Ben Anna. 20 yaşındayım. San Diego'da doğdum. Çocukluğum San Diego'nun fakir mahallelerinde geçti. Küçük erkek kardeşim, annem, babam ve ben sadece bir birimize sığındığımız küçük ve bir o kadarda mutlu aileyiz. Annem ve babam bir birini cok sevmişler. Ancak aileleri buna müsade etmeyince babam annemi kaçırmış. Sonra ben, 11 yıl sonraysa kardeşim dünyaya geldi. Bir birimize tutunarak yaşadık bu hayatı. Paramızın çok olmaması, fakir mahallede büyümem, arkadaş ortamımın yok denilecek kadar olması beni fazla etkilemiyordu aslında. Ailemle birlikteyken mutluydumya o bana yeterdi. Asla üzmediler beni. Her isteğimi zor bile olsa karşılamaya çalışdılar. Benim için, kardeşim için hep çabaladılar. İşte bu yüzden asla onların hakkını ödeyemem.
*****
Yine güzel bi sabah kahvaltısından sonra dışarı cıkmak için hazırlandım. Hep takıldığım arkadaşım Tomi'yle geçirecektim günümü. Tomi tek çocukluk arkadaşımdı. Mahallede her kes bana zorbalık yaparken o yanımda oldu. Ve hep birlikte takılır olduk. Çok iyi biri. Ailemden sonra zaten tek ve son destekçim. Ona sahib olduğum için fazlasıyla şanslı hiss ediyorum kendimi. Bir birimize çok güveniyoruz. Ailemde Tomi'yi çok seviyo zaten. Kendi evlatları gibi görüyor. Ve bu beni ayrı bi mutlu ediyor.Siyah 2ci el arabasıyla kapımızda durmuşdu. Geldiğini haber vermek için beni aradığında hazırlanıb tamda evden çıkmışdım. Dışarı çıkacağımızı önceden planlamışdık zaten. Telefonu kapatıb cebime koydum ve ayakkabılarımı hemen giyinib yolcu koltuğuna geçtim. Bu beni beşinci arayışı falandı her halde. Genelde bekleyen taraf her zaman o oluyor. Ah kız olmak çok zor. Ne kadar hızlı hazırlansamda hep bekletiyorum.
"Merhaba. Nasılsın? Çok bekletmedimya?"
Hızlıca kemerimi taktım. Cevabını bildiğim soru sormakda fazla saçmaydı. Adam beş kere aradı. Beş. Sorduğum soruya bak.
"Hayır. Bende yeni gelmişdim. Ya sen nasılsın?"
"Saol bende iyiyim"
Yüzüme minik gülücük ekledim. Tabiki yeni gelmemişdi. Onu günlerce bekletsem bana yinede 'yeni gelmişdim' diyecekti.
"Öylesine biraz dolaşalım dedim bende. Sıkılmıyormusun evde?"
Gülümsediğinde onaylar şekilde başımı salladım.
"iyi yapdın. Bende şu sıralar neden beni dışarı cıkarmıyorsun diye düşünüyordum"
Akaycı şekilde sorusunu cevabladığımda karşılıklı gülümsedik ve yola koyulduk.
*****
20 dakikalık sohbetli yolculuğun ardından 'MIRACLE CAFE'nin önünde nihayet araba durdu. Kemeri çözüb ikimizde arabadan indik ve cafeye girdik. Aynanın önündeki masamızı kaptıktan sonra üstümüzü çıkarıb bi güzel yerleşdik. Garson geldiğinde sifarişlerimizi
verib sohbetimize başladik."Neden hep bu kafe?"
"Bilmem. Çok guzel yer. Hem içgileride güzel. Seviyorum burayı iste"
Şakacıktan göz devirdim. İnsan hiçmi yeni yerler keşfetmez? 'Bi tek bu kafeyi tanıyorum' demiyoda. İkimizde şakalaşarak konuşmalarımıza devam etdik.
Birlikteyken çok eğleniyoduk gerçekten.
*****
Yaklaşık 5 saatdir kafedeydik. Sohbetimiz o kadar sarmışdı ki, zamanın bu denli aktığından haberimiz bile olmamışdı. Arkadan, kapı tarafdan gelen sesle konuşmamı yarıda kesdim."Bu sesler de ne?"
Merakla kaşlarımı çatıb arkamı döndüğümde kafeye giren orta yaşlı amcaya döndü kafedeki her kesinde gözü. Telaş içinde dalmışdı içeri. Sanki birisi peşindeymiş gibi. Avuclarını dizlerine koyarak soluklanmaya çalışıyordu. Garson yanına yaklaşıb omzuna dokundu.
"Beyefendi iyimisiniz? Bi sorunmu var?"
Garson merakla sorduğunda yaşlı amca önce derin nefes alıb sakinleşmeye çalışdı. Ardından kendini toparlamaya çalışıb konuşdu.
"Kaçın... Canınızı kurtarın... Dışarıda.."
Yine zar zor nefes alıb konuşmasına devam etdi
"Dışarda kurt sürüsü var. Şehre saldırıyor. San Diego tüm bu kurtlarla dolucak. Birazdan buraya kadar çoğalırlar"
Dediklerine kaşlarımı çatarken Tomi'yle göz göze geldik. Adamın dediklerinde bi anlam bulamazken kafedeki başka bi kadının bağırışıyla gözler şimdide ona döndü. Aynadan bakarak parmağıyla dışarıya işaret etdi.
"Bakın... Beyefendi doğru söylüyor."
Merakla aynaya koştum. Görduğüm manzara karşısında şokla dona kalırken Tomide yamacıma geldi.
Bunlara kurt bile denmezdi. İnsanın iki-üç katı büyüklüğünde, çirkin görümlü, keskin dişli, uzun dik kulakları, koca ayakları olan garib yaratıklardı desek daha doğru olurdu. Televizyonda gördüğüm kurtlar kesinlikle daha yakışıklıydı. Yürüyüşleri bile normal deildi bunların. Sanki kuduzdu.
"N-ne yapıcaz? Bunlar cok ürkütücü... Mahsurmu kaldık burda?"
Peş-peşe sorular sorduğumda Tomi elimi tutdu sıkıca.
"Sakin ol Anna. Mutlaka bir yolu vardır çıkmanın"
Sakinlestirmeye çalışıyodu beni. Ama nâfile. Dışarıdakı cesetleri gordükce daha cok korkuyordum. Ne ara bu kadar çoğaldılarda bu kadar insanı param parça etdiler?
Eve gitmek istiyordum. Ailemin yanına
gitmek istiyordum. Korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wolfman
WerewolfKurt sürüsünün şehri ele geçirdiğini ve dönüşüm geçire bildiğini düşünün. Güvenirmiydiniz bir kurt adama?