-1-

20 4 11
                                    

Merhaba! Hikaye sürükleyici mi, yoksa vasat mı? Belirtin lütfen)

Gökyüzünü en sevdiğim renk sahiplenmişti bu gün. Gri bir gökyüzü, hafif yağmurlu ve esintili bi hava. Aynı rüyamdaki gibi, yoksa kabus mu demeliydim?

Saat akşam 6 olduğunu gördüm ve hemen yerimden fırladım. Hızlıca üstüme kot pantolon ve gri sweat'mi giyindim, saçımı taradım ve çıktım.

Buluşma noktasına geciktiğimi bildiğim için, grupa "beni bekleyin" yazdım. Kulaklıklarımı taktım ve pencereden dışarıyı izlemeye koyuldum.

Yarım saatlik yoldan sonra otobüsden indim ve yolun karşı tarafında onları gördüm. Hepsi tanıdık kişilerdi sadece birinden başka. Geniş omuzlu, uzun boy bi erkekti.

Karşıya geçtim ve hepsiyle sarılıp görüştüm. Elimi uzatıp gözlerine beklentiyle baktım. Gözleri... "Gözleriniz," dedim elimi indirmeden. Donup kalmıştım sanki. Elimi nazikce tutup ve hafif gülümseyerek "evet?" dedi. Elini sıkıp "rengi çok hoş. Severim gri rengi" dedim ve sonra elini bıraktım.

-: bu arada ben Aleda.

-: Ben de Koray. Boranın çocukluk arkadaşı. Memnun oldum Aleda.

Miraç "hadi artık gidelim, geç kaldık yeterince" diyerek ilerlemeye başladı. Tabii biz de peşinden gittik. Çilay hemen yanıma gelip, "şu yeni çocuk çok ateşli değil mi?" diye sordu. Dönüp Koraya baktım ve içimden 'fena değil' diye düşündüm. Çilay "noldu bi daldın sanki" dedi ve kıkırdamaya başladı.

Aleda: hayır, sadece endişeliyim orman konusunda.

Çilay: haklısın, ben de korkuyorum.

Aleda: ben korkmuyorum, sadece endişeliyim.

Çilay: Ne fark eder. Korkuyorsun işte.

"KORKMUYORUM!" diye bağırdım sinirle. Bazen Çilay çok sinir bozucu ola biliyordu. Bu da o anlardan birisiydi. Baran "tamam o zaman cesur Aleda hanım. Buyrun ilk siz girin bakalım ormana" dedi pis pis sırıtarak.  Önüme baktığımda ormana vardığımızı gördüm.

Aleda: Niyeymiş o? Neden ilk ben girecekmişim?

Baran: hani diyosun ya korkmuyorum diye. Hadi buyur geç bakalım.

Dönüp ormana tekrar baktım ve "peki tamam, korkak Baran bey" dedim alaycı bi sesle. Girişteki ağaca yaklaştım ve ilk adımımı atacakken birisi kolumdan tutup durdurdu. Şaşkınlıla döndüm ve bu kişinin Beri olduğunu gördüm. Beni geri çekip, kaşlarını çatarak, Barana "bu mu senin erkek cesaretin? İlk kızı mı gönderiyorsun ormana?" dedi. Çilay hemen atlayıp "işte kadın gibi kadın. Kardeş gibi kardeş" dedi. Bu sırada Boran da sinirle bir şeyler mırıldanıyordu. Sonunda Miraç ipleri eline aldı ve "susun artık, ilk ben gidiyorum siz de peşimden geliyorsunuz" dedi sinirle. Ormana doğru yürümeye başladı ve hemen ardından Baran gitti.  Tunç ve Koray ilerledi, arkalarından da ben, Çilay ve Beri.

Bu havada, bu orman. Sanki birer korku filmindeydik. Ama kimse belli etmiyordu korktuğunu. Çilaydan başka tabii. Korayın yanında, onunla birlikte adımlarını atıyordu. Koraysa, kaşlarını çatmış ve olası tehliklere karşı tetikteydi sanki. Yağmur şiddetlenmeye başlamıştı. "Acaba dönüp, sabah mı gelsek?" dedim etrafa bakarak. Beri elimi tutup kafasını 'evet' anlamında salladı. Kız kardeşim gibi seviyorum bu kızı. Öz kardeşim olsa bu kadar sevmem. Baran "tamam galiba haklısın Aleda. Ama geri dönersek yağmur daha da şiddetli yağmaya başlayacak. Belki de misafir gibi kapısını çala biliriz bu evin" dedi önümüzdeki eve bakarak.

Miraç "o kadar yol geldik, ayrıca geri dönersek buraya bir daha gelmeyeceğimizden adım gibi eminim."

Koray: o zaman bu ev bir seçenek değil. Mecbur bu eve gitmemiz gerek.

Hemen koşarak evin önüne geldik ve bir birimize bakıp kapıyı kim çalacak diye düşünüyorduk. Ben yaklaştım ve kapıyı çaldım.

...

Oylama yapmayı unutmayınız.

Yeniden Doğuş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin