"When you knocked from my door. And i said "HELLO SATAN."†
Bölüm Şarkısı: SOAP & SKIN
~ME AND THE DEVIL4. Bölüm: RANDEVU
Sabahın erken saatlerinde hazırlanıp okula geldiğinde derse girmeden önce her zamanki gibi okulun kafesinde kahvesini yudumluyordu, karşısındaki sandalye çekilirken oturan kişiye göz ucuyla baktı, sabah sabah bununla mı uğraşacaktı gerçekten?
Ruh hali anlam veremediği bir şekilde berbattı, bir de etrafındaki sülüklerle uğraşmak zorundaydı, "Günaydın," diyip oturduğunda Siwan ona ters ters baktı, cevap olarak başını sallayıp kahvesini içmeye devam etti, "moralin bozuk gibi?" İçindeki öfkenin git gide büyüdüğünü hissediyordu, ama sakin görünüyordu, "iyiyim," Hyunwook başını omzuna eğip, "sana yiyecek bir şeyler ısmarlayayım mı? Kahvaltı etmediğini biliyorum ama..."
Ismarlamak demişken, "Geçen ısmarladın ya, yine mi ısmarlayacaksın?," gözlerini kısarak, "ne zaman ısmarladım?" diye sorduğunda Siwan'ın ifadesi çözülürken, "geçen kafede hesabı ödeyen sen değil miydin?" Hyunwook başını iki yana sallayarak, "ne zamandan bahsediyorsun tam olarak, öyle bir şey hatırlamıyorum," "iki gün önceden bahsediyorum," Haline bakılırsa o değildi, her neyse, "sensindir diye tahmin ettim de, her neyse."
"Neyse, yarını unutmadın değil mi?" Kahvesinden bir yudum almadan önce, "ne var ki yarın?" diye sordu, "doğum günüm dedim ya," doğru ya, masanın altından ayaklarını sallayarak, "hmm," diye uzunca mırıldandı, "akşam mı?" "evet, akşam 7 gibi herkes orda olur," Siwan telefonundan saatine bakarak, "tamam, derse geç kalacağız, kalk hadi," derken çantasını sırtına atıp sınıfa doğru arkasında Hyunwook ile yürümeye başladı.
-
Öğle arasında kahve içmek için okulun kafesine uğradığımda Seokyoon'u aradım, uzunca bir çalışın ardından açıldı, "Seokyoon, benim evde misin? Öğle arasına çıktım da seni bir arayayım dedim," Seokyoon bir süre konuşmadı, arkadan sesler geliyordu, ne olduğunu soracağım sırada, "evet sendeyim hala," hala sesler gelmeye devam ediyordu, "o sesler ne? Birileri konuşuyor gibi," "bir dakika dışarıya çıkacağım," sesler kesildiğinde dışarıya çıktığını anladım, "ne sesiydi onlar tanrı aşkına? birileri mi var evde?" "Yanlışlıkla ampulü patlattım da, değiştirmesi için birilerini çağırdım," bir ampül için birden fazla kişiyi mi çağırmıştı yani, üstelik gündüz gündüz ampül ile ne işi vardı, her neyse, Seokyoon ve sakarlıkları diye geçiştirdim, "her neyse, nasılsın diye arayayım dedim," "iyiyim merak etme, daha iyiyim," sesi her ne kadar eskisi kadar iyi gelmese de son bir kaç günün aksine iyi geliyordu.
Bir de ben şu siktiğimin saçma sapan ruh halinden çıksaydım.
Dünden beri üzerime yapışan berbat bir his vardı, mutsuzluk değil, üzgünlük değil sanki beni boğan, uyuşturan bir ruh haliydi.
-
Öğleden sonra artık kütüphaneye gitmeyeceğim için kulaklıklarımı takıp doğrudan eve yürümeye başladım. Bulutlar kararırken rüzgâr serin esiyor, yağmur damlaları sokakları ıslatmaya başlıyordu, montumun kapüşonunu başıma geçirip ruhsuz gibi yürümeye devam ettim, son bir kaç gündür yaşanan olaylardan mı etkilendim bilmiyorum, hiçbir şeye hevesim bile yokmuş gibi hissetmeye başlamıştım, duyguları ağır basan biri değilim, ama şimdi göğsümün sol tarafında daha büyük bir boşluk hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFTER DONGWOOK: Wookwan (+18)
FanfictionAlanında oldukça başarılı bir psikiyatrist olan Dongwook'un, bilinenin aksine 'Psikiyatristler hastalarını iyileştirebileceği gibi, onları hasta da edebilir.' mantığıyla Siwan'a olan tehlikeli boyuttaki saplantısını okuyacağız.