeyiydi bunu yapmak, güneşin alnında... Kendi kendime, "Haydi bakalım kaderin ellerine bırakalım kendimizi..." dedim. Çarşıda gezmeye başladım. Yanımda para yok, telefon yok, benim için de bu bir bireysel deney oluyor. Nasıl insan saatlerce bilgisayar başında oturup hiç tuvaleti gelmezken yada susamazken, birisi ona bir müddet tuvaleti kullanamayacağız dediğinde hemen tuvalete gitmesi gerekirse... Bu öyle bir ters orantı ki, o mahrumiyeti duyduğunuzda o tuvaleti kullanmak için tüm bahaneleriniz bağırsaklarınıza kadar dolardı. 

Çarşıda geziyorum, manavda ki domatesler kıpkırmızı, al beni diye bağırıyor. Neden? Çünkü alamayacağımı biliyorum. Öyle gezerken, Serkan'ın en sevdiği esnaf lokantasının önüne geldim. Yine vitrinde üç beş tencere en ret edilmesi zor yemekler, adamlar garanticiler takdir etmek lazım. Oradan geçiyorum küçücük dört metrekare berber dükkanı boş. Anıl'ın berberi olduğunu bildiğim genç oğlan önünde kısa tabureye çömelmiş mi oturmuş mu tam anlayamadım. Onun yanına gittim, selam verdim. Anıl'ı sordum, dün akşam beşten sonra geldi traş oldu ama çok kısa istedi bu sefer dedi. Öyle ayak üstü sohbet ettik. Ona Anıl'ın telefonu sende var mı dedim. Olması lazım dedi, Berber Genç telefonunun isim listesini yukarı çeke çeke bakıyor ama mübarek, bütün ilçe çocukta kayıtlı, Anılı bulamadı. Ne diye kaydettiğini bile hatırlayamadı, Dedesinin telefonunu buldu. O da benim işime yaramazdı. Baktım sonuç çıkmayacak, teşekkür ettim, çocuk bana "Sen iyi misin?" dedi. Çocuğa baktım dikkatle... "Yok yanlış anlama! Böyle bir gariplik var gibi geldi, varsa bir sıkıntı, yardımcı olayım..."dedi. Çocuğa gülümsedim, "Şimdilik yok gibi duruyor, idare ediyorum ama sen kaça kadar buradasın?" diye sordum. Çocuk güldü. "Akşam Yedide kapatıyoruz mecburen dokuzda sokağa çıkma yasağı var!" dedi. O an içimden gülme geldi. Yahu arkadaş hani bazı insanlar derler ya geldi mi üst üste geliyor, benimkiler dalga dalga geliyor. Tam böyle iyi ya çok sıkıntı çıkarmıyor salaklığım bana derken, Haaaa öyle mi al bakalım bunu da diyordu sanki kendimi ellerine bıraktığım kader. 

FIRTINA, Sezon XIIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin