Bölüm 6

220 17 9
                                    







Ona belli etmeden onu sevmenin kaçıncı günüydü tam olarak hatırlamıyordu Dusan. Tarihler Eylülü gösteriyordu artık, hem lig hem de avrupada galibiyetle ilerliyorlardı ve her şey takım için şimdilik kusursuzdu.

Edin Dzeko ve Dusan Tadic saha içerisinde ve gerektiğinde saha dışında ne zaman takım söz konusu olsa iki kaptan olarak konuşuyor ve iyi de anlaşıyorlardı. Futbola bakış açıları benzerdi saha içerisinde uyumları en üst düzeydeydi. Taraftarlar onları takımın ayrılmaz ikilisi ve olmazsa olmazları olarak görüyordu. Kulüp için, taraftar için istedikleri şey zaten aynıydı ve tüm bunlar onları ortak bir paydada birleştiriyordu.
Ama tüm bunların haricinde normal iki insan olarak konuşamıyorlardı, iki kaptan olarak oldukça uyumlularken futbolcu kimliklerini bıraktıkları an Dusan kendisini gizlemek için ona farklı ve garip davranmak - Edin'in tabiriyle bu böyleydi- zorunda kalıyordu. Bu da kumral adamı yine çelişkilerle baş başa bırakıyordu.

Saha içerisindeki uyumlarının kendileri de farkındaydı. Yıllardır ekranlarda hayranlıkla izlediği kumralın futbolunu onunla aynı sahada canlı canlı izlemek Dusan'ı her seferinde daha da heyecanlandırıyordu. Ona asist yaptığında dünyanın en mutlu adamıymış gibi gülüyordu. Edin'de çok mutlu oluyordu gol attığında, ilk sarıldığı kendisine asist yapan esmer adam oluyordu ve Dusan onu hep böyle gülümsetmek için kaleyle karşı karşıya kalsa bile atmıyor kumrala attırma çabasına giriyordu.

Saha dışında en umursamaz insanı oynarken kumrala karşı, saha içerisinde ona asist yapmak için an kolluyor kolları arasında olmak, kokusunu solumak için can atıyordu.

Yine bir maç sonunda soyunma odasına eğlenceye başlamışlardı takım olarak. Evlerinde 4-0 kazandıkları rahat bir maç olmuştu ve maçın yıldızı Sebastian'dı. Muhteşem mücadelesini iki güzel golle taçlandırmıştı bu gece.

Dusan zıplamaktan yorulduğunda Mert Hakan ve İrfan'ın kollarından çıkıp yerine oturmuştu. Çıplak üst bedeni terden parlıyordu biraz soluklanıp duşa girmeyi planlamıştı. Şu anlık sadece gülümseyerek hala coşkuyla Sebastian'ı taraftarın ona armağan ettiği şarkıyla kutlayıp güldüren takım arkadaşlarına bakmayı tercih etmişti. Sarışın çocuk ise hala tamamen bu kadar ilgiye ve göze alışık olmadığı için kızarıp utanıyor ama bir şey söyleyemiyordu.

Kendisini kaldırmaya gelen bir diğer sarışın ortasahayı itmişti.

"İsmail bırakın dinlenelim be oğlum Seb'i de rahat bırakın çocuk utanıyor."

Karşıdan kendisine gel gel yapan Kahveci ve Mert'e olumsuz anlamda kafasını sallayarak deliler gibi dans etmelerine gülmüştü. Bu takım her maç kazandığında galibiyet taraftarından takımına coşkuyla kutlanıyordu. Dusan her geçen gün kulübün nasıl tutkulu bir taraftar topluluğuna sahip olduğunu görüyordu. Kulüp ve taraftarlar böyleyken futbolcular daha hırslı oluyor ve aidiyet hissiyle dolup taşarak gerek saha içinde gerekse saha dışında mücadele veriyordu.

Önüne döndüğünde yanına yeni oturan kumral adama vermişti dikkatini ona her ne kadar belli etmek istemesede. Kendisi gibi formasını çıkarmamıştı ama formanın terden üstüne yapışması ve üst vücut hatlarını belirginleştirmesi en az çıplak olması kadar etkileyiciydi Dusan için. Kumral adam kramponlarını çıkarırken izlendiğini hissederek yanındaki adama bakmıştı. Esmer gözlerini başka yöne çevirse de Edin'den kaçabildiği söylenemezdi.

Odağını başka yere verdiğini gördükten sonra arkasına yaslanıp izlemişti yanındaki esmeri bir müddet.
Edin, esmeri geldiği günden beri anlayamıyordu. Ona ilk gün söylediklerinde haklı olduğunu gün geçtikçe daha iyi anlıyordu. Onu gözlemliyordu ve bir şekilde tamamen kendisine net olmadığını anlıyordu işte. Bir şeyler vardı Dusan'da, sanki kendisine çok öfkeliydi ama geçmişi aştığını göstermek için bunu saklıyordu. Kumral adamın en öngörebildiği durum buydu.
Tüm bunları düşünürken aklına bile gelmiyordu esmer adamın hislerini saklamaya çalışırken rol yaptığını, kendisini görmezden geldiğini.

Fire on fire | Edin Džeko • Dusan TadićHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin