Tatlı okumalar. 🌸
🫐🫐🫐
Sinan'ın iç sesi: Gideceğim... Gideceğim ama Asya'yı da yanımda götüreceğim. Dün akşam fazla ısrar etmedim çünkü yavaş yavaş zihnine işleyeceğim. Yoksa asla ikna olmaz. Zaten bensiz kalamayacağı için eninde sonunda kabul eder. Elif, gidişimi anlayışla karşılayacaktır. Çünkü o derslere daha odaklı. Ve eğitim hayatına daha çok önem veriyor. Artık, yapacağız bir şeyler.
Sinan elindeki Beşiktaş dergisini kapatıp komodinin üzerine koyar.
Sinan'ın iç sesi: Hazır evde kimse yokken yapacağımı yapayım. Nihahhahahaha. İsko gelince kesin süslenir bu salak. Süslenemeyecek. Nihhahahahhah.
Yataktan kalkıp koltuk değneğiyle ilerler. Asya'nın anahtarını masanın üzerinden alıp odadan çıkar. Sırıtarak asyanın odasına gider.
Sinan: Salak
Sinan: Odada olmasa da diyim dedim. Puhahhah
İçeriye doğru ilerler.
Sinan: Nerde lan o saçmalıklar?
Sinan: Komodine bakalım.
Komodine yaklaşırken yatağın üzerindeki telefonu fark eder.
Sinan: Lan bu salak çıkarken telefonunu bile almamış.
Yatağa oturup telefonu eline alır. Şifreyi girer açılınca sırıtır.
Sinan: Gerizekalı. Hani şifreyi değiştirmişti? Mal.
Telefonu biraz karıştırıp WhatsApp'a girer. İskenderi bulup mesajlaşmaya girer. Sırıtıp kamerayı açar, telefonu havaya kaldırır. Öpücük yapıp fotoğraf çeker. Fotoğrafın altına "Gelince öpecem seni" yazıp gönderir. Sonra kendi parmak izini telefona kaydeder. Telefonu bırakıp komodinin çekmecesini çeker. İlk çekmecede tokalar, kulaklıklar, saç bantları falan filan görünce çekmeceyi hızla iter. Alt çekmeceyi açar. Makyaj çantasını görünce sırıtır. Elini ona uzatmışken çekmecedeki mavi defteri fark eder.
Sinan: Bu ne lan
Makyaj çantasını boşverip defteri alır. İlk sayfasındaki yazıyı okuyunca yüzünü buruşturur.
Sinan: Doğru ya İskender'in hediyesi. Bakalım başka ne yazmış.
Diğer iki sayfadaki yazıları okur.
Sinan: Tarihi geçmiş bunun. Geçen sonbahardan kalma. Bu ne derttir arkadaş.
Aradan birkaç sayfa daha çevirir. Dün akşamın tarihini görünce durur. Hafif kaşlarını çatar ve okumaya başlar.
"Sevgili Dostum,
Kalbim sıkıştı. Ruhumun kafesine sıkıştığı gibi. Üstüme yıkıldı çizdiğim tüm tablolar. Başaramadım. Her şeyin benim yüzümden mahvoluşunu izledim. Annemi kurtaramadım. Boşanmak istese bile boşanmıyor bizim yüzümüzden. İlk duyduğumda sevinmiştim. Annem de beni anlıyor demiştim. Ama yok. Sevinecek bir şey değilmiş bu. Hani gülerken ağladım ya. Ağlanacak bir şeymiş bu. Ayrılıyorlar diye değil, ayrılamıyorlar diye. Annemin mecbur hissedişi yüzünden. Ayrılsalar da ayrılmasalar da babam sevmeyecek beni. Sevmesin. Sevenleri almasın elimden yeter. Alıyor ama. Önce İskender şimdi de Sinan. Gerçi Sinan'ı ilk koparışı değil. Sinan kendi kopmak istiyor bu sefer. Gitme diyemem. Eğer o da gitme dememe rağmen giderse geriye benden ne kalır? Onun kalbimde ne kadar yer kapladığıyla ilgili bir fikriniz yok. Alevlerin içinde kaldığını sandığımda içimden kopan acının tarifi yoktu. Ben yandım sanki. Hayat durdu. Bu hayatta çok kez üzüldüm. Ölecekmiş gibi hissettim. Ama o an öldüm. Canım koptu. Bu dünyada birini yaşatma hakkım olsa onu Sinan için kullanırdım. Çünkü benim en değerli varlığım o.
