Yere fırlattığı sigarasını ayağıyla ezmekle meşgulken gözlerime bakmaya devam ediyordu. Neden burada olup ona bunu sorduğumu hala anlayamamakla beraber gözlerimin yanmaya başlamasını hissedince kendime kızmaya başlamıştım. Bu kadar duygusallık yaşadığım bu hayata hiç uymuyordu. Kenan'ın kararlı gözleri beni baştan aşağı dikkatlice süzmeye başlayınca olduğum yerde kıpırdanmaya,ağırlığımı sağ bacağıma vererek durmaya başlamıştım.Sesindeki alay hissi belli oluyordu.
"Hatırlıyorum.O kadar da unutulmayacak tipten biri değilsen de ; sanırım hafızam kuvvetli..." Gerçekten sinirimi bu kadar zorluyor olmasına şaşırıyordum.Bir insanın ağzından çıkan bir kelime dahi kibir izi taşımaz mı ? Yarım ağız gülümseyerek tek kaşımı havaya kaldırdım. "Eğer hafızan kuvvetliyse o günkü kabalığını da hatırlıyorsundur umarım.Şu an kendine bu kadar güvenerek konuşmanı anlamıyorum doğrusu.Bir kadına nasıl davranacağını bilmiyorsun bile." Aşkın gürültüsüne sağır olabilmeyi diliyordum o an. Birini yıllar sonra ilk kez sevdiğimde dahi ne kadar yorgun düştüğümü hissedebiliyordum.Narin kalbime ağır gelen şey onun ağzından çıkan her bir hecede saklıydı.
"Tamam , o günkü kabalığımı da hatırlayarak senden ufak bir özür diliyorum.Ama burada ne işinin olduğunu söylesen iyi olabilir." Hah ! Sayın kibir topu özür dilemeyi biliyordu. Ona kızsam da bir yanım hala ne kadar da tatlı bir ifadeyle bana baktığını hatırlatıp duruyordu bana. Saki nbir ifade yerleşmişti kzıgın ve yorgun yüzüme. "Burada çalışıyorum.Bir nevi organizatörlük yapıyorum yani.Öyle.." Şaşkın bir ifadeyle bana bakarken kafasını sallıyordu. "İyiymiş.Neyse ben kaçıyorum." diyerek yanımdan uzaklaşmıştı.O dengesiz adımlarla ve ayaklarını sürükleyerek ilerlerken arkasından bakıyordum..
Seviyorum seni adam...Bir anda hayatıma girivermiş olsan da,kabalıktan ölme riski taşısan da çok güzel gülüyorsun ve bana yapacak bir şey bırakmıyorsun !"
Şirketten ayrılacakken çantamı ve evrakları topluyordum.Son yapmam gereken elimdeki evrakları müdüre taşımaktı.Hızla,içimdeki hemen eve varma isteğiyle, yukarıya çıkıyordum.Nazmi Bey'in kapısını çalarken üzerime çeki düzen vermeyi de ihmal etmemiştim. İçeriden yükselen "Giiir" komutuyla kapıyı açmıştım ve açmamla beraber karşımdaki koltukta,Nazmi Bey'in karşısında oturanın Kenan olduğunu fark etmem pek de uzun zamanımı almamıştı. Kısa süreli şaşkınlıkla birlikte hızlı adımlarla yürüyüp evrakları Nazmi Bey' e teslim etmiş karşılığında da bir gülümseme ve teşekkür almıştım .Kenan'ı nerede görürsem göreyim yaşadığım o el ayak dolanması içimi sıkmama neden olmuştu ve aldığım büyük nefesi ancak odadan dışarı çıktığımda verebilmiştim . Kendimi toparlamam henüz vakit bulamamışken arkamdan gelen kişinin kolumu sıkmasıyla yerimde kaldım.Arkamı döndüğümde karşımdaki surat Kenan'a aitti.İlk kez onu bu kadar güzel bir surat ifadesiyle görüyordum.Gözündeki parıltı ve yüzündeki mahcubiyet içimi ısıtmaya yetmiş de artmıştı. Ağzından çıkanlara inanamamış gibi olduğum yerde duruyorken o samimi bir tavır takınmış konuşuyordu. "Bak...Biliyorum gerçekten o gün söylediklerim yanlıştı.Belki de seni kırdım ama ben böyleyim kızım yapacak bir şey yok işte.Biraz ayıyım yani oluyor bana öyle ara sıra. Neyse,gel sana bir çay ısmarlayayım." Gözleri istekle bana bakarken ellerimi birbirine kavuşturup onlara bakmaya başlamıştım ve düşüncelerimi bölen sesi beni daha da gülümsetmişti. "Bak böyle şeyleri yılda bir ya da iki yapıyorum.Nezaketten hiç anlamam o yüzden bu tarihi ana şahitlik etmelisin diyorum." derken o da en geniş gülümsemesiyle gözlerime bakıyordu. Sadece "Tamam." deyip onun yanında yürümeye başlamıştım.Onun yanında yürürken içimden geçen şarkının sözleri kalbimde ağır bir etki yaratmıştı. " Kurtar beni Tanrım içim yanıyor ona tutuluyorum.Kurtar beni bilirsin,aşık olmaktan korkuyorum." Korkuyordum.Başıma gelen neydi bilmiyordum ama çok korkuyordum.Buna aşk deniyordu evet ama ben tehlikeli bir oyuna adım attığımı anlıyordum.Aşk ben gibilere uygun değildi. Ama onu sevmekten kendimi alamıyordum. Yanımda yürürken ara sıra yüzüme bakıp gülümsemesi,yaptığı espriler,kendine hoş tavrı...Her zerresi.Hoşuma gidiyordu.
Yanımda yavaşça yürüyordu. Aniden düşüncelerimi bölen sesiyle "Geldik,burası." demişti.Yüzüne bakarak gülümseyebilmiştim sadece. Boğaz kenarında samimi bir mekandı.Abartısı yoktu,sıradandı.İstediğim gibiydi yani ; sadeydi. Elini kaldırıp garsonu çağırırken yine yalnızca onu izleyebiliyordum. Elleri bile bana dünyanın en güzel elleri gibi geliyordu.Bu tuhaf his içimi boğup dururken soran gözlerle bana bakıp "Ne içersin ? " demişti. Gülümseyerek "Çay ısmarlayacaktın ya hani.." demiştim. "Belki başka bir şey istersin diye sordum,eğer istiyorsan söyle." Kafamı salladım. "Hayır,çay iyi." dedim.
Çayımı yudumlarken hafif rüzgarlı hava içimde ürperti yaratıyordu. Dikkatlice bana bakmaya başlamıştı. "Neden o gece oradaydın.Seni orada daha önce hiç görmemiştim."
"Evet,ilk kezdi.Yani daha önce başka bir yerdeydim.Anlarsın ya." Yaptığım işten bahsetmek rahatsız olmama neden olmuştu. "Pardon,bu konuyu pek fazla açmam bir daha" demişti sanki rahatsız olduğumu anlamışcasına. "Eeee.Ben de bu şehrin varoşlarındanım zaten. Arkadaşlarla içip şarkı yazan söyleyen biriyim yani.Öyle."
"Olsun,en azından mutlusundur .Ya da ne bileyim arkadaşların var,ailen var.Bunlar da büyük bir minnet hissi uyandırıyordur diye tahmin ediyorum."
Kahkaha attı. "Yani.Ara sıra."
Tüm konuşma boyunca hayatımız hakkında ufak tefek şeyler anlatmıştık birbirimize. Gerçekten kalbindeki iyiliği hissedebilmiştim. Çok iyi biriydi ama tehlikeliydi benim gibi.Gecesi gündüzü yoktu,hayatı içki ve sigaradan ibaretti.Para kazanmasının sebebi de içki ,sigara ihtiyacını karşılayabilmekmiş hatta. Ama yine de öyle samimi bir yanı vardı ki.Kendimi onun yanında çok iyi hissediyordum.
"Seni nereye bırakayım ? " diye sorduğunda hava kararmıştı ve dar bir sokakta yürüyorduk. Afallamış gibiydim.Sahi,beni nereye götürecekti ? O eve götürmesinden başka seçeneğim yoktu ama utanç içinde kıvranıyordum adeta. Bir taksi çevirdi ve bindiğimizde benim ona tarif ettiğim yeri taksiciye anlattı. Taksi oturduğum sokağa vardığında "Tamam ben burada insem iyi olur" dedim ve inmeden önce ona son bir kez daha teşekkür ettim.Bir gün içerisinde ettiğim bilmem kaçıncı teşekküre aldırmayıp , "Kendine iyi bak" dedi ve gitti.
Eve girdiğimde salondaki hazırlanmış bekleyen yirmiye yakın kıza aldırmaksızın üst kata çıktım.Odaya girdiğimde yatağıma oturmuş beni bekleyen Alper'i görmemle sinir harbine uğramam an meselesi olmuştu. "Ne var yine ? Ne oldu ?" Sesim gerçekten yükselmişti ve Alper ayağa kalkıp yanıma geldiğinde benim aksime son derece sakindi. "Ne olabilir tatlım ? Geçen gece gittiğin bara gideceğiz yine. Bekleniyorsun."
*
Gözlerim yorgunluktan yansa da yapabileceğim pek bir şey yoktu. Karşı çıkmam mümkün değildi. Kenan'la ilk tanıştığım mekana girdiğimde yanımda bu sefer farklı bir kadın vardı. Kolumdan tutup beni köşedeki bir masaya yönlendirdi.Masadaki yaşlı adamın yanına oturup onun yersiz öpücükleri ve sinir bozucu dokunuşlarıyla rahatsız olsam da sesimi çıkaramıyordum." Boynumdaki suratının aniden kalkmasına sebep olan ses arkamdan işitildi. Rahat bırakılıp arkamı dönme fırsatı bulduğumda benliğimi bu yaşlı adamla sarmaş dolaş görülmüş olmak beni yerin dibine girme isteğiyle doldurmuştu.Kenan sinirle kolumu tutup beni kapıya doğru adeta sürüklemeye başladı. "Bu hayatı istemiyorsun demek ? " Soran gözlerle bana baktı. Aniden gözünde parlayan ışıkla kolumu daha da sıkıca tuttu ve cesaret dolu bir edayla ekledi. "Gidiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şuursuz
Teen FictionBelki çok sessiz değildi bu aşk,hayat çok hızlıydı hatta...Ama kalplerini birbirine açamayan ve bir türlü aşkı kendilerine yakıştıramayan iki kişi var bu hikayede..."İnci ve Kenan." İnci bir hayat kadını...Hayatında bir kez bile aşık olamayacak kada...