Cani Adam

57 12 1
                                    



"Siz kendinizi askerden mi sayıyorsunuz lan !"

Ben ve diğer yedi arkadaşım otomatik şekilde yerimizde sıçradık. Çağrı komutan içki şişelerini bulduktan sonra buraya geleli yarım saatten fazla oluyordu. Zaten içki kokan arkadaşlarımdan her türlü içildiği belli olacaktı ama en azından bir şişe içtik diye yalan sıkardık, içilen on şişe biranın ortaya çıkması iyi olmamıştı.

Şimdi Başer komutanın odasındaydık. Adam bir süre odada volta atmış. Sonra boynundaki damarları ortaya çıkartarak bağırmaya başlamıştı. Dayak atmadığı için seviniyordum ama dediği şeyler de ağırdı be.

"Ananız Babanız sizden utanmayacak mı !?"

Dişlerinin arasında tıslayarak sarf ettiği cümleye arkadaşlarımın başı eğilmişti. Çenemi sıkıp bende onlar gibi başımı eğdim. Aslında yetimhaneden geldiğim için beni pek bağlamıyordu ama dikkat çekmek istemiyordum. Zaten adama sarıldığımda aklına iyice yer etmiştim.

Başer komutan masasnın arkasına geçip ellerini sertçe masaya vurdu ve tekrar sçramamızı sağladı, ardından bağırmaya devam etti.

"Şaka mısınız lan siz! Kuralları siktir edip yasak yerde içki içmek ne lan!"

"Canınıza kastınız mı var it oğlu itler !"

Elini burun kemerine atıp karizmatik bir şekilde ovaladı. Birkaç saniye sessizlikle onu inceleme fırsatı buldum. Normalde bizim üstümüz Hakan komutan olduğu için Başer komutanı çok görmemiştik, namını duymuştuk sadece.

Sinirden esmer teni mora dönecek kadar kızarmış, damarları iyice belirgin hale gelmişti. Göğsü aldığı her güçlü nefeste hareket edip üzerindeki asker yeşili tişörtü zorluyordu. Siyah saçları alnına dökülmüş. Tüm gece dosya ayıklamaktan olsa gerek dağılmıştı. Kaşları her zamankinden daha çatık. Yüzü her zamankinden daha gergindi. Sinirden yüzündeki yara izleri bile şimdi daha belirgindi. Aynı şekilde tişörtünden açık kalan kollarındakilerde. Bu izleri iki sene önce bir operasyonda aldığını ve artık kimliğini gizleyemeyecek halde olduğu için bordo berelikten istifa ettiğini duymuştum. Çünkü kollarını ve boynunu kapatsa bile yüzüne bakan herkes kim olduğunu anlayabilirdi.

Yara izleri oldukça acımış olmalıydı, birçok yerinde varlardı. Yüzündekiler ise zaten korkutucu olan adamı daha da korkutucu hale getirmişti sanki. Yüzüne bir dakikadan fazla bakılamadığını duymuştum ama bu karizmatik yüzü belkide dakikalardır inceliyordum. O bu sırada şakaklarını ovalıyor, bize tiksinir ve aşağılar şekilde bakışlar atıyordu.

Çekmecesine uzanıp bir kağıt ve masasının üzerindeki kalemlerden bir tane çıkarttı. Ardından gözlerini üzerimizde gezdirip Çağrı Komutana döndü.

"Dolaptan alkolmetreyi al, hepsini tek tek ölç bana söyle" sonra tekrar bize döndü. Çağrı Komutan çoktan dolaba doğru ilerliyordu.

"Ölçülen herkes adını soyadını memleketini ve yasını söyleyecek, Anlaşıldı mı asker !?"

"Emredersiniz Komutanım !" Hep bir ağızdan bağırdığımızda kafasın sallayıp Çağrı komutanın ilk kişiyi ölçmesini bekledi. Ben içki kullanmadığım için bu gece de içmemiştim o yüzden rahattım. Ama yan tarafımdaki Kürşat bir çamaşır makinesi edasıyla titriyordu. En çok içen oydu çünkü.

Çağrı komutan en sağdaki Refikten başlayıp herkesi sıra sıra ölçerken rahat bir edayla bekliyordum. Başer Komutan her birini not alıyordu. İsimlerimizin alınması demek, cezanın götümüze girmesi demekti ama üstümdeki rahatlığı artık kabullenmiş olmama bağlıyordum.

"Refik Ali Altan, İzmir, 25, Emredersiniz Komutanım !"

"Ömer Selim Taşkıran, Ankara, 23, Emredersiniz Komıtanım !"

BUZ DAĞI  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin