Bölüm 9 (Yüzleşme)

35 3 2
                                    


Ensesinden alnına uzanan şiddetli bir ağrıyla gözlerini açtı, Kezban. Bulanık bir karanlığın altında nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Görüntülerin netleşmesiyle önce elleriyle uzandığı yeri kontrol etti. Yatağında olduğunu anlayınca oğlunu merak ederek başını solundaki beşiğe çevirmek istedi. İlk denemesinde başaramadı ama oğlu canından daha değerliydi. Yavaşça başını çevirerek oğluna bakındı. Ahşap beşiğin mazgalından karanlık nedeniyle net göremiyordu. Fakat Ali'nin kıpırdanmasını fark etmişti. Oğlu yanındaydı ve iyiydi. Yaşadığı son anı hatırlamaya çalıştı. Boynu ve başının arkası karıncalanmaya başlamıştı. Aklına bir anda garaj geldi. Sonra otobüsün içinde Mustafa'yla göz göze geldiği an. Kalp atışları hızlanırken Mustafa'dan yediği son dayağı hatırladı. Dudakları titremeye başladı. Ağlamamak için kendini kastı. Mustafa'nın yanı başında yattığını bilmek midesini bulandırdı. Tırnaklarını çarşafa geçirdi. Ses çıkarmak istemiyordu. Kurtulmak istiyordu. Bu evden ve Mustafa'dan oğlu ile birlikte kurtulmak istiyordu. Yeni bir plan yapmalıydı. Derin bir nefes aldı. Bu nefes bile canını yakmıştı. Beyni alnından çıkacakmış gibi hissetti. Tek başına bu işi başaramayacağını anlamıştı. Yardım alması gerekiyordu. Kimden nasıl bir yardım alacağını düşünmeye başladı. İlk seçenek olarak polisi düşündü. Polise sığınabilirdi.

*Darp izin yok!*

Kezban, yediği dayakları düşündü. Vücudunda morluk ve kızarıklık olmadığını hatırladı. Polise bir şey ispatlayamazdı. Ve Mustafa'dan yine güzel bir dayak yerdi. Ayten Teyzenin gülen yüzü belirdi zihninde. Piknikte Mustafa'dan çok korkmuştu. Ve yaptığı kötülükleri duyduğunda muhakkak yardım ederdi.

*O yaşlı sürtüğün kendine hayrı yok. Sana nasıl yardım edecek?*

Kendi kendine kızdı Kezban. Oğlunu kaybetmiş ve gerçekten ayakta zor duran yaşlı bir kadını Mustafa'nın hedefine koymak canice bir hareketti. Başka birini bulmalıydı. Karanlık içinde sırıtan beyaz tavana bakarken aklına Gülbahar geldi. Gülbahar ve kocası Ender! Tebessüm ederek tavandaki ampule bakıyordu. Ampul tavanda sönüktü ama beyninde yanıyordu.

*Sana kimse yardım edemez Kezban.*

Tebessüm eden yüzü dehşet içinde kaldı. Konuşmadığı halde biri sürekli ona cevap veriyordu. Düşündüğü her çareye tokat atanda kimdi? Zihnini kim okuyordu? Ne kadar istemese de başını sağına doğru kıvrana kıvrana çevirdi. Korkuyordu. Mustafa yetmezmiş gibi birde gaipten sesler duyuyordu. Tüyleri diken diken olan Kezban, yanı başında Mustafa'yı göremedi. Üzülmekle sevinmek arasında kaldı. Kalın perdenin ardında hapsolmuş sokak lambasının ışığı etkisiz olmasına rağmen elbise dolabını ve yatağın boş kısmını kısmen aydınlatıyordu. Mustafa neredeydi? O fısıltıların sahibi kimdi? Yataktan kalkmak için başındaki dayanılmaz ağrıyla mücadele etti. Uzun ve sancılı bir çabanın sonrasında ayağa kalkarak kapıya yöneldi. Ev sessiz ve çok karanlıktı. Yatak odasının ışığını yaktı. Işığın yanmasıyla gözleri kapandı. Gözleri acımıştı. Bir süre bekledi. Gözleri ışığa alışınca Ali'yi kontrol etti. Ali, uykunun en derinlerindeydi. Kezban, beşikten yatak odasının kapısına yürümeye başladığında birden her yer karanlığa büründü. Bu seferde karanlıktan dolayı göremiyordu. Tutunacak bir şey aradı elleriyle ama en ufak hareketi dengesini kaybetmesine neden oluyordu. Bir süre hiç kımıldamadan durdu. Gözleri karanlığa alıştığında ilk iş olarak yatak odasının ışığını kontrol etti. Düğmeyi birkaç kez açıp kapadı. Ampulün bozulduğunu düşünerek yatak odasının bitişiğindeki Ali'nin odasının ışığını yakmak istedi. Fakat düğmeye bastığında oda aydınlanmadı. Elektriklerin kesildiğini düşündü. Yatak odasına girdiğinde gözleri penceredeki zayıf ışığa takıldı. Sokak lambaları yanıyordu. Pencereye doğru dikkatlice yürüdü. Gül desenli ince tül perdeyi çekti. Sonrasında yine gül desenli kırmızı kalın perdeyi çekmeye başladı. Perde yavaş yavaş açılırken odanın içi de gün doğumunun hızlı çekimi gibi aydınlanıyordu. Kalın perdenin tamamen açılmasından sonra Kezban yine tül perdeyi çekerek odanın içine bakındı. Ali net olarak görünüyordu. Koyu kestane tuvalet masası ve hemen solundaki koyu kestane elbise dolabı da! Mustafa'nın yattığı yere baktı. Yastığı dolgun ve çarşafı hiç bozulmamıştı. Salonda yattığını düşündü. Yalnız yattığını bilmek nedense Kezban'ı mutlu etmişti. Yatak odasının kapısına kaydı gözleri. Merak ediyordu. Mustafa neredeydi? Neden yanına yatmamıştı? Evin içi ve sokak çok sessizdi. Huzursuz oluyordu Kezban. Mustafa'yı artık hiç umursamasa da evde olup olmadığını merak ediyordu. Evde değilse hemen kaçabilirdi. Ağır adımlarla koridora çıktı. Üç metrelik koridor karanlıkta otuz metre gibi gelmişti Kezban'a. Oturma odasına bakmak için küçük adımlarla duvara dokunarak yürümeye başladı. Koridoru kısmen aydınlatan, bahçe kapınsın camından süzülen cılız bir ışıktı. Ev, yokuşun bitiminde ve iki sokağa bakan köşesinde olmasından dolayı sokak lambalarından yeterince faydalanıyordu. Kezban, attığı her adımda tüyleri diken diken oluyordu. Sanki biri tam arkasında onu adım adım izliyordu. Sırtını duvara verdi. Hem önünü hem de arkasını görmek istedi. Fakat her iki yönde de kimse yoktu. Odanın kapısına vardı. Tam karşısındaydı. Kapının önündeki koltukta Mustafa'nın yattığını düşünüyordu. Ama Mustafa koltukta yatmıyordu. Koltuğun üzerine çarşaf bile serili değildi. Nedense Kezban'ın yüreği birden ağzına geldi. İzmir'e geldikleri günden bugüne evde geceyi hiç tek başına geçirmemişti. Gerçi yine yalnız değildi. Ali vardı ama bir yetişkinin vereceği güveni veremezdi Ali. Sessizliği uzaklardan gelen fısıltılar bozmaya başlamıştı. Sırtını dayadığı soğuk duvardan ayrıldı Kezban. Kulaklarını kabarttı. Odanın içinden gelen fısıltıları anlamaya çalıştı. Kapıya yaklaşırken "Mustafa" diye seslenmek istedi. Yediği dayaklar engel oldu. Fısıltılar, her adımda netleşiyordu ama anlaşılmıyordu. Kapının kenarına dayanarak başını yavaşça içeriyi görebilecek şekilde uzattı. Kalp atışları artık göğsünü titretiyordu. Mustafa, odanın büyük bir bölümünü kaplayan o devasa büfenin karşısında kendi kendine konuşuyordu. Omuzları düşmüş, başını dik tutmaya çalışan ama her an yere düşecekmiş gibi duran zavallı bir adam görünümündeki Mustafa'nın ne dediğini anlamaya çalışıyordu. Elleri hazır olda bir asker gibi! Daha çok esir düşmüş bir askerden farksız haline hüzünlenmişti Kezban.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 20, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yüksük 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin