7"Tıpkı senin gibi"

55 8 4
                                    

Oy ve yorum istiyorum bu bölüm için biraz düşündüm geçiş bölümü gibi olucak ö yüzden kısa olabilir.

İyi okumalarrr

.
.
.

Jungkook'tan
Kral Kim ile sarayın koridorlarında yan yana ilerliyor duk. Kralı gören herkes eğiliyor ve kralı selamlıyordu. Bahçeye açılan büyük kapıya geldiğimizde yanımızdaki muhafızlar kapıyı araladı, kapıdan geçip sarayın bahçesine gelmiştik.

Açıkça söylemem gerekirse bu sarayda en sevdiğim yer burası idi ve gerçekten çok güzeldi
Yerde çimlerin ve çiçeklerin ezilmemesi için taş yollar vardı. Taştan oyma suların yavaş yavaş aktığı ve insanın uykusunu getiren bir yer daha vardı ilerisşne ise daha önce gitmemiştim.

Yavaş yavaş ilerlerken bir yandan da yeni öğrendiğim yerleri inceliyordum, taşların arasından akan su ince bir nehir yatağı gibi ilerlemeye devam ederken içindede küçük balıklar olduğunu görünce merakla biraz daha yaklaştım.

Yere dizimin üzerine çöktüm ve suyu izlemeye başladım. "Sevdin mi?" Arkamda duyduğum derin ses ile bir anlığına yanımda kralın olduğunu unuttuğum aklıma gelmişti. Kral yanıma oturdu ve oda balıkları izledi.

Çok geçmeden sorduğu soruya yanıt verdim.
"Evet çok sevdim çok tatlılar".

Güldü. "Oyalanma yalım daha sana göstermek istediğim çok şey var. Havanın kararması da daha var ama gevikmek istemiyorum". Hızlıca oturduğum yerden kalktım ve üstümü silkele dim son kez balıklara baktım ve kralın peşinden ilerledim.

Biraz ileride; oduncu gömlekli, siyah saten bir kumaş pantolon giyen ve ayaklarında kovboy çizmeleri olan bir adam gördüm.

"İşte burası, sana hediyemde orada" dedi ve eli ile ahırın olduğu yeri gösterdi.  Gördüğüm siyah at ile gözlerim kamaştı adeta, çok güzeldi.

"Kralım bu hediye çok güzel." Diye sessizce fısıldadım. Merakıma yenik düşmüş ve koşarak atın yanına gelmiştim. Yelelerini tarıyan seyisi gördüğümde ufak bir selam verdim ve ata hayranlıkla baktım.

(Seyis; atların bakımından sorumlu olan kişi.)

"Uzaklaş!" Arkamda duyduğum kısık ama uyarıcı sesle ürpersem de ata bakmaya devam ettim. Seyis ahırdan çıkmış ve ahırın kapısını da kapatmıştı. "Kralım bu at çok güzel."

"Tıpkı senin gibi" başımı krala çevirdim ve gülümsedim. Şuan yanaklarımın kızardığına eminim. Aklıma gelenler ile başımı eğdim ve ellerim ile oynamaya başladım. Kral çenemden tutup başımı ufak bir güç uygulayarak kaldırdı ve çatık kaşları ile bana baktı. "Ne oldu, sorun ne?" Yutkundum ve bakışlarımı kaçırdım.

"Ben at sürmeyi bilmiyorum yani daha önce hiç ata binmedim". Duyduğum keyifli kahkaha ile
Kaşlarımı çattım "Kralım hiç komik değil bir kere". Önüme geçti ve belimi kavrayarak kendine çekti. "Merak etme ben öğretirim, hatta benimle gel sana çok güzel bir yer göstericem".

Gözlerimi merakla kırpıştırdım."Nereye nereye gidicez hadi hadi gidelim". Merakla olduğum yerde zıpladığım da yüzünde kare bir gülümseme belirmişti. "İlk önce ata binelim, ben seni kaldıracağım sende atın boynuna sıkıca tutun tamam mı?" Kafamı aşağı yukarı sallayarak onayladım.

Atın bulunduğu yerin kapısını açmış ve ipinden çekerek dışarı çıkarmıştı, bende onu takip etmiştim. Atın yanında durmuştum ve Kral'a bakmıştım at ile neredeyse aynı boydaydım destek almadan binmem neredeyse imkansızdı.

Kral koltuk altlarımdan tutmuş ve yukarı kaldırmıştı. Sıkıca atın boynuna tutunmuştum. Ben bindiğim de ise kral da hemen arkama binmişti. Arkamdan uzanıp atın iplerini kavradığında başımı ona doğru çevirdim. "Kralım size dönük oturabilir miyim?"

Gülümsedi ve belimden sıkıca tutarak beni kendine çevirdi. "Sorman hata güzelim, sıkı tutun".

***
"Kralım yavaş, yavaş korkuyorum" ufak bir çığlık atarak kralın boynuna daha da sıkı tutundum. Güldü ve atı normal bir hızda sürmeye devam etti. "Merak etme düşürmem seni". Dedi ve gür bir kahkaha attı. Yavaş yavaş durduğumuzda etrafa baktım.

Mevsime göre biraz daha erken açmış olan sakura ağacı, yemyeşil çimenler, uzun ve berrak bir dere vardı ve birde ağaçların altında bir çadır vardı.

(Arkadaşlar çadır diyorum ama eski zamanlarda çadır değilde başka bir şeydi adını bilmiyorum haberiniz olsun görselini bulursam koyarım en sona.)

Ben etrafı incelerken kralın çoktan indiğini ve bana baktığını gördüm. " Buraya gel" bana seslenmesi ile hemen yanına koştum ve hızlıca yanına vardım. Arkamı döndüğümde ağzım açık kalmıştı "kralım at kaçtı, burada kaldık" hem şaşkın hemde biraz mutlu çıkmıştı sesim. Hafif bir şekilde sırıttı ve benimle göz teması kurabilmek için kafasını eğdi. "Zaten yalnız kalıcaktık merak etme gelir eninde sonunda".

"Kralım neden geldik peki buraya?" Sorum ile tamamen odağını bana verdi ve çok uzun sürmeden cevapladı. "Çünkü sana ok atmayı öğreteceğim". Gözlerim kocaman açılırken yerinde zıpladım ve heyecanla konuştum. " Hep büyük abilerde gördüğümde çok istemiştim bende öyle atmayı". Büyük bir heyecan ve neşeyle konuştuğumda güldü ve kaşları havalandı. "Büyük abi?" Sorusu biraz afallamamı sağlasada hızlıca yanıtladım "şey muhafızlar yani". Onlara büyük abi diye seslenmem hem komik hemde garipti ama o bunu sorun etmemiş ve biraz ilerimizdeki çadıra doğru adımladı.

Bende onun peşinden hızla ilerledim ve yanına vardım elindeki yay ve oku gördüğümde heyecanla dudaklarımı ısırdım.

***

(Okçuluk hakkında pek bir bilgim yok çok dikkat etmeyin yani dediklerime ndkdnkdmr)

"Bak güzelim bu şekilde kavrayıp gerdirmen gerekiyor". Onu dikkatlice izledikten sonra bana verdiği yay ve oku aldım. Bana göstermek için bir kaç atış yapmıştı ve onlar baya uzaktaki ağacın kovupunda bir üçgen şekli oluşturmuştu. Gerçekten çok yetenekli idi. Elimdeki yayı sıkı bir şekilde kavradım Taehyung'a tam olsada benim vücuduma göre birazcık(🤏🏻) büyük geliyordu ama sorun değildi.

Oku yerleştirdim ve iyice gerdim. Okun ucunu göz hizama getirdim ve istediğim yere gitmesi için ortaladım. "Hazır olduğunda fırlat güzelim" ok yaydan çıktığında gözümü kısıp ileri baktım ve güldüm "Kralım bakın o kadar uzağa gittiki görünmüyor bile çok iyi attım". Heyecanla ona döndüğümde kendini sokmaktan kıpkırmızı olmuştu.

"Kralım neye gülüyorsunuz?" Kendini daha fazla tutmadı ve gür bir kahkaha attı. "Jungkook önüne bak". Kahkaha atarken söyledikleri ile ayak ucuma baktım ve gördüğüm okla omuzlarım düştü yapamamıştım...

Dudaklarım büzülürken hemen kendine geldi ve belimden kavradığı gibi nezaketle beni kendine çekti. Ona baktığımda ise artık gülmüyor veya sırtmıyordu." Jungkook dudakların çok büyükeyiciler". Yutkundum ve ellerimi boynuna doladım neden yaptım bilmiyorum ama hoşuma gitmişti.

"Öpmek istiyorum" diye fısıldadı.

"Sizi durduran ne kralım?"

.
.
.

Bittiiii iyimiydi emin olamadım siz söyleyin:3

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 27 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

memory of the king TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin