Luka Couffine
Telefon başında cevap vermesini bekliyordum. En sonunda sesini duydum.
"Bende senden hoşlanıyorum."
"G-gerçekten mi?"
"Gerçekten."
Boş duvara bakarak gülümsedim. Onun da aynı şeyi yaptığına emindim.
"Ama tanımıyorsun ki beni?"
"Ünlü bir modelsin. Seni tanımamak mümkün mü?"
"E ben seni tanımıyorum?"
"Tanışırız."
"Kardeşin var mı?"
"Kız kardeşim var Juleka."
Buruk bir iç çektiğini duydum. Ama soru sormaya devam etti.
"Ne tür kitaplar okumaktan hoşlanırsın?"
"Sen fantastik seversin. Ben ise konusunu beğendiğim birkaç klasik kurgu dışında pek bir şey okumayı sevmem."
"Yaşın?"
"Senin 17 benim 22."
Arkada gülümsüyor olduğuna emindim.
"Sen deniz kokarsın ben vanilya."
"Benim deniz koktuğumu nerden biliyorsun?"
Bir şeyler kekeledi.
"Sarıldığımız ilk andan beri biliyorum."
Sırıttım. Cevabı hoşuma gitmişti.
"Başka ne soracaksın bana Küçük Prens?"
"Biz artık sevgili miyiz?"
"Bilmem. Sence sevgili miyiz?"
"Sevgili olmamız yanlış olmaz mı? Yani ikimiz de erkeğiz."
"İnsanlara göre yanlış olan ya bize doğruysa?"
İkimiz de sessiz kaldık. Adrien sonunda bir cevap verdi.
"Tamam sevgili olalım. Ama ben anlamam öyle şeylerden."
"Bende anlamam. Sadece mutlu olalım yeter."
(...)
Adrien Agreste
Saatlerimiz hatta günlerimiz birbirimize ait olmuştu. Sevgiliydik ve boşta kalan tüm zamanımı ona ayırıyordum. Yoruluyor olmam umrumda değildi. Onu seviyordum ve ona kavuşmuştum. Gerisi önemli değildi.
Kahvaltı masasında telefon elimdeydi. Yine onunla konuşuyordum. Deniz Kokulu adam ile.
"Adrien. Ne zamandan beri yemek masasında telefon ile ilgilenmene izin verdim?"
Telefonu kapatıp hızla masaya bıraktım.
"Özür dilerim baba. Normalde hep yanlız yemek yediğim için-"
"Artık yanlız olmayacaksın."
Sorgular gözlerle babama baktığımda yemek salonunun büyük kapısı açıldı.
Lila Rossi. Yalanlar kraliçesi.
Yavaşça ayağa kalktım. Gördüklerim şaka olmalıydı. O burda olmamalıydı.
"Geldiğime sevinmedin mi Adrien?"
Bana doğru koştu ve sıkıca sarıldı. Bana uzak olmasını o kadar çok istiyordum ki.
"Tabiki özlemiştir en yakın arkadaşını. Değil mi Adrien?"
"Evet evet özledim."
Yavaşça geri çekildim. Telefonumu alıp odadan çıktım. Babam bu kızı ne hakla buraya geri getirmişti anlamıyordum.
"Ben çekimlere gidiyorum."
"Lila da çekimlere gelecek."
Ne? Şaka mıydı bu? En yakın arkadaşımın hayatını mahvetmek için herşeyi yapan biriyle fotoğraf mı çekinecektim gerçekten? Chloé'nin dediği gibi. Saçmalık. Tamamen saçmalık.
Ama bilin bakalım ne oldu? Buna da sesimi çıkaramadım. Karşı bile çıkmadan kabul ettim.
(...)
Luka Couffine
"Siz sevgili mi oldunuz yani?"
"Üzgünüm Marinette. Senin ona karşı hislerin olduğunu görüyorum ama o da beni seviyor."
Uzun süre sessiz kaldı. Gözleri doldu.
Ağlayacağını hissettiği anda yüzünü gizledi."Ben zaten boşuna çabalıyordum ki."
Göz yaşlarını sildi. Sesi titriyordu. Onu böyle gördükçe bende üzülüyordum. Kim isterdi kendi sevgisinin başkasının sevgisine engel olmasını? Ben istemezdim. İsteyemezdim.
"Ben onu seviyor olduğumu her ne kadar belli ediyor olsam da o fark etmedi. Arkadaşım demeye devam etti."
"Sen gidip söyledin mi ona?"
"Söyleyemedim."
Gözünden süzülen yaşları tekrar sildi.
"B-bana bir söz ver. Onu üzmeyeceksin. Duydun mu? Onu üzdüğün an sana ben zarar veririm."
Ayağa kalktım. Marinette'nin durumu zar zor kabulleniyor oluşu içimi acıtıyordu.
"T-tamam. Üzmeyeceğim onu."
"Hoşlandığımı da söylemeyeceksin."
"Söylemeyeceğim."
"Onunla aramı da bozmayacaksın."
"Bozmayacağım."
Ayağa kalktı ve odasına gitti. Etrafı temizledim ve yavaş adımlarla fırından çıktım. Karşıda duvara asılan yeni posterde Adrien'in resmi vardı. Ve yanında bir kız. Kimdi o kız?
(...)
Bölüm sonu.
Biraz kısa oldu farkındayım ama anlayış gösterirseniz sevinirim. 💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üç kalp Birden
FanfictionÖylesine bir anda kafama gelen ve kendi hayatımı bizzat yansıtan bir kurgu. Adriluka seven insan sayısı ne kadar bilmem ama Ben yine de yazmak istedim. Adrinette ve Lukanette sahneleri de yaşanabilir. Fark edilmeyecek olsam bile bu kurguyu bulanlar...