9

548 43 3
                                    

Şu an ne yaptığımı sorguluyordum. Yanımda Yelda ve Yeliz ablayla alışverişe çıktık. Fadime karısı ve annemler de vardı. Bir de iğrenç Caner vardı. Hasta olmuştu ve hâlâ sümüğünü koluna siliyordu. Midem bulanmıştı gerçekten.

Söz alışverişi yapıyorduk. Caner bir takım elbise almıştı, ben de bakıyordum öyle. Hâlâ kıyafet bulamamış olmam komikti. Ben herhangi bir şeye okeydim ama Yelda sürekli baltalıyordu işimi.

"Kızım sen de hiçbir şey beğenmiyorsun. Artık adam akıllı baksan mı elbiselere?" dedi Fadime. Bu kadına dayanmak, oğluna dayanmaktan daha zordu. "Güzel bir şey yoksa ne yapabilirim?" dedim sertçe. "Gökçe, annem bir şey demedi. Biraz alttan alır mısın?" dedi Caner. Al anneni de başına çal, demek vardı şimdi.

"Kimseyi zorla getirmedim Caner. Annen gelmek istedi, geldi. Şimdi mızmızlanıp durmasının anlamı yok." dediğimde Caner "Doğru konuş." diye uyardı benim kadar sert bir şekilde. Diğerleri film izler gibi izliyordu. Annesiyse sinsi sinsi gülüyordu.

"Ben alışveriş falan yapmak istemiyorum." deyip yürümeye başladım. Yerini bilsinlerdi. "Ya Gökçe. Niye böyle yapıyorsun?" dedi kolumdan tutup. "Çek elini Caner. Ben buyum, işine geliyorsa." dedim. Derin bir nefes verdi. "Gel konuşmayacak o. Tamam mı? İstediğini alacaksın. Hızlı falan da olma." dedi. Kafamı salladım. Tekrar yanlarına döndük. Alacağım varsa da daha geç alacaktım.

Bir saat daha gezdikten sonra oturduk. Kızlar bilerek yaptığımı anlamıştı. Gülüp duruyorlardı. "Sen çok fenasın kızım." dedi Yelda gülerek. Ben de güldüm. "Yerini bilsin o cadı da. Evleniyoruz diye ağzımıza mı sıçtıralım?" dedim. "Haklısın valla. En iyisini yapıyorsun sen." dedi Yeliz abla.

"Kızlar, kalkalım mı? Birkaç mağaza kaldı zaten." dedi Caner. Anneler kalkarken biz de kalkmıştık.

Girdiğimiz bir mağazada Emine teyze eline aldığı krem rengi elbiseyi getirdi. "Bu sana çok güzel olur kızım. Bir dene istersen." dedi. Elime alıp kabine girdim.

Daha tişörtümü çıkarmamışken perde kapı açıldı. Karşımda gördüğüm beden elini hızla ağzıma kapattı. "Bağırmazsan açarım." dediğinde kaşlarımı çattım. Ufacık kabinde sıkış sıkıştık. "Bağırmayacaksın?" dediğinde kafamı salladım. Açtığı gibi "Senin ne işin var burada?!" dedim fısıltı şeklinde. Bu şekilde görülmek istemezdim.

"Beni özlemişsin diye, duydum." dedi pişkin pişkin. "Barış bağırıp herkesi toplarım başımıza." dedim. "Kıyamazsın sen bana." dedi. Elimi kaldırıp saçına yapıştım. "Sapık mısın lan sen? Ne işin var burada senin?" dedim asılırken.

"Yav kızım bir dur." dedi. Elimden kurtulup beni hareketsiz bıraktı. Şu an kapı açılsa hiç hoş senaryolar yaşanmazdı. "Dinlemen gerekiyor beni Gökçe. Hiçbir şey sandığın gibi değil." dedi. "İnanmamı mı bekliyorsun? Enayi mi var karşında? Uyardım seni Barış. Bir dahaki hatanda affetmem, dedim. Geceye yaptın sen hatanı." dedim. Açıklama bile hak etmiyordu bu. "Şu an yaptığın şey çok yanlış. Karşında evlenecek olan bir kız var. Başkası senin nişanlana böyle yap-" dememe kalmadan ağzıma elini kapatmıştı. "Sus da dinle be. Hiçbir şey bildiğin gibi değil. Kerem gelecek sana her şeyi anlatmak için." dedi. Ağzımı bırakmıştı.

"Tanımadığım adamla konuşmam ben. İstediğini de Barış, ben dönmem. Umut verip yarıda bırakmam." dedim.

"Lan tanımadığın adamla evleniyorsun ya. Bu mal seni sevmiyor bile. Sırf güzel olduğun için, başkası evlenmez kendisiyle diye evleniyor lan seninle. Şu aptal kafanı kullan biraz." dedi. "Sana ne? Ben halimden memnunum. Çıkma yoluma." dedim. Arkamı döndüm kabinde ona. Çıkmasını bekliyordum.

Çıkmak yerine bir kolunu belime, bir kolunu boynuma doladı arkamdan. Sarılıyordu şu an. Yaptığı şeylere rağmen kalbimin böyle atmasına lanet ettim. Karşı koyamamdan nefret ettim. "Yapma Gökçe. Ne olur yapma. Evlenme kızım onunla. Boş yere bitirme bizi." dedi. Gözleri kapalıydı. Aynadan biraz inceledim onu. Gözlerinin önü çökmüştü. Saçları dağınık ve bakımsız görünüyordu. Yanakları da içine göçmüştü. Dağılmış görünüyordu işte. Ben de dağılmıştım. Beter olsun.

İkinci Şans?|Barış Alper Yılmaz|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin