14. BÖLÜM: KARAHİNDİBA

70 4 1
                                    






Gözlerim kapalı bekliyordum dükkanın önünde. Sanki gözlerimi açtığım an kendi dünyamda olacaktım. Tüm bu rüyadan uyanacaktım. Öyle ki sanki tüm bu olanlar kabustu. Sanki boktan bu olayların içine hiç düşmemişim gibi...

Diğer taraftan bakacak olursam da, sanki Demir'i hiç tanımamış, aşık olmamış, dedemle karşılaşmamış olmam acıtıyordu canımı. Gözümü açmaya korkuyordum bu yüzden.

Korkuyordum ama ben bu yola nasıl girmiştim?

"Sonunu düşünen kahraman olamaz. "

Pek iyi bir gaz yöntemi değildi ama kendi kendime ancak bu kadar gaz verebiliyordum. Cebimdeki telefonun milyonuncu kez titremesini hissettim yine. Demir yüksek ihtimalle çılgına dönmüştü. İyi olduğum konusunda kısa bir mesaj yazsamda ona bunun yetmeyeceğini biliyordum. Ama hazır gaza gelmişken telefonu açamazdım.

"Kızım bir şey mi oldu? Orda iki saattir dikiliyorsun öyle. " dedem kendime getirmişti beni. Ya da Nevzat Amca...

"Yo hayır. Kitap alıcaktım da ismini unuttum, onu hatırlamaya çalışıyordum. "

"Ee orda niye dikiliyorsun kızım? Gel içerde düşün ne düşüneceksen. " Bu dünyada ki dedem biraz aksi miydi ne? Dediğini ikiletmeden girdim dükkana. Sandığımdan daha kolay olmuştu ilk adımı atmak.

İçeriye girdiğimde burnuma kitap kokusu doldu birden. Uzun zamandır hasretini çektiğim bu koku... Dört duvarda ağzına kadar kitap doluydu. Küçük bir dükkana bu kadar kitabı sığdırabilmesine hayret etmiştim. Her kitaplığın önünde yere birikmiş bir sürü kitap vardı dükkanda. Tam ortada iki koltuk ve bir masa... Tam dedemin tarzıydı bu. Her zaman az eşyadan, çok kitaptan yanaydı.

"Geç kızım otur şöyle. Bir şey içer misin? Hoş Çaycı Bekir bu saatte namazdadır. Ee be adam madem dinine bu kadar düşkünsün yanına bir çırak al değil mi ama? Namazda olduğu vakitler bize de çay yok. Ne adam ama..." Ağzım açık dedeme bakıyordum. Benim tanıdığım dedem miydi, yoksa alakası mı yoktu? Anlayamamıştım.

"Değil mi ama kızım?" Adamı dinlemedim iyi mi...

"Evet ded.. Ay aman Nevzat amca. "

"Sen benim ismimi nereden biliyorsun bakayım?"

"Ee yazıyor ya tabelada.."

"He şu tabela. Kaç kere de dedim o mendebur herife adımı yazma oraya diye. Dinlemedi yine yazdı alçak."

Dedem çoğunlukla kendi kendine konuşuyordu sanırım.

"Eee Nevzat amca ne zamandan beri var bu dükkan?" diye konuya bodoslama bir giriş yapmıştım. Bu performansı gösterdiğim için kendimi içimden tebrik ediyorum.

"Uzun, uzun zamandır var." dedi düşünceli bir sesle. "Bir ara yine uğrarsan anlatırım belki ama çoğu insan yaşlı bir adamı dinlemek yerine kaçmayı tercih ediyor. Yolda gördükleri, televizyonda görecekleri onların beynini sadece kemiriyor haberleri yok. "

Güzel bir konuya değinmişti ancak benim hiç bu sohbetleri edecek kafam yoktu. Daha çok dedemin neler yaşadığını merak ediyordum. Normal de dedemle konuştuğumuz konulardı bunlar. Bana hep insanların beyninin boş olduğunu söylerdi. Haklıydı da insanların beyni gerçekten boştu. Doldurmak onların elindeydi ama insanların öğrenme mantığı televizyon ya da internetti. İkisinin de bir şeyler öğrettiği su götürmez bir gerçekti fakat asıl aradığımız, bizi doyuracak bilgiler kitaplardaydı. Hala bunun farkına varılmaması kötüydü.

"Bekir! Ne ara geldin! Tamam..tamam bize iki çay yollar mısın?" diye bağırdı dedem karşı dükkana doğru. Adının Bekir olduğunu öğrendiğim çaycı Bekir amcada aynı dedem gibi tontondu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 23, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

LAPİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin