Mavi Gri

51 10 5
                                    


Gözlerim elimdeki çay tepsisindeyken düşürmemek için oldukça yavaş ilerliyordum. Sonunda komutanların oturduğu masaya geldiğimde tepsiyi masaya koymuş çayları da herkesin önüne dizmiştim. Ben geldiğim halde umurlarında olmadan sohbete devam ediyorlardı. Konu yavaş yavaş dünki akşam yemeğine kaydığında bilerek hareketlerim yavaşlamıştı, insan merak ediyordu sonuçta. Son bardağı da Başer Komutanın önüne koyduğumda tabağın kenarına iki şeker koymayı da unutmamıştım. Bana değil sohbet edenlere bakıyordu.

Tepsiyi de alıp geri mutfağa döneceğim sırada Hakan Komutan omzumdan tutup gitmemi engelledi. Büyüttüğüm gözlerimle ona baktım. Bırak da gideyim be adam, zaten gerildim!

"Miraç oğlum dünkü çorba neydi öyle ya, efsane!"

Bir aydır timinde olmama rağmen adımı yanlış söyleyen adama gözlerimi devirmek istesemde herkes bana baktığı için sadece sinir olduğumu belli eden bir gülümsemeyle yetinmiştim.

"Adım Mahir Komutanım." Hakan Komutan dediğimi umursamadan devam etmişti konuşmaya.

"Vallahi anamdan yememişimdir öyle bir çorba, pilavı söylemiyorum bile!"

"Aha bu var ya, sulu köfte için kurşun atar kurşun yer !" Çağrı Komutanın Başer Komutanın omzuna vura vura söyledikleri beni oldukça şaşırtmıştı. Bu adam hakkında öğrendiğim ilk şeydi, isminden ve 27 yaşında olmasından başka birşey bilmiyordum. Şimdi de sulu köfte sevdiğini öğrenmiştim.

Başer Komutan önce bana sonra Çağrı Komutana bir bakış attığında Çağrı Komutan boğazını temizleyip elini omzundan çekmişti. Anlamıştı çekmezse sikeceğini.

"Başer bile beğendi ya ilk defa bir yemeği, gözüm açık gitmem artık." Şok üstüne şok. Sırıtmamak için dudaklarımı dişledim. Sen misin beni ceza diye mutfağa sokan, adama böyle parmaklarını yedirtirler!

"Vallahi, bu çocuğu kimse mutfaktan çıkarmasın !" Gökhan Komutanın kendince yaptığı espriye herkes gülerken ben yüzümü buruşturmuştum. Şu hafta bitsin de bir daha nah yersiniz benim elimden.

"Asker, yaklaş hele şöyle bir." Gökhan Komutan masanın arkasından seslenince bekletmeden gitmiştim yanına. Elini bir anda enseme atıp yüzümü kendine yaklaştırınca düşmekten son anda elimi masaya yaslayarak kurtulmuştum. Gözlerim büyürken o hala dikkatlice yüzüme bakıyordu. Neler olduğunu çözemiyordum.

Sonunda elini çektiğinde rahat bir nefes alıp dikelmiş, tekrar aynı şeyi yaşamamak için bir adım geriye gidip tedbir almıştım.

"Gözlerin ne renk asker, baktım da tam anlayamadım. " derdinin ne olduğu belli olmuştu. Yutkunup kendimi gülmeye zorladım.

"Gri ile yeşil arasında değişiyor diyorlar Komutanım ama çoğunluğun oyu gri üzerine."

"İlk defa gri göz görüyorum lan." Rahatsız olmuştum, iyi yönde bir yorum mu yoksa kötü yönde mi anlayamamıştım.

Birkaç Komutan daha göz rengimle alakalı yorumda bulundu, ben öylece dikilmeye devam ediyordum. Yetimhanede de benimle alakalı çoğu zaman göz rengim konuşulurdu, çok değişik duruyormuş, uzaylı gibiymişim, yüzüme yakışmıyormuş, cin gözmüşüm. Küçük yaşlardan beri böyle konuşmaları duya duya büyüdüğüm için artık kompleks olmuştu, ergenliğimde lens bile takmıştım. Lisede birkaç kızdan övgü almıştım, askerliğe geldiğimde ise giderek artan övgüler bu kompleksimin üstünü örtmüştü. Şu an komutanların yorumları örtünün üstünü kazıyordu.

Neyseki konu göz rengimden çıkmış, siyasete doğru kaymıştı.

"Eline ne oldu lan ?" Çağrı Konutanın bana yönelik kurduğu cümleyle gülümsedim. Elimdeki yara bandından bahsediyordu, sabah salatalık doğrarken ufak bir kaza olmuştu.

"Salatalık doğrarken oldu Komutanım."

"Ee dikkat etsene oğlum, bıçakla uğraşıyorsun çocuk oyuncağı değil ki "

"Ne kadar dikkat edersem de o kadar salatalığı doğrarken insanın eli uyuşuyor Komutanım"

"Tek başına mı doğruyorsun ?" Kemal Komutanı kafamla onayladım. Bir sessizlik olmuştu masada, aldığım cezadan haberleri vardı sanırsam. Gözlerim Başer Komutana değdiğinde onun zaten bana baktığını gördüm. Yine, her zamanki gibi mimiklerinde hiçbir duygu yoktu. Mavileri içimi titretti, üstümdeki monta ve mutfaktan gelen sıcağa rağmen üşüdüğümü hissettim.

Gözlerimin içine içine bakan adamdan zorla koparttım bakışlarımı.

"Ben mutfağa geçeyim Komutanım, işler var." Masaya genel olarak seslenmiştim, Komutanlarım dersem çok absürt olacaktı. İsteğim onaylanınca kaçar gibi uzaklaştım masadan.

Demek sulu köfte yemeğini çok seviyordu, demek ilk kez bir yemek beğenmişti. Benim yaptığım yemekleri. Sırıtmamı silemediğim için yüzümü gizliyordum. Daha çok yersin parmaklarını Başer Bey!

BUZ DAĞI  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin