İçimde anlam veremediğim, garip bir his vardı ama bu hissin adını günlerdir koyamıyordum ve bu tapınağın önünde bana gelecek adamı beklemekten de oldukça sıkılmıştım. Ailem evlenmem için günler öncesinden beni bu tapınağa getirip bırakmışlardı ve bir erkekle beraber olana kadar tapınaktan ayrılmamamı söylemişlerdi. Elbette dediklerini yapmıştım ama bu ritüel krallığımızda en saçma bulduğum geleneklerin başında geliyordu.Sümerna'da kadınlar tapınaktan bir adamla birlikte olmazsa evlenemiyorlardı.
Benim ailem de tam bir evlilik meraklısı oldukları için ablamın yaklaşan düğününün üzerine beni de evlendirmeyi kafalarına koymuşlardı ve asla vazgeçmeyeceklerdi.
Ama asıl onların unuttukları en önemli şey ise, benim ablam ya da diğer evlenen kadınlar kadar güzel olmadığım gerçeğiydi. Yani yıllarca da beklesem sadece beklemekle ve bana bahşedilen kıymetli ömrümü boşa harcamakla kalacaktım ama bir türlü onları bu konuda ikna edemiyordum. Yani ben ne desem de onlar için her zaman boş bir düşünceydi.
Oflayarak gözüme gelen kahverengi saç tutamlarımı üfledim ve dirseklerimi bacaklarıma yaslayarak avuçlarımı çeneme koydum.
Tapınakta durmak çok sıkıcıydı aynı zamanda ablam İştar'ın düğününe de az bir zaman kalmıştı ve benim şu an hazırlık yapıyor olmam gerekirken burada boş boş oturuyor olmam artık keyfimi kaçırmaya başlamıştı.
Oturduğum yerden kalktım ve sunağa doğru giderek altın çeşmedeki suya yansıyan aksime baktım.
Bu güzel olmaktan çok uzak görünen yüzüme hiçbir erkeğin geleceğini sanmıyordum ve bu da iyice sinirimi bozuyordu.
Ablam Kral Roy ile evlenecek ve bir tanrıça olacaktı. Bense ablamın belki iki dakika bile sürmeden elde ettiği şansı muhtemelen yıllarca bekleyecektim.
Güzel olmamak benim suçum olmasa da, cezasını çekmek ne yazık ki benim kaderimdi.
Ablam tanrıça olduktan sonra kimse adımı dahi hatırlamayacaktı. Zaten çocukluğumdan itibaren ablam benden çok daha güzel olduğu için hem her zaman, halk tarafından sevilirdi hem de ailem tarafından hep şımartılırdı.
Ablam güzelleşsin diye onu güllerle dolu küvetlerde yıkayıp kilo alsın diye de kuş üzümleriyle beslerlerdi.
Bense öyle bir köşede oturup ablam ve sevenleriyle olan ilişkilerini izlerdim.
Elimdeki altın ve gümüş karışımı halkaya yani paraya baktım ve daha fazla düşünmeyi keserek günlerdir hiçbir şey yiyip içmediğim için kapanan bilincimi serbest bıraktım.
Burası benim için artık yolun sonuydu.
Oyun demosunu bitirdiniz.
Bir çığlık atarak elimdeki telefonu yatağa attım ve hala açık olan ekrandaki interaktif hikâye oyununa baktım çünkü artık delirmek üzereydim.
Ne yaparsam yapayım defalarca denememe rağmen şu lanet olası karakter yüzünden tapınağın önünde bekleyerek en sonunda sürekli ölüyordum ve bu durumu hiçbir şekilde tersine çevirmeyi başaramamıştım.
Neredeyse bir haftadır oynadığım oyun yüzünden çoktan sabrımın sınırlarını geçmiş bulunuyordum. Fakat her ne oluyorsa , bir şekilde yine çok geçmeden kendimi oyunu oynarken buluyordum.
Adonis, bu kız gerçekten tam bir umutsuz vakaydı.
Eğer param olsaydı kesinlikle hikâyeyi İştar'ın ağzından okumak isterdim çünkü ruh sağlığım İştar'ın kardeşi Adonis denen kız yüzünden kaybolmak üzereydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARGILAR VE YANILGILAR
Historical FictionBir yargı, Bir yanılgı, Her şey böyle başladı. Şimdi düşün bakalım, bir yargıç kararında yanılırsa, ve bunun geri dönüşü olmazsa? Olan masuma mı olur, yoksa yanılana mı? Bu hikaye, adaletin olmadığı yerde, kendi mahkemenin başlamasıyla sona erdi...