25-âh-u zâr

36 4 5
                                    

Gözlerimi açtığımda nefes almak imkansız hale gelmişti. Göğsümde, tam ortada, nefesimi kesen o ağırlık dayanılmaz bir acı veriyordu. Kafamın içindeki sesler, çevremdeki konuşmaları duymamı engelliyor, hatta kendi sesimi bile işitmemi zorlaştırıyordu.

"Jungkook, bir saat boyunca uyanık kalman gerekiyor. Omeganla iletişime geç, tamam mı? Biz seni uzaktan izleyeceğiz, kötüleşirsen lütfen seslen."

Yatağın çarşaflarına sıkıca tutunmuş halde, sadece başımı sallamakla yetindim. Söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.

İlk on dakika boyunca, göğsümdeki ağrı daha da şiddetlendi. Bazen nefes almakta zorlanıyordum, ama yine de omegamla konuşmaya çalıştım. O yalnızca ağlıyordu, bense olan biteni anlamlandırmaya çalışıyordum.

Ares'le yaşadığım anılar gözümün önünden hızla geçiyordu. Mutlu anları hatırlıyor, birkaç dakika sonra yaşanacak kavgayı önceden görüyordum. Yıllarım böyle geçmişti; huzurlu bir anı, hemen ardından gelen bir kargaşa boğuyordu.

Nasıl katlanmıştım bu duruma?

Alışkanlık mıydı beni bu ilişkiye bağlayan? Yoksa harcadığım emek mi? Belki de sadece korkuyordum...

Gözlerim sabit bir noktaya odaklanmış, düşüncelerimin içinde kaybolmuştum. İstemeden de olsa Taehyung'la Ares'i kıyaslıyordum.

Elbette Taehyung'la da tartışmalarımız olmuştu. Ama bu kavgalar, anlamsız sebeplerden kaynaklanmazdı. Genelde olayları ona anlatmamam yüzünden olurdu, ama sonra oturup konuşur ve aramızdaki sorunu çözerdik.

Ares ise... O kavgaya bahane arardı. İlişkimizin ilk yılları boyunca sürekli böyleydi; en ufak bir mesele, büyük bir tartışmaya dönüşürdü.

İçimde bir şeyler kırılmıştı, ama o an hala dayanıyordum. Neden? Onu hala sevmeye çalıştığım için mi, yoksa sadece kaybetmekten korktuğum için mi?

Bir saatlik uyanık kalma süresi ilerlerken, düşüncelerim giderek bulanıklaşıyordu. Omegamla aramızdaki bağı hissetmeye çalıştım. Onun acısını hissediyordum, ama aynı zamanda derinlerde bir yerde, bu bağı neyin zayıflattığını da biliyordum.

Taehyung'un yüzü bir an için zihnime düştü. Onunla olan ilişkimizde huzur vardı, anlayış vardı. Ama Ares'le... her şey yıkıcıydı.

Zihnimde Ares'in gölgesi gittikçe büyürken, omegamın acısını hissettim. Derin bir nefes alıp konuşmaya çalıştım. Sözler boğazımda düğümlense de onu sakinleştirmem gerektiğini biliyordum.

"Hey," dedim yavaşça, "Buradayım... Seninleyim."

Omegamın sesi titrek ve kırılgandı. "Beni bırakmayacaksın, değil mi?"

Bu soru içimi sızlattı. Onu yarı yolda bırakmak, en büyük korkusu gibiydi. Ama bu korkunun arkasında ne olduğunu biliyordum. Kendi içimde bile Ares'in gölgesinden kurtulamıyordum; omegam da aynı baskıyı hissediyordu.

"Neden böyle düşündün?" dedim, onu rahatlatmaya çalışarak. "Neden seni bırakacağımı sanıyorsun?"

Bir süre sessizlik oldu, sonra titrek bir sesle yanıt verdi: "Çünkü... Ares. Ona geri dönmekten korkuyorum."

Bu sözleri duymak, kalbime bir bıçak gibi saplandı. Ares'le olan geçmişim her şeyi zehirlemişti. Omegamın güvenini sarsmış, ona korku aşılamıştı. Ares'e dönme fikrinin bile onda bu kadar büyük bir etki yaratması... Bunu nasıl telafi edebilirdim?

Derin bir nefes alıp yavaşça konuştum. "Hayır. Ares'e geri dönmeyeceğim, bunu aklından çıkar. O geçmişte kaldı. Biliyorum... Zor zamanlar geçirdik, ama şu an buradayım, senin yanındayım. Seni bırakmayacağım."

Memorias Dele| TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin