Bu gün 31 Ağustos'tu. Doğduğum gündü. Gece doğum günümü ilk tebrik eden kişi her zamanki gibi babam'dı.
18 yaşına gelmiştim. Zaman ne çabuk geçiyordu. Artık reşit bir kızdım. Şuan saat 6:30, üzerime rahat bir elbise giydim. Şimdiyse sessizce evden çıkmak vardı. Evet, bunu da başardım. Motor'umu alarak evden uzaklaştım.
Yaklaşık 20 dakika sonra sahile varmıştım. Motor'u bıraktıktan sonra sahile doğru hızla yürümeye başladım. Işte oradaydı gönlümün sahibi! Alex'le sevgili olduktan sonra gizli görüşmek için hep geldiğimiz sahildi burası. Alex her zamanki gibi benden çabuk varmıştı. Denizden baya aralı bir kumun üzerinde bacaklarını öne doğru açarak oturmuştu. Onun yanında vardığımda yanına sol tarafına oturdum "Beni özledin mi?". Sahile bakmaya devam ederek "O kadar çok özledim ki, dalgalara seni anlatdım. Gözlerini, güzelliğini anlattım" dedi. Tebessüm etdim. "O zaman baya özlemişsin". Daha fazla dayanamayarak boynuna sarıldım. Sağ elini saçlarıma doladı. Sol eliyle öyle sıkı sarıldı ki, bir an canımı çıkaracak sandım. Kokumu tek nefeste içine çekerek "En çokta kokunu özledim, çiçeğim" dedi.
Alex Bana çiçek derdi. Çünkü kokum vanilya ile aynı. Zaten ismim buradan geliyordu, Valeria. Çok yoğun vanilya kokarım. Alex'in küçükken bana "Sen çiçek misin? Niye öyle kokuyorsun? Aynı çiçek gibi kokuyorsun? Vanilya çiçek mi peki? Annemin bahçedeki çiçekleri gibi kokuyorsun? Bizim bahçede senin kokundan var. Senin çiçeğe ihtiyacın yok. Sen çiçeklerle mi duş alıyorsun?" Sorduğunu hatırlardım. Bahçelerinde vanilya çiçeği olduğu için bana da çiçek diye seslenirdi. Ivanna'nın zevkide kötü değil ama.
Benden ayrılarak gözlerime bakmaya devam etdi. "Çok güzelsin" diyerek iç çekti. Gülümseyerek "Teşekkür ederim" dedim. Sağ tarafındaki poşeti fark etdim. "O da ne?" Poşeti eline alarak "Hadi ama! Unutduğumu düşünemezsin!" Dedi. Poşeti hemen alarak içerisinde ne olduğuna baktım. Siyah bir tişörtdü. Anlamadım çünki böyle bir şey beklemiyordum. Artık nasıl tepki verdiysem beğenmediğimi fark ederek "Beğenmedin değil mi?" Sordu. Dürüstlüğüme vererek başımı iki yana salladım. Gülümsedi "Zaten amaç beğenmemen!" Soru sorarcasına yüzüne baktığımda elimden tutdu. "Eğer bir gün seni fark etmeden incitirsem, o zaman bu tişörtü giy. O zaman hatamı anlar, senden özür dilerim" Tişörtü yeniden poşete bırakarak "Buna gerek kalmayacak" dedim. "Çünki sen beni üzmesin!" Gülümseyerek konuyu değiştirdi.
"Umarım ilk ben tebrik etdim"
"Yine ikinci sıradasınız bayım"
"Yine Scott ağabey, Demi?"
"Başkası olma ihtimali var mı?"
"Ah be!"
"Ama hediye vermedi. Sabah vereceğini söyledi"
"Demek oluyor ki, ilk hediye benden olacak"
Başımı sallayarak onayladım. "Tişört'den mi bahsediyorsun?" Elini sağ tarafına götürdü ve kumun içerisinden siyah ve beyaz desenli bir kitab aldı. Bunu fark etmemiştim. Kitabı bana uzatarak "Sence ben senin doğum gününe siyah tişört hediye eder miyim?" Dedi. Hemen alarak ilk sayfasını açtım. Bir bebek ve küçük çocuk vardı. Bu bendim, yanımda oturan ise Alex. Albüm yapmıştı. Bu gerçekten ince düşünceli güzel bir hediyeydi.
"Alex, bu çok güzel!"
"18 yaşına girdiğin için güzel, anlamlı bir şeyler bulmak istedim. Hep pahalı hediye olmayacak demi?! Birazda değeri pahalı olan bir hediye olsun"
Gözlerimin dolduğunu görünce ellerini yüzüme dokundurarak bana yaklaştı. "Ağlaman için vermedim. Lütfen! Sevgilisini Doğum gününde ağlatan erkeklere benzetme beni. Hadi!" Gülümseyerek "Tamam, ağlamıyorum! Duygulandım biraz" kendimi toparladım. Biraz daha yaklaştı bana. "Seni hep mutlu etmeye çalışacağım" Aradakı farkı kaparak "Sen benim yanımda ol, ben hep mutlu olurum" dedim. Bir nefes kadar yakındık bir birimize. Bir anda dudaklarını dudaklarımda buldum. Şu bir kaç saniye o kadar güzeldi ki. Kollarımı ona sararak sıkıca sarıldım "Az önce bana en güzel hediyeyi verdin". Geriye çekilerek gözlerime baktı. "Tek hediyem bu mu sanıyorsun?" Bir anda üstündeki gömleğini çıkardı. Umarım düşündüğüm şeyi yapmayacaktı. Artık nasıl baktıysam gülerek "Korkma, başka şey göstereceğim" dedi. Sırtındaki dövmeyi görünce adeta şoka uğradım. Sırtındaki lekelerin aynısından benim sırtım da da vardı. Rengi bile aynıydı, açık kırmızı, dalgalı lekeler. Hayır! Benim kendi lekelerimden nefret ettiğim için bunu yapmış olamazdı demi?!
Yüzünü bana çevirerek konuşmaya başladı. "Senin lekelerin benim lekelerimdir. Senin her derdinin benim başımın üstünde yeri var, çiçeğim. Tek isteğim, sadece lekelerini gizletme! Çok güzeller, farkında değil misin kadın?!"
Bundan memnunsuz şekilde cevap verdim "Bunu niye yaptın ki?! Gerek yoktu. Sevgini bu şekilde de göstermek zorunda da değilsin".
"Bunun sana olan aşkımla alakası yok"
"O zaman niye yaptın?"
"Lekelerini gizlememen için"
Sessizlik oluştu bir an. Bana yaklaşarak kısık sesle "Lütfen lekelerine dokunma, sevgilim. Eşsiz güzelliğine katkısı var" dedi. İstemsizce gülmeye başladım "Delisin, biliyorsun, değil mi?!". Beni izlemeye devam etti "Sana deliyim". Sonradan hala çıplak olduğunun farkına vardı. "Ah! Üzgünüm" hemen gömleğini geri giydi.
Neredeyse 20 dakika boyunca beraber zaman geçirdik. Kitabın her sayfasında sanki geçmişe yolculuk yaptık. Her anımız vardı, her değerli anımız. Kitabın sayfaları o kadar çoktu ki, fotoğraflarımız yarısını bile kaplamıyordu. "Devamını sen düzenleyeceksin." Dedi. "Geleceğimizi, güzel anılarımızı, evleneceğimiz zamanı, çocuklarımızı, torunlarımızı..." Demişti ki, "Oha" diyerek durdurdum. Gülerek "Ne sandın?!" Dedi. Alakasız şekilde daha fazla dayanamadan sordum "Akşam gelmeyeceksin, değil mi?". Başını sallarak "Ne yazık ki..." Dedi. Gülümsememin kayıp olduğunu görünce çenemi tutarak kaldırdı "Yapma böyle! Bak zaten bir düzenleme olacakmış. Annem söylemişti. Yarın akşam ona geleceğim". Konu kötüye bağlanmasın diye "Tabi geleceksin. Hem bir şey olmaz. İvanna teyze gelir, onunla eğleniriz" dedim. Gözüm kolumdaki saata denk gelince şok oldum. "Lanet! Geç kaldım". Korumaların gelmesine sadece 15 dakika vardı. Verdiği hediyeleri aldım ve Ayağa kalkarak koşmaya başladım. Son kez Arkaya bakarak "Tesise gelecek misin?" Diye sordum
"Hayır! İşlerim var. Anca yarına"
"O zaman yarın sabah görüşürüz" demiştim ki, arka arkaya giderken ayağım burkuldu ve kumun üzerine çakıldım. Hemen koşarak yanıma geldi. "İyi misin? Bir şeyin var mı?" Elimden tutarak kaldırdı. Gülerek "Hadi ama! Ben sporcuyum" göz kırptım ve arkama döndüğüm gibi son hızla koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
intikamın haykırışı
Actionhikaye 3 kitaptan oluşuyor: ~Korumam gerekenler~ ~Sahil boyu aşk~ ~İçimdeki intikamın haykırışı~