4.BÖLÜM: "KORUYUCU"

128 9 0
                                    




Kurduğu cümle, içimdeki korkuyu tetiklemişti. Bırakıp gider miydi sahi? Tanrım bu salak kesin giderdi.

Ama bu böyle güzel güldükçe ben düşünemiyorum ki. Çek gözlerini şu dudaklardan Eva, odaklan arkandakilere odaklan. Evet şimdi...

Arkama dönüp tekrar baktım. Adamlar dibimde biten bu çocuğu görünce biraz afallasalar da, hala aç kurt gibi bakıyorlardı. Eğer şimdi arkama bakmadan kaçsam, çocuğa cevap vermediğim için yüksek ihtimal beni tınlamaz, arkasını döner giderdi. Onun gitmesini kollayan bu azmanlar da peşime düşerlerdi.

Çocuğa git desem sonuç yine aynı olacaktı.

Arkamdaki iki yarma sıkıldıklarını belli eden homurtular çıkarmaya başlamışlardı. Önüme döndüğümde ise beni mest eden bir çift gözle karşılaştım.

"Eğer defolup gidersen yemin ederim burdan sağ çıkarsam seni gebertirim."dedim.

"Hırçın kızımız uslanmak bilmiyor! Güzell... Yalnız beni tehdit etmek için sence de çok yanlış bir zaman değil mi?"dedi. Kaşlarıyla arkamdakileri gösterdi, sonra yine güldü. Tanrım bu çocuk neden hala gülüyor?

"Tamam, bunu burdan kurtulunca konuşabilir miyiz? Şu an gerçekten altıma işemek üzeriyim!"

Ne! Ben bunu gerçekten dedim mi! Tanrım göm beni buraya, al ruhumu koy kutuya.

Kahve renginin en açık tonunu sergileyen gözler ne dediğimi anlağında kahkaha atmıştı. Bir insan gözleriyle kahkaha atabilir miydi? Bu çocuk atmıştı işte. Gülmemek için dudaklarını birbirine öyle bastırıyordu ki o kalın ve dolgun dudakları incecik bir çizgi halini almıştı. Nedense onu böyle mutlu görmek içimde bir şeylerin filizlenmesine sebep olmuştu. Neydi bu?

Ben düşüncelerimle boğuşurken hala adını öğrenemediğim koruyucum beni arkasına almıştı. Tanımadığım bir ses tonu konuşmaya başladı. Hey bu benim koruyucumdu!

"Kız benimle. Eğer şimdi siktir olup gitmezseniz leşlerinizi yerden kazırlar." dedi. Benim bile arkama bakmadan kaçasım gelmişti. Bu ses gerçekten ona mı aitti. Daha bir kaç saniye önce gülmüyor muydu bu adam?

Adamlar hoşnutsuz homurtular çıkardıktan sonra arkalarını dönüp yürümeye başladılar. Adamların gittiğinden emin olduktan sonra bana döndü. Gözlerinde ki öfke biraz olsun dinmişti.

"Şimdi küçük hanım, benimle geliyorsun ve burada ne bok aradığını bana anlatıyorsun. İtiraz kabul etmediğimi demin açıkça belirtmiş olmalıyım?" dedi. Biraz önceki sahneyi yaşadıktan sonra itiraz etmek aklımın ucundan bile geçmemişti zaten. Ama bunu onun bilmesine gerek yoktu.

Hafifçe başımı sallamamın ardından, hangi ara yere attığımı bilmediğim çantamı yerden aldı. "Güzel, gidelim o halde."dedi.

Yolu yarıladığımız da daha fazla dayanamayarak sordum. "Sahi o ses cidden senden mi çıktı? Yoksa arkadan birimi seslendirdi?"

"İstediğim de kötü bir çocuk olabiliyorum. Ayrıca o ses tonunu tekrar duymak istemiyorsan ben konuş diyene kadar konuşmazsın."

Ölüm çanları çalmış gibi dudaklarımı mühürlemiştim. Bu saatten sonra her izinsiz kelimem ayrı ölüm sahnesi gibiydi benim için. Evet kızım Eva, zor olacak ama susmalısın.

---

Oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Daha bir kaç saattir tanıdığım bir çocuğa anlatacak mıydım her şeyi sahi? Güvenebilir miydim koşulsuz?

Hem anlattığım da bana inanmaz da, delirdiğimi düşünürse?

Sevgili koruyucum elinde iki kahveyle bana yaklaşırken ne diyeceğimi hala bilmiyordum.

LAPİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin