XXXV-OYUN (1. kısım final)

4 1 0
                                    

“Beynimiz bize oyunlar oynar Miray. Beynimiz bize, iyi olduğumuzu ve her şeyin geçeceğini söyleyen, oyunlar oynar.”

Bunu ne zaman Miraya demiştim hatırlamıyordum. Şuan kafamın içinde kendi sesim, bana iyi olmam gerektiğini haykırıyordu. Ya da sadece beynimin bir oyunuydu. Burnumda hissettiğim soğuk hastane kokusu, tüm vücudumu titretecek kadar gerçekti. Soğuğun bir kokusu vardı. Tıpkı boş bir buzdolabını açtığınızda yüzünüze vuran o koku gibi. Vücudum zangır zangır titremeliydi ancak ben hissiz bir şekilde, sert bir yatakta uzanıyordum. Gerçeklikten mi kaçıyordum yoksa hayatım boyunca kaçtığım gerçeklik beni, tam şuanda, kıskıvrak yakalamış mıydı?

Burnuma gelen tanıdık parfüm kokusu Miray’ın yakınlarımda bir yerlerde olduğunun habercisiydi. Tek dostum Miray’ı bile şu son bir kaç günde çok özlemiştim. Gözlerimi açmayı denedim ama başaramadım. “Hakan bey neden koltuğa uzanmıyorsunuz? Zaten kaç saattir bekliyorsunuz. Dinlenin lütfen.” Ah gölge burda olmalıydı. Sahiden ben kaç saattir buradaydım? “Benim için sorun değil.” Duyduğum sesle istemsiz irkilmiştim. Daha önce gölge hiç bu kadar soğuk bir tonla konuşmamıştı.

Hâlâ burada beklemesinin mantıklı hiçbir yanı yoktu ancak bana yardım ettiği için minnettardım. Belkide vicdan azabı çekmemek için burda duruyordu ve iyi olduğumu görünce gidecekti. İçimdeki saçma sapan sorgulamaya bir son verdim ve zar zorda olsa gözlerimi açtım. İlk gördüğüm şey, kör edecek kadar parlak olan tavan ışığıydı. Ağzımdan huzursuz bir mırıldanma çıktığında etrafımda da bir hareketlenme oldu. “Allahım şükür uyandı!” Miray’ın sevinç çığlığı kulaklarımı çınlattığında, hızla atıldı ve boşta olan elimi sımsıkı tuttu. “İyi misin bitanem?” dedi gözlerime bakmaya çalışarak. Yatağın desensiz nevresiminde oyaladığım bakışlarımı kaçırdım ve kafamı onaylar gibi salladım.

“Neler oldu Nil, bize anlatmak ister misin?” Gölgenin sesi istemsiz bakışlarımı ona çevirmemi sağladı. Yorgun görünüyordu. Uykusuz ve ruhsuz bir şekilde kapıya yaslanmış, sanki saatlerdir bir şeyler düşünüyor gibiydi. Sorusu bana gördüğüm minik kağıt figürünü hatırlattı. Cevap vermek için hazırlandığımda, gölgenin arkasında gördüğüm polis memuru sözcükleri yutmamı sağladı. Orta yaşlarda olan polis memuru, birden odaya girdiğinde üçümüz de şaşırmıştık. “Böldüğüm için kusura bakmayın ama birkaç soru sormalıyım.” Dediğinde başımla polis memurunu onayladım ve Miray’ın desteğiyle yatakta oturur bir pozisyon aldım.

“Öncelikle geçmiş olsun. Bu olay bir saldırı mıydı?” İlk sorusunu direkt gözlerime bakarak sormuştu. “Hayır.” Dedim kuru bir ses tonuyla. “Peki önceden psikolojik sorunlarınız varmış. Bu yine tekrarlayan ataklardan biri mi ?” diye sorduğunda, gözlerimi kaçırdım ve başımı onaylar bir şekilde salladım. “Son bir sorum var. Bizi odada yanlız bırakır mısınız?” Polis memurunun tok sesiyle, Miray ve gölge odadan çıkmıştı. “Nil hanım kolunuzdaki izler bir şiddet izi mi?” Buruk bir şekilde gülümsedim. “Hayır, yine kriz anında kendime verdiğim bir zarar.” Onaylar gibi başını salladı ve elindeki kağıda bir kaç not yazdı. “Gitmeden bir şey rica edebilir miyim?” bakışları kağıttan merakla bana döndü. “Tabi, elimden geldiğince.” Yutkunarak boğazımdaki kuruluğu yok ettim. “Evime birinin girdiğini düşünüyorum. Çevre kameralardan kontrol eder misiniz? Gerekirse şikayetçi de olurum.” Dedim kendimden emin bir sesle. Bu şuan aldığım bir karardı ancak sonuçlarına hiç olmadığım kadar hazırdım. Ya da beynim yine beni kandırıyordu.
~~~~~~~~~~

YN: Elimdeki en eski hikaye kurgusunun ilk kısmı bitti. Okurlar artık olmadığı için (muhtemelen bu kitabı unuttunuz >< ) ikinci kısmıda hızlıca tamamlayıp bu hikayeyi final yapmak istiyorum. Yeni kurgularda buluşmak dileğiyle 🍇

ZAİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin