Uykucu

75 12 1
                                    



Tıpkı Başer Komutanın dediği gibi bugün içtima saatinden iki saat önce kalkıp arşiv odasını düzeltme işini bitirmiştim. Şimdi ise bir yandan esneyip bir yandan avluda tur atıyordum. Sadece gözlerimden değil her tarafımdan uyku akıyordu.

"Komutanım Aslan kıvırarak koşuyo!" Hikmet'in sözlerine Kürşat ve Aslan hariç hepimiz gülerken Aslan yüksek sesle sövmüştü. Başer Komutan şu anda avlunun diğer ucunda bir telefon görüşmesi yaptığından rahattık. Yoksa götümüzde kazık varmış gibi koşmak durumunda kalıyorduk.

"Bacağını götüne sokarım senin bak!"

"Aşkım çok hızlı ilerlemiyor muyuz ?"

İkilinin atışması herkesi eğlendiriyordu. Hikmet hızını arttırıp Aslan'ın arkasından koşmaya başladı.

"Of göte bak be!"

"İbneye bak asıl!"

Hikmet Aslan'ın götüne vurmaya çalışınca Aslan kafasıyla Kürşat'a işaret etmiş, Kürşat hiç birşey demeden Hikmet'i kolundan tutup sıranın en arkasına fırlatmıştı. İletişime bak anasını satayım. Demir bana dönüp Aslan ve Kürşat ikilisini işaret etti 'gördün mü' der gibi. Kafamı sallayıp onayladım. Havada ya aşk ya da bok kokusu vardı.

Böyle gülüşüp eğlene eğlene koşumuzu tamamlayınca bir sonraki talimatı almak için sıraya dizildik. Az sonra Başer Komutan elindeki telefonu anlam veremediğim kadar karizmatik bir şekilde cebine koyarak geldi karşımıza. Telefonda kiminle konuştuysa oldukça sinirli gözüküyordu. Bugün gözüne görünmemek en iyisiydi.

"Bugünlük bu kadar, bir süre ortalıkta olmayacağım adam gibi davranın bir vukuatınızı duymayayım !"

"Emredersiniz Komutanım !"

selam verdikten sonra önce Başer Komutan ayrılmış, ardından biz de dağılmıştık, eğitim erkenden bittiği için keyfimize diyecek yoktu. Yemekhaneye kahvaltı yapmaya gitmeden önce  diğerlerinden ayrılıp bugünkü nöbetçilerin listesine bakmak için panonun önüne yürüdüm. En son birkaç hafta önce olmuştum, bu aralar nöbetçi olmam gerekiyordu yani. O yüzden kontrol ediyordum adım panoda mı diye.

"Mahir sen bugün postasın"

Yüzüm büyükçe bir gülümsemeyle aydınlandı, posta olmak demek Komutanın odasının önünde bütün gün oturmak demekti ve ayrıca telefon kullanımına da izin veriliyordu, amaç acil bir durumda komutanın sana ulaşabilmesiydi ama tabiki postalar komutanla konuşmak dışında her şeyi yapıyordu. Canım telefonuma kavuşacaktım!

"Yan gelip yatacağım bütün gün lan!"

Nöbetçi listesini okuyan asker bu dediğime 'sen öyle san' der gibi gülünce bir bok olduğunu anladım.

"Ne öyle gülüyorsun orospu gibi"

"Kimin postası olduğunu söylemedim daha
kardeşim"

Nefesim anında götüme girince öksürmeye başladım. Aklımda sadece bir isim vardı. Başer.

"Başer Komutanla başarılar sana."

Öksürüğüm daha da kötüleşti resmen adamın adını duyunca. Yanımdaki bir asker sırtıma sertçe geçirince kendime geldim. Şans denen şey bende hiç yoktu sanırsam. Yoksa bu tesadüflerin başka bir açıklaması yoktu.

Asker diğer nöbetçi olacakların ismini okumaya devam etti, ben de kaderime razı olarak ayaklarımı sürüye sürüye yemekhaneye ilerledim. İyi bir kahvaltı şarttı çünkü belliki bugün zorlu geçecekti.

**

"Mahir!"

Elimdeki telefonu ışık hızında masanın altındaki çekmeceye fırlatıp ayağa kalktım. Bana doğru ilerleyen Çağrı Komutanı görünce içime rahatça bir nefes aldım. Sabahtan beri her geleni Başer Komutan sanıp kalp krizleri geçiriyordum. Oysaki adam askeriyede bile değildi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 03 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BUZ DAĞI  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin