Bu kadar fazla sessizliğin hüküm sürdüğü bir günü daha önce yaşayamamıştım.
Sessizliği sevmek güzeldi ancak asla sessiz bir hayata sahip olamayacak olduğunu bilmek ; lanetli ve küflü bir duygu gibiydi.Hatta bu duygu ciddi anlamda küflenmiş bir ekmek gibiydi.Küflü ekmeği atsan atılmıyor,yesen yenmiyor.Bu duyguyu da yaşamak istemesen de yaşamak zorundasın,yaşamak istesen de yaşadıklarının tümü oluvermiş bir şey..Hayatın olmuş bir lanet..Hatta üzerine cuk diye oturacak bir yüz ifadesiyle bile anlatılamayacak kadar karmakarışık edebilirdi bir insanı.Ve normal insanların yalnızca ara sıra yaşadığı bu duygu,benim tüm benliğimi kaplamıştı.
Hayatım boyunca acı çekmiştim.Aslında herkes böyle söylemez mi ?Zikirde de fikirde de sanki bu dünyadaki en en en kötü olayları yalnızca biz yaşıyormuşuz gibi davranıyoruz hep.Literatürde bunun adı "bencillik"ti.Her neyse,yemişim literatürünü.Biz hep önce "ben" diyen fakat sonrasına da kimseleri sığdıramayıp "hep ben" demeye devam eden varlıklarız,literatürler bize sökmez.
Koltuğumda doğruldum.Hava o kadar soğuktu ki.Kazağımı çekiştirmeye başladım.Parmak uçlarım donuyor gibiydi sanki,öylesine bir uyuşmuşluk hissediyordum bedenimde.Kalbim hep uyuşuktu ama bedenim buna alışkın değildi.Aslında buna alışsam iyi olurdu,nitekim her gece başka başka yerlerde kalan bir kızdım ben.Sıcacık evler ummam imkansızdı.Bunların arasından beynimin en ücra köşesinde bir yerlerden sızıp gelen ve tüm bedenimi bile sarsmaya yetecek kadar kuvvetli bir sıkıntı,kuvvetli bir geçmiş benimleydi hep..Küçüklüğüm...Küçüklüğüm aklıma gelmişti yine.
Ben aslında küçüklüğümü hiç yaşamadım.Ve babasının elinden tutup gezen kız çocuklarını,annesine güvenle bakan çocukları görmeyi de bir türlü kendime yediremedim.Ne babamla vakit geçirdim,ne de anneme güvenebildim.Mesela üvey babam beni saatlerce dövüyorken anneme ilk ve son kez güvenmiş ve hayatımın en büyük yanılgısını hissedip bu şoku atlatamamıştım.Annem beni ne yediğim ilk dayakta ne de tecavüze uğradığımda kurtarmadı.Kurtarma girişiminde bile bulunmadı.Pardon,annem diyorum hala o kadına ; ama beni doğuran kadına "anne" demekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Ömrümde ilk defa "Allahım,artık ölmek istiyorum." demiştim.Ölmeye yakındım belki de.Ağzım burnum kanlar içindeydi,aynalar hep düşmanımdı ; çünkü ben diğer çocuklar gibi gülemiyordum.Gülemezdim ki,yaralarım acırdı sonra.Dudağımdaki dikiş patlardı hem de...Geceleri yastığımı gözyaşlarımla ıslatırdım ve dua ederdim.Sorardım Allah'a : "Neden ? Neden beni sevmedi ?Hani o benim annemdi ? Ama herkes diyor ki anneler melekmiş..Peki benim annem de melek mi ? "
Dayak yemeye,3 öğün yemek yemekten daha çok alışmıştım artık.Yaşıtlarım diş fırçalamak gibi alışkanlıklar kazanırken onlarınkinin yanında çok muazzam (!) bir alışkanlığım vardı.Sadece annem beni sevsin istiyordum o minnacık kalbimle.Bir süre sonra o da kayboldu.Kimseyi hayatımda istememeye başladım.Buna da alışmıştım.
12 yaşıma gelmemle beraber hayatıma daha büyük acılar eklendi.Her hafta üvey babam tarafından tecavüze uğruyordum.Bu berbat,bu çirkin,bu rezalet ve iğrendirici bir şeydi ! Bu hayat karartıcı bir insan dışılıktı...Ve annemin de her şeyi bilip ses çıkarmaması tam bir vicdansızlıktı.O ev benim evim değil cehennemim olmuştu sanki...
Anlamlandıramıyordum.
Bir de adımı "İnci" koymuşlardı.
İnci,beyaz inci.
Güzel inci ve el üstünde tutulan inci.
"Herkes isminin getirdiğini yaşarmış." derlerdi bir de .. İnci gibi temiz bir hayat yaşamayalı seneler olmuştu , inci gibi temiz bir hayat yaşamayalı bir "ömür"olmuştu...
Küçüklüğümü düşünmüş ve dalıp gitmiştim.Gerçi hiç aklımdan çıkmıyordu ki.Keşke 18 yaşımda o evden kaçıyorken arkamda geçmişi de bırakabilseydim.Ama benim geçmişim hep kirliydi.18 yaşımdayken geçen 18 sene,23 yaşımdayken de geçen 23 sene hep aynı geçmişten ibaretti...Hep boşluklardan ve acılardan oluşmuştum ben.
Sonrası malum...Şimdi Beyoğlu'nda bir barda çalışıyorum geceye kadar.Geceden sonrasında yaptığım iş de belli.Bir hayat kadınıyım,elinden hiç bir şey gelmeyen ve bu işi yapmaya mecbur olan acı dolu bir kadınım...
Benim psikolojim ,bunları yaşayıp da ne kadar iyi olunabiliyorsa,o kadar iyiydi.Ben ne kadar gerçek ve ne kadar herkes gibi biri olabilirdim ki ? Ben sonuçta doğuştan farklıydım,ben bir "doğuştan şuursuz"dum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şuursuz
Teen FictionBelki çok sessiz değildi bu aşk,hayat çok hızlıydı hatta...Ama kalplerini birbirine açamayan ve bir türlü aşkı kendilerine yakıştıramayan iki kişi var bu hikayede..."İnci ve Kenan." İnci bir hayat kadını...Hayatında bir kez bile aşık olamayacak kada...