Şuursuz 5.Bölüm
Bu iğrenç histen nefret ediyordum.Nefret ettiğim şeyin adı “iğrenç his”ti…Evet adını koyamadığım veya adı konulduysa henüz keşfedemediğim;beni berbat ötesi hissettiren şeyden nefret ediyordum...Ağlamaklı halim hala varlığını sürdürüyordu çünkü patavatsızın biri kalbime ağır bir darbe indirmişti.Beni utandırmıştı ve kendi kendimden nefret etmeme sebep olmuştu.Sanırım şimdilerde mutludur ; ne de olsa artık kendinden bile nefret eden biri olmuştum…İnsanlar sadece mutsuzluğumuzu istiyorlarmış gibi hissediyordum ve bu düşüncem varlığımı gerçek anlamda hissettiğim ilk andan beri hiç eskimeyen tek şeydi.
Neriman Hanım’dan azar yemiştim diğer sorunlarım yetmiyormuş gibi.Daha ilk günden her şeyi mahvettiğimi söyleyip ilerleyen günlerde de benden bir şey beklemediğini ve buradan atılabileceğimi ima etmişti.Eğer bu işten de atılırsam işte o zaman her şey tamamiyle biterdi.Bir daha toparlanamazdım.Tamam,bu işi yapmak oldukça kötü şartlara maruz kalmama sebep oluyor ama her zaman kötünün daha da kötüsü vardır hayatta…
Gece olmuştu.Hatta bayağı karanlık bir geceydi,sanki diğer gecelerden daha farklı bir karanlıktı ve daha koyuydu her yer…Özellikle gözlerim onları bir daha açmamak istememe rağmen tekrar tekrar açıldığı için sevdirtmiyordu bana kendini.Ve uykularım kaçmak için bile uğramıyordu artık…Derler ya , “Uykulara kahve içirir dertlerimiz…” İşte aynen bu durumdaydım.Kalbim bedenime basınç uyguluyordu sanki.Kırılmıştım,incinmiştim ve bir erkeğe garip bir sevgi besleyip anında o sevgiden uzaklaşmayı istemek zorunda bırakılmıştım.Belki de onu en güzel ben sevecektim,ama o bunu istememekte direnmişti.Bir kadını yerden yere savurmaktan daha beter bir şeyi yapıp gururumu savurmuştu dört bir yana.Ve bunu yaparken şuurunun yüksek dozda alkolden dolayı yerinde olmaması bile beni ilgilendirmiyordu.Bir erkek bir kadını en şuursuz haliyleyken de dahi büyük bir şuurla sevmeliydi.Fakat o beni sevmemekle beraber beni dünyanın en değersiz insanıymışım gibi hissettirmişti.
Sabahın ilk ışınlarında uyanmam gerekiyordu normal olan her insan gibi ama ben o saatlerde hala bozuk psikolojime söz geçirmeye çalıştığım için biraz geç uyanmıştım.Öğle saatlerinde uyanmayı sevmiyordum ama durumlar bunu gerektiriyordu.Dün gece villaya nasıl geldiğimi bile hatırlamıyordum.Aysel hala gelmemişti.Gözüm yatağında takılı kalmıştı ve onun dün geceki çocuklardan biriyle kaldığını düşündükçe içime bir öfke bombası daha düşüyordu çünkü hatırlamak istemediğim kişileri bana hatırlatıyordu.Bir an önce buradan çıkmalıydım ve aklıma zaten alacağım kahvem gelince aşağı kattaki mutfağa gittim.Pek konuşmadığım ama iyi biri olduğunu düşündüğüm Aylin’in sıcacık gülümsemesiyle biraz da olsa keyfim yerine gelmişti ve kısa bir sohbete dalmıştık.Hem onunla konuşuyor hem de kahvemi dolduruyordum.Kahvemi yudumlarken ona el sallayıp tekrardan odama çıkmıştım.Elimdeki domates ekmeği ısırırken çalan telefona dikkat kesilmiştim.Sahi neredeydi bu ? En sonunda sesin kıyafet yığınımın altından geldiğini anlayıp aceleyle açtım.Karşıdan oldukça narin bir kadın sesi geliyordu.
“Merhaba İnci Hanım,ben Nil Cansever ; yapmış olduğunuz iş başvurunuzu kabul ettik.Yarın saat 09.00’da burada olursanız sevinirim.” Demişti. Adeta sevindirik olmuştum ! Böylesi berbat günlerime adeta mutluluk olmuştu,güneş gibi doğmuştu.Ya kadın seni bana Allah gönderdi resmen !
Heyecanımı yenmem oldukça güç bir durumdu ama sesimi ayarlamaya çalışırken biraz da olsa sakinleşmiştim. “ Çok teşekkür ederim.Yarın erkenden geleceğim ve işimin başında olacağım,işimi en iyi şekilde yapacağım,hiç şüpheniz olmasın.” Diye yanıtladım.
Telefon kapandıktan sonra youtube’dan Penguen Dansı şarkısını açıp odanın içinde penguen dansı yapacak kadar sevinmiştim.En son tüm notlarımın 5 geldiği 5.sınıfta bu kadar çok sevinmiştim galiba.
Sade bir görünümüm vardı.Beyaz bir gömlek,siyah bir pantolon ve siyah bir ceket.Ceket bu hava için soğuk olabilirdi.Bu yüzden kabanımı da üstüme geçirip dışarı çıktım.Hiçbir işlemden geçirmeden sadece kurutup salık bıraktığım kahverengi uzun saçlarıma ellerimi geçirip biraz daha kabarık durmasını sağladım.Daha hoş duruyordu böyle yapınca.Yolda giderken dahi elimdeki aynadan kendime bakıyordum.Tenha sokakları geçip kalabalık caddelere gelince aynayı çantamın içine attım.Filmlerdeki gibi hemen ayağıma gelmeyen taksiye sinirlenmekle meşguldüm çünkü on beş dakikadır ayakta dikiliyordum.Ve..İlk günden geç kalmak gibi bir salaklığı yapabilme ihtimalimi yükseltiyordu bu durum.Aman yarabbi ! Geç kalmak mı ? Hayır hayır hayır,başka günler olmasına bile razıyım ama ilk gün olmasın hayıııır !
Taksiciye parayı ödeyip indiğimde elimdeki adres yazılı kağıda dikkatlice baktım.Tam da doğru sokaktaydım.Sokağın girişinden itibaren her yere dikkatlice bakıyordum çünkü 12 numaralı binaya gitmem gerekiyordu.Sokağın sonlarına doğru 12 numaralı binayı bulmuş olmanın heyecanıyla adımlarımı hızlandırdım.İşte,tam da burasıydı ! Sakin ol İnci..Sakin… Elimle yüzüme hava püskürterek-bunu bu soğuk havada yapmış olmamdan anlaşılıyordu heyecanımın derecesi- gözlerimi kapadım ve sonrasında büyük adımlarla kapıya yöneldim.Zile bastım.Kısa süre sonra kapı açıldı.
Pek de modern sayılmayacak bir yerdi ama normal şartlara sahip bir mekandı.Merdivenlerden yukarı çıktım ; 3.kata gelince duraksayıp kapıyı tıklattım.Enselerine kadar uzatmış olduğu saçlarını kaşıyan,pek de uzun boylu sayılmayacak minyon tipli bir adam vardı karşımda.Ciddi tavrı daha çok temkinli olmamı gerektiyor gibi duruyordu. Elimi uzattım. “Ben İnci…Siz de Hakan Bey olmalısınız.” Dedim. Kafasını salladı ve uzattığım elimi hafifçe sıkıp “Ta kendisiyim…Tanıştığımıza memnun oldum.” Demişti. Kenara çekilip elini içeri doğru uzatınca ben de kapıdan içeri girdim. Oldukça kalabalıktı.Benimle aynı işi veya benzer işleri yapan kişilerdi buradakiler büyük ihtimalle.Çünkü 3 tane kapı vardı bu katta : “Kulis,çalışanlar odası ve lavabo” Bense Hakan Beyi takip edip çalışanlar odasına gelmiştim.İş arkadaşlarımın meraklı bakışlarına hafif bir tebessümle karşılık veriyordum. O sırada Hakan Bey de beni tanıtıyordu kısaca. “Bu İnci Hanım.Yeni iş arkadaşınız.Bu grubu o yönetecek benim de üçüncü yardımcım olacak.” Demek benimle aynı işi yapan iki kişi daha var diye düşünürken aynı zamanda da on kişiyi birden nasıl yöneteceğimi düşünmekteydim.Kabanımı çıkarıp kenara koydum ve çantamı da yanına iliştirdim.Hemen işe başlamak istiyordum.
Hakan Bey bana işimi az çok anlatmıştı.Burası bir organizasyon şirketiydi ve genel olarak konserlerle ilgileniyordu.Ama bu konserler sadece rap-hiphop konserleri oluyormuş meğerse…Bunu öğrenince biraz tuhaf oldum çünkü bu tip müzik hakkında bir bilgim yoktu.Bana zıt bir tarz da olsa elimden geldiği kadar konser ayarlayacaktım ve bu konserleri organize etmeyi başaracaktım.
5 GÜN SONRASI….
Beş gün geçmişti ilk iş günümden bu yana.Her şey oldukça iyiydi ve bir organizasyon ayarlamayı başarmıştım.Ekip arkadaşlarımın söylediklerine kalırsa bu kadarcık zamanda bunu yapabilmiş olmam büyük bir gayret istiyormuş.Bunları duydukça mutlu olmuştum ve konser günü gelip çatmıştı.
Konserimiz İstanbul’daydı.Diğer konserlerde il dışına çıkmayı planlıyordum fakat özellikle ilk konserin burada,yaşadığım yerde olmasını istedim.
Rap’ten hiphop’tan hiç ama hiç anlamıyordum.Fakat bu sorun olmuyordu.Ekip arkadaşlarım sahne alabilecek isimlerle konuşup işi hallediyorlardı.Bana ise mekanı,zamanı ayarlamak ve Hakan Bey’e tüm raporları iletmek kalıyordu.
Konser günü gelip çattı. Heyecandan ölmek deyimini tam anlamıyla yaşıyordum.Her şeyin iyi olması için uğraşıyordum.Boynumdaki karta bakarken,kapı açılmıştı.Grubumuzdan Yücel ; kapının aralığından kafasını sokup güler yüzüyle seslenmişti. “ Geldiler abla…” dedi. Abla mı ? Neyse.. Buna takılı kalmayıp ayağa kalktım ve kapıyı sonuna kadar açıp gelen sanatçıları,daha doğrusu rapçileri karşıladım.
Ama…Hadi canım !
BÖLÜM SONUUUUU J J :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şuursuz
Teen FictionBelki çok sessiz değildi bu aşk,hayat çok hızlıydı hatta...Ama kalplerini birbirine açamayan ve bir türlü aşkı kendilerine yakıştıramayan iki kişi var bu hikayede..."İnci ve Kenan." İnci bir hayat kadını...Hayatında bir kez bile aşık olamayacak kada...