mehir ırmak
kampüsün içine girdiğimde heyecanlanmıştım. buğraların masasında çağla da vardı. buğraların tayfa kendi halinde takılan sessiz sakin insanlardı. o masada 8 kişi varsa beşinden özür dilemem lazımdı. listem baya kabarıktı. masanın tam önünde durduğumda herkes merakla ve korkuyla bana bakıyordu.
"buğra, konuşabilir miyiz?" buğra anlamsızca bana bakıyordu. çağla sinirle "ne istiyorsun mehir?" dedi. ben ise gayet sakin bir şekilde "buğra ile konuşmak istiyorum çağla." dedim. çağla tam ağzını açmış bir şey diyecekken buğra "ben beş dakikaya geliyorum." dedi.
biraz ilerledikten sonra direkt konuya girdim.
"özür dilerim buğra. o gün dış görünüşün hakkında dalga geçtiğim için, seni incittiğim için özür dilerim. sana yemin ederim ki böyle davrandığım için defalarca kez rüyalarıma girdin. çok özür dilerim. biliyorum beni hemen affetmezsin ama umarım bir gün affedersin. bunu da sana aldım, özür hediyesi gibi düşün."
buğra beklemediğim bir tepki verip "sen benimle taşşak mı geçiyorsun mehir, hani nerde kamera?!" dedi. yutkundum. "kamera falan yok. sadece geç kalınmış bir özür var elimde." dedim sakince.
buğra şaşkınca beni süzdü. "sen ciddisin?" dedi. "ciddiyim. bu zamana kadar kırdığım herkesten teker teker özür dileyeceğim." dedim.
buğra tebessüm etti. "hediyen için sağ ol mehir... eğer istersen... bizimle oturabilirsin." dedi çekingenlikle.
gülümsedim. "teşekkür ederim ama o masada hala benden nefret eden birçok kişi var, belki başka zaman. tekrardan özür dilerim buğra."
"bu halin çok hoşuma gitti mehir." dedi ve göz kırpıp yanımdan ayrıldı.
ben ise arkasından ufak bir tebessümle onu izledim. şimdi sırada parla vardı.
parla'yı annesinden vurmuştum.
oysaki senin baban da yok annen de mehir.
yutkunarak parla'ya doğru ilerledim. sarı saçlarını bugün salık bırakmıştı. annesi gibi o da mimarlık yazmıştı.
parla duvara yaslanmış bir şekilde birisini bekliyordu. hemen yanına gidip tam parla'nın karşısında durdum.
"beş dakika konuşabilir miyiz?" dedim umutla. parla şaşkınca bana baktı. "anlamadım?" dedi. "pekala, hemen konuya girsem iyi olur... ben özür dilerim parla. seni annenin yokluğundan vurmamam lazımdı. ailemi yeni kaybettiğim bir dönemdi, kendimi tanıyamıyordum. acım geçsin diye başkalarına sataşıyordum.
sen bana göre şanslıydın. benim babam, teyzem bile yoktu. ben kimsesizdim. senin ise sadece annen yoktu. bunu itiraf ettiğim için çok utanıyorum ama seni kıskandım parla. seni çok kıskandım. ben kimsesizdim, senin etrafında ise bir sürü insan vardı. bütün acımı sana kustum. çok özür dilerim. belki beni hemen affetmezsin ama umarım bir gün beni affedebilirsin. bu arada bu da benim özür sayılabilecek hediyem... umarım beğenirsin."
parla olayları anlamaya çalışıyordu. hediye paketini açtığında çerçeveyi eline aldı.
fotoğrafta annesi, babası ve parla vardı. parla'nın babası eskiden ünlü bir futbolcuydu annesi ise parla daha çok küçükken bir trafik kazasında ölmüştü. bu resmi bulmak bütün geceme mâl olmuştu ama ben bunu hak etmiştim.
"bunu nerden buldun?" dedi titrek sesiyle. gülümseyerek "biraz stalk diyelim..." diye mırıldandım. tam o sırada siyah bi' araba geldi. parla hemen "bi' dakika demir, geliyorum." dedi. demir denilen çocuk parla'ya gülümsedi.
parla en sonunda bana bakıp, "ben bunları bilmiyordum. yani evet dediklerin gerçekten canımı yakmıştı mehir ama... ama seni anlayabiliyorum sanırım. benden özür dilemene kim ya da ne sebep oldu bilemem ama yeni halin çok daha güzel. umarım hayatındaki her şey yoluna girer."
"anonim... tanımadığım bi' numara yazıyor. o gözümü açtı." diye mırıldandım. parla gülümsedi, "sevgilim bekliyor. istersen yarın kahve içebiliriz?" dedi.
kocaman gülümsedim. "çok isterim ve tekrardan çok özür dilerim."
"sorun yok, hoşça kal mehir. yarın görüşürüz."
"görüşürüz parla."
PARLAAAA DEMİİİİRRRR
8 ekim 24