5.BÖLÜM: "BAĞ"

154 10 0
                                    

Demir mutfaktayken ben de bana verdiği odaya yerleşmeye çalışıyordum. Tüm ısrarlarıma rağmen bana kendi odasını vermişti. Ev büyüktü ama oda sayısı azdı. Ben onun odasında yatacaktım, oda salondaki koltuklardan birinde. Gerçi o koltuklarda gayet rahattı, gözümün arkada kaldığı söylenemez. Yine de Demir'e tonlarca itiraz edip salonda benim yatmam gerektiğini söylemiştim. En sonunda da çeneme dayanamamış ve şu cümleyi kurmuştu,

"Yeter Eva! Çok yakında kendi yatağımda yatacağım zaten. O koca yatakta tek başına yayılmana izin verecek değilim. "

Söyledikleri bedenimi resmen bi ateş topuna çevirmişti. Önce kızarıp bozarmış, sonra sinirlenmiş, sonra uysallaşmıştım. Odaya gidip, yatağın üstüne oturmuştum. Yanaklarım yanıyordu. Bir yanım onu delicesine yanımda isterken, diğer yanım bunun doğru olmadığını söylüyordu.

Benim hiç arkadaşım olmamıştı daha önceden. Ne kız, ne de erkek. Nasıl davranacağımı bilmiyordum ama şu ana kadar kötü gitmemiştim öyle değil mi?

Arkadaşımın olmadığı gibi doğal olarak aşıkta olmamıştım. Demir'in bana dokunuşlarına, bakışlarına, dediklerine vücudum benim bilmediğim tepkiler veriyordu. Neydi bunlar bilmiyordum, yabancıydı bu duygular bana. Duygularımın anahtarı sanki ondaydı. Çünkü tüm duygu değişimlerim ona bağlıydı. Neydi bu sahi ? Daha sadece bir günde bana yaşattığı bunca şey neydi? Daha sadece bir günde ona bu kadar bağlanmam neyin göstergesiydi?

"Kahveler hazır uzaylı?"

Uzaylı dediği için kızmam gerekiyordu değil mi? Kızamıyordum işte. Oturduğum yerden yüzümde şapşal bir sırıtmayla kalkıp salona geçtim.

"Neden gülüyorsun?" dediğin de o şapşal sırıtmanın hala suratımda olduğunu fark ettim. Ama tabi ki bozuntuya vermedim.

"Hiç, önemli değil. " dediğim de kafasını sallayıp bardağına yöneldi.

"Demir?"

"Hı?" Öküz.

"Acaba bu dünyada ki ben yani Eva ne yapıyordur? Yani evlenmiştir belki he?" dedim elimdeki bardağı kavrarken.

"Anlattığın hikayeye hala tam olarak inanmış değilim Eva. Bu yüzden yorumda bulunmayacağım. " dedi. İstediğim yanıtı alamayacağımı anlayıp konuyu değiştirdim.

"Hııım, peki ya Zeren? Onu nasıl bulacağız?"

"Koskoca İstanbul, nereden bileyim. Samanlıkta iğne arıyorsun. Ve ayrıca o "bulacağız" değil de "bulacağım" olacaktı galiba. " dedi parmaklarıyla tırnak işareti yaparak. Dediklerini anlayınca hızla doğruldum, bardağı sehpaya bıraktım.

"Ne demek "bulacağım" olacaktı? Yardım etmeyeceksen beni neden evine getirdin pardon? Bu işte tek başımaysam o dediğin "Koskoca İstanbul'da" da başımın çaresine bakabilirim." dedim hışımla yerimden kalkerken. Odaya gidip yerleştirdiğim eşyaları teker teker geri küçük bavula tıkıyordum. Ne bokuma getirmişti beni buraya ! Kendi başımın çaresine pekala bakabilirdim. Her şeyi göze alarak gelmiştim ben buraya, kalacak yer de bulurdum elbet!

"Gerizekalı!" dedim bavula kıyafetleri tıkıştırmaya devam ederken.

"Cık cık. Atarlı kızımız iş başında ha? Bırak şunu," dedi elimdeki bavulu alıp, içindeki kıyafetleri dolaba geri yerleştirirken." hiçbir yere gitmiyorsun uzaylı. Burda ve benim yanımdasın. Başka türlüsünü aklından geçirme."

"Bırak şunu, ver bana. Gidiyorum işte, kendi kendimi korurum ben. Salak, bende insanlık namına bir şeyler yapabileceğini düşünmüştüm. Hiç olmazsa adresini bulabilirdin. Ama nerede? Anca kıçını yay sen, ver şunu bana." Onunla konuşmaktan çok kendi kendime konuşuyordum. Demir'in suratında çarpık bir gülümseme belirdi. Hayır hayır, hayır gülme şöyle...

LAPİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin