"Abi... Hoş geldin." dedim. Gürkan da bana gülümsedi ve "Hoş buldum kardeşim." diyerek içeri girdi. Kapıyı onun ardından kapatırken Gürkan salondaki arkadaşlarımı görüp yanlarına gitmişti.
Kız başıma ailemden uzakta eve çıkmamın şartı abimin birkaç haftada bir beni kontrol etmesini kabul etmekti. Yoksa içleri rahat olmazmış.
Abimle büyürken asla iyi bir ilişkimiz olmamıştı. Abim annemin gözdesi iken ben hep onun gölgesinde kalırdım. Ben liseye gidene kadar abim benimle bir kere bile ilgilenmemişti, ama sonra nedense birden benimle ilgilenmeye başlamıştı. İlgilenmek de ne ilgi ama. Beni kısıtlayabileceğini, beni böyle koruyacağını düşünüyordu. Ama ben her seferinde kavga çıkartmıştım. Gürkan ise vazgeçmiyordu. Birden gelen bu abilik aşkı sinirimi bozuyordu. Şimdi annemler de onu başıma bekçi dikince daha da efelenmişti bana karşı.
İstanbul'da okuyordu normalde. En yakın arkadaşı Emre ise İzmir'de okuyordu. İzmir'e geldiği zamanlarda normalde ona evimde hoş karşılanmadığını hissettirirdim ve o da Emre'de kalırdı. Bir iletişimimiz ya da bir yakınlığımız yoktu. Yıllarca iki evin içinde yabancı olarak yaşamıştık, şimdi de öyle devam edebilirdim ben.
Gürkan koltuğa otururken "Kahve içer misin?" dedim kibarlıktan. Abim başını salladı. "İçerim, sağ ol." Ben hemen onu bırakıp mutfağa kaçarken içeriden Boran'la Gürkan'ın konuştuğunu duyabiliyordum. Abimin kahvesi için bardak çıkartırken Güneş yanıma gelmişti.
Sarışın arkadaşım tezgaha dayanıp "Tam da abinin ziyaretlerine denk geldik." dedi. Başımı salladım sıkıntıyla. "Gitse de bitse." dedim suyu koyarken. "Çok saçma gelmesi."
Güneş iç geçirdi. "Öyle..." Açık kapıdan Boran'la konuşan abimi izlediğini görüyordum. Ona bakıp "Sen çok da rahatsız değil gibisin." dedim sessizce. Arkadaşım hemen bana dönmüştü. Mavi gözlerindeki endişeyi görebiliyordum. "Ne alakası var? Ben sadece..."
"Sen sadece hala abimden hoşlanıyorsun." dedim açıkça. Elbette kaç yıllık arkadaşım birinden hoşlanınca anlayacak kadar tanıyordum onu. İlk başta bu düşünce beni rahatsız etse de sonra bırakmıştım rahatsız olmayı. Güneş kimden hoşlanıyorsa ondan hoşlanırdı, karışmak benim haddim değildi. Sadece Gürkan'ın bana abilik ettiği gibi bir sevgili olabilme ihtimalini sevmiyordum. Güneş'i üzmesini istemezdim.
Bu endişelerimi bir gün Güneş'e anlatmıştım ve o da beni geçiştirmişti. Sadece basit bir hoşlantı olduğuna ikna etmişti beni durumun. Ben inanmamıştım elbette ama kızı çok da sıkmamıştım.
Kahvesini abime götürdüm ve Güneş'in yanına oturdum. Beşimiz oturup Boran'la Gürkan'ın konuşmasını dinlerken telefonuma bir bildirim gelmişti. Yazan Oğuz'du.
Oğuz: Nasılsın? Berk'le zaman nasıl geçti?
Kaşlarımı çattım. Oğuz'un yazması garipti gerçekten de ama heyecanlanmadan da edemiyordum.
Ben: Onunla buluşamadım ya. İşim çıktı, yarına erteledik.
Oğuz: Tüh.
Ben: Sen ne yapıyorsun?
Oğuz: Hiçbir şey, kuzenimle evde pinekliyoruz.
Ben: Harika, keşke ben de öyle yapabilsem lol
Oğuz: E yaparız bir gün seninle de
Gözlerimi kırpıştırdım. Birden ne cevap vereceğimi şaşırmıştım. Derin bir nefes alıp verdim.
Ben: Oluur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli İkilem
Fiksi RemajaBir klarnet sesinde ağladı tüm şarkılar Hiç kimse hak etmedi, bu aşkı senin kadar Her kadehte içtim seni, düğümlendin boğazımda Yanımdaymışsın gibi Nevizade Sokağında 16072024 <3