15

101 14 5
                                    


"Tamam, gidelim."

**

Yaklaşık 15 dakikadır bilmediğim bir yolda arabayla gidiyorduk. Camdan zifiri karanlık olan dışarıyı izlerken, gittiğimiz yolun Ouzou'nun evine çok uzak kaldığını farkettim. Karanlıktan dolayı etrafı çok seçemesemde, Toashi yolunda olmadığımızı anlamıştım.

Bakışlarımı yoldan çekip, gayet rahat bir şekilde araba süren Ouzou'ya baktım. Direksiyonu tutan damarlı elleri sanat eseri gibiydi.

"Nereye gidiyoruz Furuya? Evine gideceğimizi sanıyordum."

Dememle yüzündeki düz ifadeyi koruyarak bana cevap verdi:

"Evime gidiyoruz zaten Takatou. Ne oldu, heyecanlandın mı yoksa?"

"Hayır tabii ki! Sadece Toashi yolunda olmadığımız için şaşırdım."

Yanaklarımın kızardığını hissederken aniden gelen kendimi açıklama isteğiyle biraz fazla yükselmiştim. Bu halim Ouzou'nun yüzünde bir sırıtışa sebep olurken, ona istediğini vermiştim.

"Sakin ol güzelim, oraya gitmiyoruz. Şuan seni kardeşlerimin olduğu eve götürmek istemiyorum."

Dediklerini düşününce, onu anlayabiliyordum. Daha önceden tanıştığımızı ikimizden başka kimse bilmiyordu, özellikle bir bar tuvaletinde yiyiştiğimizi tahmin bile edemezlerdi. Onların gözünde uzaktan yakından alakası olmayan iki gençtik, bu yüzden şuan onların olduğu eve gidemezdim. Her şey yanlış anlaşılırdı. Aklıma takılan soruyla meraklı gözlerle ona baktım:

"Peki evinde kaldığım gün? O gün evde değiller miydi? Umarım yanlış bir şey düşünmemişlerdir."

"Hayır değillerdi. Olsalardı da hiçbir şey diyemezlerdi, kardeşim bile olsa arkandan konuşmalarına izin vermem. Rahatsız olmaman için seni oraya götürmüyorum."

Kendinden emin sesiyle konuşmasıyla gözlerim büyürken, ciddiyetinin farkına varmıştım. Sadece sözleriyle bile beni heyecanlandırıyordu, kalbimin teklemesine neden oluyordu.

Aramızdaki samimiyeti bilmediklerinden dolayı beni oraya götürmediğini sanmıştım, fakat bu onun umurunda bile değildi. Tek önemsediği şey benim nasıl hissettiğimdi. Bana karşı ağızlarını açtırmayacağından emindim. Dediğini yapardı.

Bir kaç dakika sonra arabanın yavaşlamasıyla etrafa bakınmaya başladım. Şehrin en sessiz sakin yerlerinden birine gelmiştik, etrafta tek tük evler vardı. Geldiğimiz evi karanlıktan dolayı pek göremesemde tek katlı ve bahçesi olan bir evdi. Arabanın farları çevreyi aydınlatan tek şeydi.

Arabayı bahçeye park ettikten sonra arabadan indik. Eve doğru yürürken onunla tanıştığım için ne kadar şanslı olduğumu düşünüyordum. Gecenin bu vaktinde beni yalnız bırakmadığı için ona minnettardım.

Kapının önüne gelmemizle Ouzou cebindeki anahtarı çıkarıp, kapıyı açtı. Dudakları yukarıya kıvrılırken gözlerini bana çevirip, eliyle içeriyi işaret etti:

"Bayanlar önden."

Demesiyle ona bir bakış atıp kıkırdayarak önden girdim. İçerisi karanlık olduğundan bir yere çarpmamak için yavaşça yürürken, dış kapıyı kapatıp arkamdan geldi. Işıkları açmasıyla içerisi aydınlanmıştı.

Çok büyük olmayan, normal bir erkek eviydi. Kardeşleriyle kaldığı lüks eve karşın, bu ev sade ve gösterişten uzaktı. Amerikan mutfağın önünde rahat koltuklar ve sağ tarafta bilardo masası vardı. 2 odası ve bahçeye açılan sürgülü bir kapı vardı.

Etrafı incelerken mutfağa giden Ouzou'nun peşinden ilerledim. Kendine bir soda alırken kırmızılarını bana çevirdi:

"Bir şeyler içer misin?"

light | erizouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin