Sorgulamak ve susmak arasında ince bir bağlantı var Seungmin için. Bu birbiriyle bağdaştırdığından değil, daha çok nereye yöneleceğini bilmediğinden. Annesiyle gezerken bir anda sımsıkı tutulan eli bırakılmış da kaybolmuş gibi hissediyor. Ancak aradığı kişi hiç annesi olmamış. O, kaybolduğu bu yerde kendisini arıyor.
"Seçtin mi filmi?"
Elinde birkaç tabak ve koltuk altına sıkıştırdığı peçete. Çok sayıda peçete. Sanki Minho bu zaman diliminde Seungmin'in neye ihtiyacı olduğunu biliyor ama doğrudan söylemeye çekiniyor gibi. Seungmin sırıtıyor. Zira Minho sanki yine korkaklık ediyor.
"Niye o kadar peçete getirdin ki? Ağlama seansı mı yapacağız?"
Şimdi Minho da Seungmin gibi yatağa oturmuşken gözleri peçetelere kayıyor. Şöyle bir bakındıktan sonra elindeki atıştırmalık dolu tabakları gelişigüzel yatağa koyup kolunu Seungmin'in omzuna atıyor. Bununla istemsiz bir şekilde Minho'ya çekilen Seungmin iradesi dışı gerçekleşen bu çekimle kötü hissetmiyor ancak doğru da hissetmiyor.
"Duygusal bir film açacağını söylemiştin. Ağlarsan diye getirmiştim ama..."
Seungmin önlerinde açık duran korku filmine kitlenmiş durmuşken Minho da er ya da geç ekrandaki filmi görüyor. Sustuğu bu vakit ise bir boğaz temizleme molası çalıp daha rahat bir pozisyon için sırtına bir yastık koyuveriyor.
"Korku filmi sevmezsin ki sen."
Bir sorudan ziyade bariz olan bir bilgiyi dile getiriyor. Seungmin hâlâ ekrandaki korkunç bir ifade ile poz vermiş küçük bir kıza bakarken her ne kadar soru olmasa da ve hatta belki de konudan tamamen bağımsız olsada Minho'ya bir cevap veriyor.
"Ben açmadım zaten. Sanırım geçenlerde Skz-talker'da Jisung'un bahsettiği film bu ha?"
Suskunluk bir şekilde bu odayı doldurup taşırırken tek ses şarja takılı ve açık duran bilgisayardan gelen hafif cızırtılı ses. Buna da minnettar Minho. Yoksa bu sessizlik içinde boğulup gideceğinden emin.
"Jisung ile aramızdaki bu şey seni rahatsız mı ediyor?"
Hayır, Seungmin'i suçlama gibi bir niyeti yok. Daha çok onun içindeki her şeyi yüzüne vurmasını istiyor. Çünkü biliyor ki Seungmin içinde biriktirdikçe bu onu öldürecek. Minho Seungmin'in zarar görmesini istemiyor. Kendisi yüzünden zarar görmesini hiç mi hiç istemiyor.
"Yanlış anlama, bu kişi Jisung olduğu için değil. Başka biri olsaydı da aynı tepkiyi verirdim. Sadece aranızdaki bu şey biraz fazla değil mi? Ona karşı sadece arkadaş gibi mi hissediyorsun?"
Hâlâ birbirlerine sarılı olarak durmaları konuşmanın gerginliği karşısında bir tezat oluşturuyor. Ancak ikisi de bu ayrıntıya pek önem vermediğinden bu tezatlık havaya karışıp yok olmuş bile. Geriye kalan tek şey gerginlik.
"Jisung sadece bir arkadaş. Nasıl ki sen ve Felix ya da Hyunjin birbirinize karşı iyi geliyorsanız bizde öyleyiz. Ben seni seviyorum Seungmin. Hep seni sevdim."
Seungmin içinde bir volkan olduğunu seziyor. Öyle güçlü öyle lav dolu ki. Sadece bir sorun var o da bu volkan çoktan sönüp gitmiş.
"Beni hep sevecek misin Minho?"
Minho göğsüne kafasını koymuş Seungmin'in çenesinden tutup kendisine çeviriyor. Gözlerine baktığı bu vakit bir iç geçiriyor.
"Son gecemmiş gibi her gece seveceğim seni Seungmin. Çünkü sana aşığım."
Sevginin yanında ufaktan da bir acı enjekte ediliyor Seungmin'in kalbine. Yapmak istediği ile yaptıkları arasındaki uçuruma bir ip bağlanmış da o da bir cambaz misali ortada duruyor gibi. Elindeki sopa ise Minho. Ya dengesini bozacak ya da onu güvenli alana taşıyacak.
![](https://img.wattpad.com/cover/364415822-288-k823740.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Me or Leave Me | 2min
FanfictionCesaretin varsa sev yoksa terk et beni Sevdiği adama ihtiyacı olan Seungmin ve sevdiği adam için korkak biri olmaktan vazgeçen Minho. _____ Söylenmesi gerekenler ve asla söylenmemesi gerekenler arasındaki o ince çizgide duruyor Minho. Ya bir adım ö...