|Omegaverse| omegaJungkook alfaTaehyung
Eski sevgilisi/eşinden ayrılan Jungkook tüm anılarını unutmak için gittiği klinikte küçük aksaklık çıkar bunun farkında olmadan ülkesine dönmeye çalışan Jungkook uçakta ruh eşi ile tanışır
Acemiliğime kurban g...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
2.278.483 beğenme New_new Ünlü tasarımcı Jeon Jungkook, eski eşi A*** tarafından aylarca rahatsız edildiği iddiasıyla gündeme geldi. Memorias Dele adlı hafıza tedavisi gören Jeon, yaşanan olayları hatırlayamadığı için bu tehlikenin farkında değildi. Ancak yakın çevresinin yaptığı şikayetler üzerine A***'nın Kore'ye girişi yasaklandı. Buna rağmen, A*** yasağı delerek gizlice Kore'ye giriş yapmayı başardı.
Ruh eşi Kim'in verdiği bilgilere göre, Jeon şu anda hastanede gözlem altında tutuluyor. Aldığımız bilgilere göre durumu ciddiyetini koruyor.
1.358.953 yorumu görüntüle
User1 Nasıl ya o kadar problem yok imajı veriyordu ki
User2 saldırmış mı !!
User3 bildiğime göre hafızası yerine geldiği için omegası koruma altına almış
->user4 ne yaşattıysa omega çok korkmuş olmalı
User5 kimseyi içeri almıyorlarmış bari ruh eşine izin verseler kendine gelirdi
New_new
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
2.015.103 beğenme New_new Manobal Lalisa, jeon Jungkook için açıklama yaptı
" ona başıma gelen olayı söyledim sonuçta eski eşiydi ama beni ciddiye almadı resmen 'ee ne yapayım' demiş gibiydi
Ona yardımcı olmaya çalışıyordum"
2.278.147 yorumu görüntüle
User1 olayları hatırlamıyordu bile tedavi hakkında en ufak fikri yok
User2 onunla kaç defa çalıştı keşke umursasaydı
User3 olayların böyle gelişmediğine eminim
User4 ilgi ilgi ilgi hep ilgi peşindeydi hâlâ da öyle
User5 bu işin içinde iş var
1 hafta önce
"Uyuyacağım Taehyung. Başım çok ağrıyor," demiştim. Sesim, sadece yorgunluğumun değil, içimde büyüyen derin bir karanlığın da yankısı gibiydi. Daha fazla konuşmasına izin vermeden hızlıca salondan çıkmıştım, sanki birkaç kelime daha duysam, kendimi toparlayamayacak gibiydim. Her adımım, kafamın içindeki zonklamayı artırıyor, dünya bulanık bir hale bürünüyordu.
Pijamalarımı aceleyle üzerime geçirmiş, kendimi ağır bir yük gibi yatağa bırakmıştım. Ama asıl darbe o anda geldi. Yatağın soğukluğuna temas ettiğimde başımdaki ağrı, içimdeki tüm karanlığı dışarı salan bir fırtına gibi patlamıştı. Sessizlik boğucuydu, karanlık ise dipsiz. O an, sadece fiziksel bir ağrı değildi hissettiğim. Ruhum, bir uçurumun kenarında sallanıyor, her nefes aldığımda biraz daha aşağı çekiliyordu sanki.
İşte ne olduysa, uykuya daldığım an olmuştu. Rüyamda Ares'le ilgili tüm hatıralar bir bir zihnime doldu; her şey, ilk günkü gibi taptaze ve keskin. O an, anıların ağırlığı üzerime çöktü, zihnime yapışıp kaldı. Omegam durmadan gözyaşı döküyor, her damla göğsümde derin bir ağırlık bırakıyordu. Sanki içimde bir yara açılıyor ve o yara her nefes aldığımda biraz daha derinleşiyordu. Göğsümün ortasında inanılmaz bir ağrı vardı, kalbim sıkışıyordu bu acıdan kaçacak hiçbir yerim yok gibi hissettiriyordu.
Ama sonra... rüya değişti. Ares'le paylaştığım güzel anılar, karanlığın içinden bir ışık gibi belirmeye başladı. Birlikte geçirdiğimiz o yaz günü canlandı önce; kahkahaları hâlâ kulaklarımda yankılanıyordu. Denizin kenarında el ele yürüdüğümüz, ayaklarımızı serin dalgaların yaladığı o an, sanki dün gibi canlıydı. Gözlerinde parlayan o sıcak bakışlar... Onun bana baktığı her an, dünya biraz daha hafif, hayat biraz daha anlamlı olmuştu.
Birlikte izlediğimiz yağmur, pencere camına vuran damlalar arasında huzur bulduğumuz o gece... Başını omzuma yasladığında, zaman durmuş gibiydi. Onunla olmak, dünyanın geri kalanını unutturuyordu.
Rüyamın içinde, Ares'le geçirdiğimiz küçük ama anlamlı anılar birer birer su yüzüne çıkıyordu. Bir keresinde, sabah kahvaltısında bana göz ucuyla bakıp gülümsemişti; sadece bir bakış, ama içimi ısıtan o gülümsemesiyle gün boyu aklımdan çıkmamıştı.
Başka bir an, yağmurlu bir akşamüstüydü. Bir fincan kahveyi paylaşmıştık. Fincanı tutarken ellerimiz birbirine dokunmuş, o an kalbimde hissettiğim sıcaklık tüm soğuğu silip süpürmüştü.
Sonra, bir gece yatağa uzandığımızda başımı göğsüne koyduğum an bana fısıldadığı o cümle: "Yanında olmak, bana hep evdeymişim gibi hissettiriyor." O an, dünyanın geri kalanı yok olmuş gibiydi, sadece biz vardık.
---
Taehyung
Jungkook gitmesinin üzerinden on dakika bile geçmemişti, ama içimdeki huzursuzluk, saniyeler geçtikçe daha da büyüyordu. Kurdum içimde kıpırdanıyor, huysuz bir şekilde sürekli onun yanına gitmemi fısıldıyordu. Derinlerde bir yerde, yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu biliyordum. Yalnızlık bazen iyileştirici olabilirdi, özellikle de çok fazla şey yaşamış birisi için. Yüzündeki ifadesinden bile anlaşılıyordu bu; her şey o kadar açıktı ki...
Jungkook, geçmişte ağır şeyler yaşamıştı ve şimdi belki de ilk kez kendisiyle baş başa kalıp bu yaraları saracak bir an bulmuştu. Ona bunu vermek istiyordum. Ama içimdeki huzursuzluk, gitgide güçlenen bir fırtına gibi beni sarmaya başlamıştı.
Zaman ilerledikçe kurdumun sesi daha da yükseldi, içimdeki his giderek kötüleşiyordu. Onun kötü durumda olduğunu söylüyordu, artık fısıldamıyordu, bağırıyordu. Kurdumun sözleri dayanılmaz bir hal alınca, kalkıp hızla yatak odasına gittim.
Ter içinde kalmıştı, bedeni huzursuzca bir sağa bir sola dönüyor, sanki rüyalarının içinde bir kâbusla savaşıyordu. Seslendim, uyandırmaya çalıştım ama nafile...
Gözleri kapalıydı, yüzündeki acı, sanki uyanıkmış gibi açıkça okunuyordu. Bazen anlaşılmaz şekilde mırıldanıyor, sonra yeniden derin bir sessizliğe gömülüyordu. O an, odadaki her şey ağırlaştı; hava bile nefes almakta zorlanacak kadar yoğunlaştı sanki.
Zaman geçtikçe ben de kötüleşmeye başladım, içimdeki karanlık giderek büyüyor, çaresizliğim artıyordu. Ne yapacağımı bilemez halde telefonumu aldım ve ambulansı aradım. Sesim titrese de durumu anlatmayı başardım. Ne kadar sürdü bilmiyorum, zaman sanki akmayı bırakmıştı. Onlar nasıl geldi, onu nasıl götürdüler, her şey bulanıktı.
Sonra, acildeydik. Beyaz duvarlar, soğuk ışıklar, her şey donuk ve uzak bir hayal gibi. Pek bir şey hatırlayamıyorum, ama Yoongi'nin bana söylediği o söz başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olmuştu
"O Aresle ilgili tüm anıları hatırlamaya başladığı için öyle"
O an anladım ki, Jungkook içindeki karanlıkla boğuşuyordu ve ben de onunla birlikte sürükleniyordum.
----
Rica etsem biraz yorum ve oy yapabilir misiniz onlar olmayınca hevesim olmuyor
Lavin bir sürü anlamı var ama ben beyaz ölüm anlamında kullanıyorum