13. Bölüm

166 27 18
                                    

Merhaba sevgili okurlarım kitabı eğlence amaçlı yazıyorum.

Elfin Defne Aslan (Karahanlı)

Agah bey "Oturun oğlum, kimse gitmiyor. Dursun abilerini çağır." dedi.

Dursun bana bakktı ve gülümseyerek masadan kalkıp abilerini çağırmaya gitti.

Gözlerimi yanıma çevirdiğimde beklediğim bir manzara ile karşılaştım, Aytaç abim sinirden kıpkırmızı olmuştu. Parmak boğumları ise yumruğunu sıkmaktan beyazlaşmıştı.

Elimi abimin elinin üzerine koydum "Sakin ol abiciğim, benim için olur mu?" diye sordum. Mümkün olduğunca sakin kalmalıydı.

Abim koyu kahve harelerini bana çeviridi ve "Sadece senin için." diyerek anlımı öptükten sonra gözlerini kapatarak kısa süreli bir nefes egzersizi yaptı.

Bir kaç saniye sonra daha sakin görünürken odaya Ateş, Yavuz ve Yiğit girdi.

Agah bey oğullarına baktı ve "Önce yerlerinze oturun sonra ise Aytaç abinizden ve Mert'ten özür dileyin." dedi sert sesiyle.

Hepsi dumura uğramış bir ifade ile babasına bakarken Aytaç abim "Buna gerek yok Agah bey," dedi ne olursa olsun onların gururunu kırmak istemezdi abim.

Agah bey abime döndü ve "Öncelikle bey değil, amca, dayı, abi hatta isterseniz baba ama bey değil, ikinci olarak ise sen onlardan büyüksün Mert ise Yavuz ile yaşıt olsa da diğerlerinden büyük bu yüzden sizden özür dileyecekler," dedi sesi fazlasıyla sert ve netti.

Aytaç abim bile karşısında ki adamın ağırlığından dolayı susmuş ve başı ile onu onaylanmıştı.

"Evet çocuklar Aytaç abinizden ve Mert'ten özür diliyorsunuz. Defne ile aranıza girmiyor olmam sorununuzu kendi aranızda çözmenizi istememden ama artık bizim ailemizden olan insanlara saygılı davranmanız için birbirinize alışmanızı beklemeyeceğim."

Agah beyi ilk defa böyle görmüştüm ve ufaktan bir tırsma olmuştu. İşte ne kadar mafyacık da olsak yeri gelince babamızdan korkuyoruz bizde.

Ay benim babamdı değil mi bu yakışıklı. Evet benim babamdı.

Bir anda kendi içimde Agah beye yükselmiştim. Ama yükselinmeyecek bir adam da değildi şimdi kendisi.

Kara gözleri ve kara saçları kavruk teniyle ben mardinliyim diye bağırıyordu ve bakıldığında ben ve Eymen hariç bütün çocukları ona benziyordu.

Biz ise anneme benziyorduk. Tabii benim saçlarımı saymazsak, gözlerim ve tenim ne kadar anneme benzese de saçlarımın karası aynı Agah beydi.

Aslında Agah beye kesin olarak benzeyen kişiler Deniz, Mirza, Berzan, Ateş ve Dursun'du. Onlarda babaları gibi kara kaş kara gözlülerdi.

Eymen tıpatıp bir şekilde anneme benziyordu. Ben, Yavuz, ve Yiğit ise karma şekildeydik. Benim gözlerim ve tenim anneme benzerken saçlarım Agah beye benziyordu. Onların ise saçları annelerine benzerken diğer her özellikleri babalarıydı.

Ben kendi içimde salak salak düşünürken Ateş ve diğerleri masaya oturmuş sessizce bekliyorlardı.

Annem oğullarına baktı ve "Bana bakın yavrularım, sizi ne kadar ben doğurup ben baktıysam Defne'yi de ben doğurdum ve bu saatten sonra ona, Aytaç ve Mert oğluma aynı size baktığım gibi bakacağım." dedi.

Ateş kırgın gözleri ile annesine baktı. Bu bakış canımı yakmıştı acaba benden önce ne yaşanmıştı ki Ateş bu bakışları benliğine edinmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: a day ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BercesteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin