Bölüm 4 (Astral)

84 8 6
                                    

Boş gözlerle iğde ağacını seyrederken, Ayten Teyzenin kendisine korku dolu gözlerle bakışını düşünüyordu. Ve en acısı çocukluk aşkı Kezban'ın bakışları. Yanında huzur ve rahatlığı bulduğu insanların kendisine bir yaratıkmış gibi bakması gücüne gitmişti. Hiç konuşmadan, bir an önce kurtulmak ister gibi hızlı adımlarla Cephanelik yokuşunu tırmandıkları an geldi aklına. Yetmiş yaşını aşmış yaşlı bir kadının koşmak istercesine yürümesine bir anlam veremedi. Ve Kezban'ın sürekli kolunda bir bilezik misali durması da. Kendisine yabancı olmayan tek insan Ali'ydi. Belki aklı erse o da babasına bir öcü muamelesi yapacaktı. İğde ağacı sinema perdesinden farksızdı. Sadece bakıyordu ama ağaç hariç her şeyi görüyordu... İkide bir karıncalanan bedenini ovuşturdu. Daha önce vücudu hiç karıncalanmıyordu. En azından durduk yere bu eziyeti yapmıyordu. Hayatı sıradan ve düzgün bir biçimde ilerlerken nasıl bu hale geldiğini anlamak istiyordu. Fakat bir şeyler, düşünmesine engel oluyordu. Odaklanamıyordu. Hep bir fısıltı, gündem değiştirmeyi seven bir iktidar gibi aklını bulandırıyordu. Birbirine dolanmış ipin ucunu bulmaya çalışır gibi aranıyor olmasına karşın hep tıkanıyordu. Bazen tüyleri ürperiyor, kendisine hükmedemediği için üzülüyor ama sebebini de bir türlü bulamıyordu. Bu karmaşık düşüncelerle boğuşurken Kezban mutfak penceresinden seslendi.

*İyi misin Mustafa?*

Sesi soğuk, yabancı ve iticiydi. Ve Mustafa için en önemli sevgi sözcüğü olan "m" harfi eksikti. "Mustafa'm" dememişti ilk defa. Aslında ilk zamanlar ortam gereği demişti ama sevginin kalpte resmileştiği andan itibaren, o, "m" harfi her şeyi mühürlemişti. Şimdi ilk defa "Mustafa"ydı. Kalbine bir balyoz inmişti. Aklına gelen yıkıcı düşüncelerde tuzu biberiydi. "Seni artık sevmiyor. Seni artık istemiyor." Yüreği ağzında, "İyiyim ceylan gözlüm" dedi, sesi havada parçalara ayrılarak. Zihnine fısıldanan kötü düşüncelerle ayaklandı. Kezban'ı, hayat arkadaşını, çocuğunun annesini ve en önemlisi aşkını kaybedeceğinden korkarak. Hızlı adımlarla eve yürüdü. Her adımda kaybetme korkusu artıyordu. Durduk yere böyle bir endişe ve korkuya neden kapıldığını anlamadı. Ya da Kezban'ın "Mustafa'm" demeyişini bu kadar ciddiye alacağını bilmiyordu. Mutfakta yemek yapan eşine baktı. İsteksizce tencereyi karıştırıyordu. Üzüntülü ve zayıf bir ses tonuyla seslendi hayat arkadaşına.

*Ben iyiyim ama sen pekiyi değilsin anlaşılan."

Kendini o kadar çok kaptırmıştı ki, arkasından gelen sese irkildi Kezban. Eli ayağına dolaşarak arkasını döndü. *Sen burada mıydın, fark etmemişim* diyerek kendini toparlamaya çalıştı. Bu irkilme bile alınmasına neden oldu. Üzüntüsü bir kat daha arttı Mustafa'nın. Kezban, yabancı bir erkeğin karşısında çırılçıplakmış gibi utangaç ve çekingen bir hale bürünmüştü. Mustafa, bu durum ile bir kez daha yıkıldı. Artık ayakta duracak dermanı kalmamıştı. Başı yere düşerken ses tonu da düşüyordu.

*Şu an karşında kocan, sevdiğin var.*

Diyerek oturma odasına yürüdü. Mustafa giderken, *Mustafa'm, neden öyle söyledin şimdi?* diye seslendi arkasından. Fakat beklediği cevabı duyamadı. Bir hata yaptığını o an anladı ama ne olduğunu bilemedi. Ocağın altını kısarak peşinden gitti. Bu arada bilmeden, istemeden eşini üzdüğü için pişman oldu. En başından başlayarak hatasını bulmaya çalıştı. Oda kapısına gelene kadar düşündü. Mustafa, kanepeye uzanmış televizyon izliyordu. *Mustafa'm, kurban olduğum kızdın mı bana?* diyerek yanına gelip oturdu. Üzerinden tren geçmiş bir hali vardı. Umursamak istiyordu ama hayal kırıklığı yakasını bırakmıyordu. *Yok, bir şey* dedi. Ama söylediği sözün yarısı zorla kalanı da gizlice çıkmıştı. *Neden kızdın bana?* diyerek zorladı. Çökmüş gözlerle eşine bakarak, *Bana neden yabancıymışım gibi konuşup davranıyorsun?" dedi. Şaşkınlığı yüzünden fışkıran Kezban, elini Mustafa'nın yanağına koyarak okşadı. *Olur mu hiç öyle şey Mustafa'm! Sana olan aşkımı benden daha iyi biliyorsun.* Elinin tersi ile Kezban'ın elini kibarca itekledi. Toparlandı. *Cephanelikten eve gelinceye kadar sende, Ayten Teyzede ucubeymişim gibi baktınız. Yani değişken tepkilerinizi anlamakta zorlanıyorum. Sonra kırk yıllık "Mustafa'm" ne olduysa bugün, herhangi bir "Mustafa" olup çıktı.* Araya girmek isteyen Kezban'a kaşlarını çatarak baktı. Cümleler boğazına düğümlendi ve dinlemeye devam etti.

Yüksük 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin