..Döner koyar götüne

58 11 3
                                    



Sabah beşte içtimaya kalkmış, ordan artık bir haftamı geçireceğim mutfağa yol almıştım. Yüzüm gülüyor, resmen yürümüyor sekiyordum serçe gibi. Yanından geçtiklerim illa bir soruyorlardı neye bu kadar güleç olduğumu. Siktir deyip geçiyordum. Asla bu cezayı sevdiğimi belli etmezdim.

Mutfağa girdiğimde benden önceki görevli çocuktan teslim almıştım. Her şeyin yerini bana göstermişti, menüyü bir önceki günden ayarlayıp uygun mu değil mi diye görevli Komutanıma göstermen gerekiyordu.

Bütün her şey hallolduğunda artık mutfakta kendi başımaydım, benimle birlikte mutfakta görevli bir adam daha vardı ama geç kalmıştı sanırsam. yardımcı ablalar sekizden sonra geliyorlarmış, onlar da bulaşığa, temizliğe vesaire yardımcı oluyorlardı. Kesin hızımı alamaz onlarınkini de ben yapardım, içim içime sığmıyordu.

Bugünün menüsü dünden belirlenmişti. Ama yarının menüsünü ben hazırlayacaktım.

-Kabak yemeği
-Şehriye çorbası
-Sütlaç

Bu menüyü öyle güzel yapacaktım ki Başer Komutanın götüne girecekti, yemeğine tükürme fikri de aklımdan geçip geçip duruyordu.

Kahvaltı zaten her gün klasik haşlanmış yumurta, domates, salatalık, peynir zeytin oluyordu, buraya yazılmamıştı bile, sadece akşam yemeği değişiyordu.

Askeriyede 120 asker, 5 Komutan, Albay, ve diğer personeller bulunuyordu. Yani benim bayağı bir yumurta haşlamam gerekecekti, neyse ki giden arkadaş her şeyi anlatmıştı ve yeteri malzeme bulunuyordu.

Büyük kazanı çocuğun dediği gibi ateşe koyup yumurtaları içine attım, onlar pişince kadar domates ve salatalık doğrayacaktım. Diğer mutfak görevlisi de gelirse iş paylaşımı yapar daha kolay hallederdik ama hala ortalarda yoktu. Doğranması gereken domates ve salatalık gözümü korkuturken kollarımı sıvadım ve kaçamayacağımın bilincinde işe giriştim.

***

"Kardeşim bana fazladan peynir koysana"

"Ben peynir yemiyorum al onu"

"Az domates koydun onunla adam mı doyar ?"

"Çok salatalık koydun ayı mıyım ben lan "

"Ekmek bayat kanka ?"

Sabahtan beri bu ve türevi şikayetlerle uğraşıyordum be birinin kafasına çorba kepçesi fırlatmam an meselesiydi, sinirlenmekten kaçınıyordum çünkü gözlerim dolsun istemiyordum. Sinirliydim çünkü işleri paylaşmamız gereken eleman hala ortada yoktu ve ben bütün kahvaltıyı tek başıma hazırlamıştım. Kahvaltıyı servis ettiğim gibi Başer Komutanın yanına gidip o adamdan şikayetçi olacaktım.

Bir kişinin servisini daha hazırlayıp verirken derin bir of çekmiştim.

Fazla kişi kalmamıştı ama daha yeni gelenlerde oluyordu, sabahki çocuk bunun ona kadar sürdüğünü, onda servisin kapatıldığını söylemişti. Saate bakınca yedi dakikamın kaldığını görüp sevinmiştim.

Yeni gelen oldukça ayağa kalkıyordum artık, on olmadan kahvaltısını yemek istiyordu herkes, geç kalanlar tek tük oluyordu.

Benimle mutfakta olan ablalardan biri elindeki ekmek arası ile yanıma geldiğinde minnetle ekmeği aldım.

"Valla Gülay Ablam sende olmasan yani "

"Ne demek oğlum sabahtır kendini paraladın burda, bize de bırakmıyorsun yardım edek "

Mahçubca gülümsediğimde, sevgiyle başımın üstünü sıvazlayıp işinin başına döndü. İnsanlardan yardım almak oldum olası nefret ettiklerimin başını çekiyordu. Kendi kendime yetmek istiyordum.

BUZ DAĞI  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin