KATİL

173 46 2
                                    

Tekrar herkese merhaba :) Bu birkaç bölümü yazarken kafam gerçekten yerinde değildi. Umarım beğenirsiniz. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum çünkü bunlar beni çok mutlu ediyor. Bu bölümde biraz gecikti ama umarım bir daha olmaz. Keyifli okumalar...






Telefonuma mesaj gelmesiyle uykuya dalmış gözlerim aralandı. Hava hala kararmamıştı ama akşam olmak üzereydi. Kaç saatten beri uyuyordum onu da biomiyorum. Yataktan kalkmadan kolumu uzatıp komodinin üzerinden telefonumu aldım. Off...yine mi abim ya. Daha şimdiden sıkıldım şu mesaj işinden. Ekran kilidini açıp mesajlara girdim ve mesaja baktım.
Abim:Şu anda ne yapıyorsun?
Ne demek ne yapıyorsun? Ne yapmamı istiyorsun ki? "Uyuyordum." diye geri cevap attım. Atmamla abimin bana mesaj göndermesi bir oldu. Telefonu yanından ayrımıyordu galiba.
Abim:Ben seni oraya uyu diye göndermedim. Maraz'la ilgili öğrendiğin şeyleri bana mesaj olarak atacaksın!
"Hahaaa..." diye güldüm çok sessiz bir şekilde. Ne yani uyumayak mı? Aklıma direk "Maraz'ın kardeşini sen mi öldürdün?" diye sormak geldi ama şimdilik bu fikri rafa kaldırdım.
Ayy karnımda acıktı. Acaba Maraz yemek yemiş midir? Sabahtan beri ağzıma tek lokma sokmamıştım. Yataktan doğrularak ayaklarımı yataktan sarkıttım. Biraz esnedikten sonra kalkacakken komodinin üzerindeki çerçeveli resim dikkatimi çekti. Uzanıp resmi aldım ve incelemeye başladım. Maraz'la Maraz'a çok benzeyen bir kız vardı. Kız gerçekten güzeldi. Sanırım kız kardeşiydi. Resmi bir süre inceledikten sonra resmi yerine koyup aşağı kata yöneldim.
Merdivenlerden inerken gözlerim Maraz'ı arıyordu. Neredeydi acaba? Salona geldiğimde Maraz'ı salonda göremedim. Havanın artık aydınlığı gitmiş, gökyüzü koyu mavi olmuştu. "Maraz!" diye seslendim ama cevap gelmedi. Uyuyor muydu ki? İyi de ben ne yapacağım burada? Bir ümitle bir kez daha "Maraz!" diye seslendim. "Mutfaktayım! Mutfağa gel!" diye cevap geldi. Maraz'ın uyumuyor olmasına sevinmiştim açıkçası ama mutfak nerede? Üst katta olamayacağına göre buralardadır. Dış kapıya doğru ilerlediğimde merdivenin karşısında bir koridor vardı. Büyük ihtimalle mutfak oradaydı. Kollarımı birbirine dolayarak koridora doğru ilerledim. İleride kapısı açık, içeride ışık yanan bir oda vardı. Büyük ihtimalle mutfak orasıydı. İlerleyip odaya girdiğimde, mutfakta Maraz'ı çorba karıştırırken gördüm. Bu görüntü hem komiğime hem de garibime gitmişti. Mutfağa girip kapıya yaslandım ve "Mmm...yemek.gördüm sanki." dedim. Maraz sessizce kıkırdadıktan sonra çorbayı karıştırarak "Ben acıktım. Sende acıkmışsındır diye düşündüm. Yersin değil mi?" Hafifçe gülümseyip yesem mi acaba der gibi gözlerimi şişirip etrafıma bakındım sonra "Yemek mi? Ben bunları yalayıp yutarım. Bu arada sen yemek yapabiliyor muydun?" Benim ifademe güldükten sonra "Yani çat pat." dedi. Bu çat patsa ben öleyim abi. Yaslandığım yerden masya yöneldim. Masada 2 karşılıklı tabak, zeytin yağlı enginar, ev yapımı poğaça, kocaman bir güveç sebze yemeği ve köfte vardı. Ayrıca küçük tabaklarda mezeler.
Maraz dikkatini tekrar çorbaya verdiğinde eimi hızla uzatıp köftelerden birini alıp miğdeme indirdim. Elimi uzatıp ikinciyi alacakken Maraz arkası dönük bir şekilde "Köftelerimi miğdene indirdiğini görmüyorum sanma." dedi. Ona şaşırmış şekilde dudağımı büküp baktım "Ama çok lezzetli" dedim küçük bir çocuk gibi. Tepkime ikimizde gülerken ben tabaktan bir tane daha alıp Maraz'ın yanına gittim ve "Sende yemelisin yani. Çok lezzetli." dedim köfteyi ona uzatarak. Maraz'ın yan profilinden gamzesinin çıktığını gördüm. Bir insana gülmek bu kadar mı yakışır. Hani gülünce yüzünde güller açıyor derler ya aynı onun gibi oluyordu.
Kafamı eğip yüzünü tamamen gördüğümde elimi uzatıp köfteyi ağzına daha çok yaklaştırdım. Artık umutsuzluğa kapılıp elimi geri çekecekken hiç beklemediğim ani bir hareketle köfteyi midesine indirdi. Elimi ısırmıştı. "Hayvan ya. Elimi ısırdın." dedim elimi sallarken. Maraz bu sefer 32 dişini çıkararak gülmeye başladı. Gıcık ya! Gülmese olmuyordu sanki. "Ne gülüyorsun ya!" derken elimi üstüne silmeye başladım. Sonuç olarak salyası bulaşmıştı. Elimi üstünden çekecekken birden bileğimi kavrayıp beni kendine çekti. Ben hem savsaklamış hem de şaşırmış bir şekilde ona bakarken o, beni kendien daha da sokarak bana sarıldı. Ben başta duraksayıp, afallasam da bende kolumj onun beline dolayıp ona iyice sokuldum. Parfümü çok güzel kokuyordu. Eşsiz bir şeydi. Kokusunu daha da içike çekerken o kafasını benim kafama yasladı ve öylece çorbayı karıştırmaya devam etti. Bense sadece onu izledim.
***
Maraz'la çoktan yemeği yemiştik. L koltukta Maraz yanımda uzanıyor, ben de oturuyordum. Maraz televizyon izlese de ben bir türlü dikkatimi televizyona veremiyordum. Kafamda bir sürü soru vardı. Abim benden neler isteyecekti? Maraz, eğer ben kardeşini öldüren adamın kardeşiysem bunu öğrenince ne yapacaktı? Abim, Maraz'a tam olarak neler yapamyı planlıyordu? Sürekli abimle Maraz'ın arasında gidip geliyordum. İçimdeki bütün sorulardan kurtulmak istercesine yanaklarımı şişirip dikkatimi Maraz'a verdim. Peki o? Kardeşini öldüren adamı bulmaya çalışırken nasıl bi kadar rahat olabiliyordu? Hiçbir şey yokmuş gibi davranabiliyor? Acaba onun da kafasında benim kadar soru var mıydı? Ağzımda tuttuğum havayı dışarı verirken gözlerim Maraz'ın sarı, dağınık saçlarına takılmıştı. Eskiden abim televizyonun karşısında kafasını kucağıma koyup uzanırdı, ben de saçlarıyla oynardım. Bu anılar içimdeki burukuğa 1 kat daha eklemişti. Saçlarıyla oynadığım abim bana neler yapmıştı.
Maraz telvizyondan kafasını çevirip bana baktı ve "Sen her seferinde beni böyle kesecek misin?" Ben onu kesmiyordum ki. Sadece düşüncelerimle beraber onada dalıyordum o kadar. "Keşke kesseydim." dedim içimden çünkü o zaman böyle bir durumun içinde olmazdım. Etrafımda aşk kelebekleri uçar, şu an acıdan çürümüş kalbim onun için atardı. Ona samimi bir gülümseme atmaya çalıştım ama ne kadar becerdiğim muamma.
O benden cevap beklerken onu şaşırtarak "Saçlarınla oynayabilir miyim?" dedim. Başta sorumu idrak edemese de anlayınca afallayıp şaşırdı. O bana anlamayan gözlerle bakarken "Eskiden abimin saçlarıyla oynardım." dedim. Yüzü bir anlık da olsa hüzüne büründükten sonra başının altına koyduğu ellerini çekip koltuktan destek alarak doğruldu. Bir süre gamzesini çıkartıp güldü ve koltuğun benim oturduğum tarafına gelerek başını kucağıma koyup uzandı. Omuz silkerek "Oynayabilirsin." dedi. O kendine rahat bir pozisyon bulmaya çalışırken ben çoktan ellerimi saçlarına daldırmış oynuyordum. Sonunda rahat bir pozisyon bulunca rafa kaldırdığım teker teker rafdan dökülmeye başladı.
"Maraz." dedim iç geçirircesine. Gözlerini bana çevirdi ve "Efendim." dedi. "Kardeşin nasıl öldü?" Maraz iç geçirdikten sonra "Benim kardeşim avukattı. Üniversiteyi de Amerika'da okudu. Orada da çalışmaya başladı. Başarılıydı da, hiç dava kaybetmemişti. En son davası Amerika'da bir suç örgütüne karşıydı ve davayı kazandı. Kazandıktan 1 hafta sonra da öldürüldü." diye açıkladı. Açıkçası üzüldüm. İçim burkuldu. Kendimi Maraz'ın yerine koyuyorum da düşünmek bile istemiyorum. Önüne düşen saçlarını alıp geri ittim ve Maraz'a anlıyorum der gibi baktım. Sonuç olarak Maraz da bir abiydi ve kardeşi için üzülüp onu öldüren adamı bulmaya çalışıyordu. Peki benim abim? Kendi elleriyle beni parçalıyordu. Bu düşünceler bende aşırı derecede ağlama isteği oluşturmuştu. Ağlamamak için Maraz'ın saçlarından ellerimi çekip kendi saçlarıma daldırarak saçlarımı önümden çektim ve gözlerimi sıkıca yumarak dudağımı ısırdım.
Gözlerimi açtığımda Maraz elini yanağıma getirip okşayarak "İyi misin? Sana ne oldu?" dedi. Nedenini bilmiyordum ama Maraz bana huzur veriyordu. Her lafı, dokunuşu, gülümsemesi, baktığımda kaybolduğum gözleri... Gözlerimi kırpıştırdıktan sonra "Emin ol bir gün çok iyi anlayacaksın." dedim gözümden 1 damla yaş akarken.
Maraz bu lafımın üzerine bana anlamayan gözlerle bakarken zil alacaklı gibi çalmaya başladı. Ben kafamı eğip Maraz'a bakarken o doğrulup kalktı. Tabi kalkarken kafalarımız tosladı. Ben kafamı ovuştururken o kapıya doğru ilerlemeye başladı. "Maraz." dedim mızmızlanır gibi. Omzunun üstünden bana baktığını farkettiğimde "Bence sende her seferinde kafama toslamaktan vazgeçmelisin." Çarpık bir şekilde gülümsedikten sonra kapıya yönelip kapıyı açtı. Ben dikkatimi kapıya vermişken Maraz'ın sesini duydum. "Ne işin var olum gece gece burada?" "Neler buldum neler... Bu flashda olan şeyleri görmek istersin bene." "Tamam, geç içeri hadi." dedi Maraz en son. Sonra Efe görüş alanıma girdi ama beni beklemiyordu. Bir an için şaşırıp duraksadı. Ona hafifçe gülerek el salladım ve "Meraba." dedim. Efe yanına gelen Maraz'a kaşlarını çatıp "Ne oluyor?" der gibi baktı. Maraz kolunu Efe'nin omzuna atarak "Asya bundan sonra benim yanımda kalacak. Sen geç otur, ben laptobu alıp geliyorum." dedikten sonra benim yanıma yöneldi. Efe'de sorgulamdan durduğu yerden yanıma gelip oturdu.
Ben gözlerimi flasha dikmiş, flashda ne olabilir düşüncelerine dalmıştım. Sonuç olarak Efe'yi gece gece buralara getirecek kadar önemli bir şey. Fazla geçmeden Maraz elinde laptopla gelip, Efe'yle benim arama oturdu. Ben merakla Maraz'ı izlerken o çoktan videoyu açmıştı. Videoyu gördüğüm an tamamen yıkıldım. Çünkü videoda abim vardı.
Videoda Maraz'ın kız kardeşini bağlamış, karşısında diz çöktürmüştü ve yanında 1 tane daha siyahlara bürünmüş bur adam vardı. Maraz'ın kardeşine "Bize bulaşmayacaktın güzelim, bunu yapmayacaktın." dedi Maraz'ın kız kardeşine. "Pislik! Sen sen nasıl kaçtın?" "Gerçekten akıllı olduğunu sanıyordum tatlım." dedi abim ukala tavrını takınarak ve devam etti "Dava dosyalarında bile adımı bulamamıştın. Bunu unuttun mu? Ayrıca hapse ben girmedim ki." diyerek Maraz'ın kız kardeşine yaklaştı ve arkasına geçerek boynundaki saçlarını sol omzuna attı. Ah hayır! Abim kıza ellemeyi düşünmemişdir değil mi? O kadar pislik değildi, olamazdı. Yapmaz değil mi? Bu soruları içimdeki bene yönlendirirken bir yandan da Maraz'a bakıyordum. Çok sinirlenmişti. Bunu gerilen kas ve damarlarından anlayabiliyordum. Çünkü o kadar gerilmişti ki nabzını sayabileceğim kadar göz önündeydi damarları. Tekrar dikkatimi her ne kadar izlemek istemesem de videoya verdim.
Abim kızın boynunda işaret parmağını gezdirerek omuzlarına indi. Abim yavaş yavaş kıza doğru eğilirken kız "Pislik herif! Ya bırak! Uzak dur benden!" diyerek ağlamaya başladı. Artık iğrendiğim abim kıza aldırmadan boynuna yavaşça bir öpücük kondurdu ve oradan da omzuna. Sonra parmağını omzundan göğsüne doğru gezdirdi. Ah hayır! Bu kadar iğrenç, ahşalık bir abim olamazdı. Bir kız kardeşi olmasına rağmen bunu bir kıza yapamazdı. İçimde yine fırtınalar kopmaya başlarken Maraz elimin yanında elini sıkıca yumruk yapmıştı. Abim tekrar kıza öpücük kondurduktan sonra kız çırpınmaya başladı. Artık hıçkırarak ağlıyordu. "Ah güzelim, çok tatlısın biliyor musun? Ve de çok güzel ama sonun hiç güzel değil. O davayı kazanmayacaktın." dedi abim kıza. Abimin elleri kızın ilk birkaç düğmesi açık olan gömleğine gitti. Hayır hayır! Bunu yapmamalıydı. Ayrıca Maraz çok kötü olmuştu. Kız kardeşine yapılan bu pisliği izlemek...ama o buna sabırla dayanıyordu.
Abim kızın gömleğini çıkardığında kız artık ağlama krizine girmişti. Abim sanki kız aglamıyormuş da zevk alıyormuş gibi kızın kollarını okşayarak onu tekrar öpmeye başladı. Maraz'ın gözleri yaşlarla dolmuştu. Elimi elinin üstüne koyarak elini gevşettim ve parmaklarımı onun parmaklarına doladım. Sonra tekrar dikkatimi bilgisayara vererek videoyu izlemeye başladım. Abim sağ elini kızın karnına koyarak kendine yapıştırdı ve sol eliyle südyeninin kopçasını açmaya çalıştı. Bu iğrençti! Bu kadar pislik bi abim olamazdı. Kız "Bırak beni ya bırak! Öldür kurtul ama bunu yapma!" diye bağırmaya başladı çırpınarak. Abim elini açtığı kopçadan çekerek kıza sarıldı ve iyice kendine yapıştırdı. "Ah güzelim, keşke sonun böyle bitmeseydi." dedi ve ondan uzaklaştı. Südyeni arkadan tutan bir şey olmadığı için abim çekilince düşmüştü. Abim kızın karşısına geçerek zevk alırcasına gülüyordu ama kız tamamen kendinden geçmiş bir şekilde krize girmişti. Maraz kız kardeşini böyle görünce elimi daha çok sıkarak dudağını dişlemeye başlamıştı. Çok sinirlenmişti. Hatta o sinirle dudağını bile kanatmıştı ve kan dudağından çenesine doğru süzülüyordu. Abim, yanındaki adamın elinden silahı alarak tekrar kıza yöneldi ve saçlarını arkaya atarak onu baştan aşağıya süzdü sonar "Keşke sevgilim olsaydın fena mı olurdu?' dedi alayla ve devam etti 'Ama güzelim şimdi senin için ölüm vakti." deyip kızın alnının ortasına silahı dayadı. "Son sözün, cümlen nedir güzelim?" dedi küstahça. Kız bir an için susup abime nefretle baktı ve "Abim emin ol senin hayatına gölge olacak! Bana yaptıklarını ödetecek!" diye bağırdı. Abim kafasını sağa yatırıp güldü ve "Emin ol, onada sıra gelecek güzelim. Sen de yukardan abine yapacaklarımı izlersin." dedi. Kız son olarak "Pislik!" diye bağırdığında abim tabancayı ateşlemişti.
Gözlerim yaşlarla dolup ağlamaya başlamıştım ve sadece "Abi." diyerek bütün ilgiyi üstüme çektim. Abi mi dedim ben? İşte çok büyük pot kırmıştım. Maraz dudağından akan kana aldırmadan "Abin mi o pislik senin?" dedi sinirli bir şekilde. İçimdeki Asya bana "Gerizekalı!" diye bağırıyordu. Olayı nasıl toplayacaktım? Ne dediğimin farkında olmadan "Abi! Bu bu olamaz! Bir kıza bu yapılamaz!" dedim haykırarak. Neyse ki Maraz, benim abim olduğunu çakmamıştı. Elimi bırakmadan ayağa kalktı, bende mecbur olarak. "O, bunu yapamaz! Onu bulursam gelmişini geçmişini sikicem! Bunu nasıl yapar? Orospu çocuğu!" diye bağırdı bana. Her şeyi söylemekte hakki vardı ama anneme laf edemezdi. Bir kez daha pot kırmamak için bu konuda bir şey demedim. "Bana bağırma! Ne yapabilirim!" dedim ona sinirle.
Tamam o yıkılmıştı. Zor bir şeydi ama bende yıkılmıştım. Bunu yapan abimdi ya abim! Maraz tekrar sinirle haykırarak "Asya! Kardeşime yaptıklarını gördün o orospu çocuğunun! Onu bir bulayım var ya gelmişini geçmişini..." "Tamam Maraz sakin ol!" diye araya girdi Efe. Maraz "Nasıl sakin olayım ya!" diyerek sinirle sephanın üzerindeki şeyleri yere attı ve "Kardeşime elledi piç kurusu!" diye bağırdı. Ellerini saçlarına yolarcasına daldırıp koltuğun yanına yere çöktü. Kanayan dudağını daha da deşerek paramparça etti ve artık ağlıyordu. Sinirden yerleri yumruklamaya başlayarak "Piç kurusu! Bulacağım olum seni! Her dakika, her saniyeyi sana zehir edeceğim!" dedi. Ben iyice korkarak önce Maraz'a sonra da Efe'ye baktım. O da en az benim kadar şaşırmış Maraz'a bakıyordu. Maraz daha kötüye gidince önüne geçip omuzlarından tuttuğum gibi onu sarsmaya başladım. "Kendine gel! Maraz! Kendine gel! Artık nefes alamıyorsun! Maraz!" diyerek ağlamaya başladım ona katılarak. Sanki beni duymuyordu. Ellerimi saçlarıma daldırarak "Maraz! Nefes al!" dedim ona emir verircesine ama kendi ağlamamdan kendim bile söylediklerimi seçemiyordum. Maraz'ı böyle görmeyi kalbim kaldırmıyordu. Ona sinirle tokat atarak "Kendine gel dedim gerizekalı! Maraz! Nefes al n'olur! Maraz!" dedim son kez. Sonra doğrulup Efe'ye "Çabuk arabayı çalıştır, hastaneye gidiyoruz! Efe çabuk ol!" Efe tamam dercesine kafasını sallayarak koşa koşa kapıya yöneldi. Bende Maraz'ın omuzlarından tutup onu kaldırdım ve kapıya doğru yürütmeye başladım. Zor nefes alıyordu. Aynı benim sinir krizlerimde olduğu gibi. Sadece ağlayıp boş boş bakıyordu. Nedense onun kötü olması beni çok üzüyordu ve bende hüngür hüngür ağlıyordum.
Efe arabayı çalıştırdığında arabanın arka kapısını açıp Maraz'ı bindirdim ve bende bindim. Efe biraz duraksayınca "Hadi! Bas gaza! Ne duruyorsun Efe, çabuk!" dedim hem ağlayıp hem bağırarak. Efe gaza yüklendiğinde ben tekrar Maraz'a döndüm. Dudağı çok kötü olmuştu. Sağ elimi dudağına götürürken sol elimlede gözlerimi siliyordum. Elimle dudağındaki kanları silmeye çalışırken Maraz'ın yavaş yavaş gözleri kapanmıştı. "Maraz! Aç gözlerini!" dedim ama o gözlerini açacağına kafasını öne düşürmüştü. "Uyansana aptal!" dedim hıçkırarak. Maraz tamamen kendinden.geçip kucağıma düşmüştü. "Hayır! Uyansana Maraz! Ya beni bırakamazsın gerizekalı! Beni bırakamazsın! Maraz uyan diyorum! Lütfen! Sende gidemezsin!' yüzünü tokatlayarak son bir kez ağzımın çıktığı kadar 'Maraz" diye bağırdım ama tık yoktu. O sadece hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Ağlamaktan kızarmış gözlerimi dikiz aynasından Efe'ye yönlendirerek "Efe n'olur hızlan. Bas gaza! Lütfen!" dedim ve sonra yüzümü Maraz'ın göğsüne gömerek ağlamaya devam ettim. Hala elim Maraz'ın dudağındaydı. Artık bende fenalaşmıştım. Haykırarak ağlıyordum. Efe beni susturmak istercesine "Asya! Yeter! Sus, geldik hastaneye!" dedi ve inip kapımı açtı bende hemen inip Maraz'ı indirmeye çalıştım. Hala hareketsiz yatıyordu. "Maraz kalk." dedim tüm gücümle. Efe acil servise "Yardım edin, çabuk!" diye seslendi. Efe'nin seslenmesiyle 1 sedyeyle hemşireler ve bir doktor geldi. Maraz'ı çıkarmaya çalışırlarken ben yere çökmüş "Maraz!" diye bağırarak ağlıyordum. Maraz'ı sedyeye koyduklarında kalkmaya çalıştım ama yapamadım. Bunu gören Efe omuzlarımdan tutarak beni kaldırdı ve belimden tutarak bana destek oldu. Sedyeyle Maraz'ı acil servise sokarlarken ben de onlarla birlikte koşmaya çalıştım ama müdahale bölümüne geldiğimizde bacaklarım bana karşı gelerek koşmuyordu. Yere çökerek "Beni bırakamazsın aptal! Sana güvendim ben! Ya uyan artık Maraz!" diye son kez bağırdıktan sonra bilincimi hastane ortamına vererek gözlerimi kapayıp yere yattım.
Ah hayır. Maraz'a bir şey olamazdı. Abimden sonra onu kaldıramazdım. Lütfen ona bir şey olmasın, lütfen kendine gelsin. İçimden son bir kez "Beni bırakma gerizekalı." diyerek kendimi tamamen teslim ettim.

ZAMANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin