Bölüm 10

44.5K 1.1K 157
                                        

Gece boyunca bir türlü uyuyamamıştı Avşin. Mervan Ağa'nın yaptığı baskı, bacak arasındaki dayanılmaz ağrıyla birleşince katlanılması güç bir hâl almıştı. Canı çok yanmıştı ama bunu dile getirecek kimsesi yoktu; ilgilenen, fark eden kimse olmamıştı. Sabaha kadar babasının avluda çaresizce bakan gözleri gitmiyordu aklından. Yattığı koltukta doğrulup oturur pozisyona geçti.

Gözü, yatakta huzur içinde uyuyan kocasına takıldı. Kaşları çatık, yüzü hâlâ sertti. Bir insan uykusunda bu kadar korkutucu görünebilir miydi?

Oturduğu koltukta yavaş yavaş gözleri kapanıyordu. Pencerenin ardından gün ışığı kendini göstermeye başlamıştı ama Avşin’in kıpırdayacak mecali bile yoktu. Uyumamak için dirense de göz kapakları ağırlaşmış, karanlığın kollarına bırakmıştı kendini.

Uykusu derin değildi ama, dün gece yaşadıkları yeterince ağırdı. Kulaklarında hâlâ Mervan Ağa’nın sesi çınlıyordu. Derken bir kapı sesi duydu; yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. Ne olduğunu tam kavrayamasa da, kulağına Dicle Hanım’ın sesi doldu. Başını kaldırdığında onu başucunda dikilmiş, Mervan Ağa’ya sert sert söylenirken gördü.

Üzerindeki pikeyi hızlıca atarak ayağa kalktı. Dicle Hanım neden bu kadar sinirliydi, anlayamıyordu. Kadın bir anda dönüp, keskin bir ses tonuyla seslendi:

“Çarşafı getir.”

___________________________________________

Avşin den


Başta ne demek istediğini tam anlayamamıştım ama, dün gece katlayıp komodinin üstüne bıraktığım çarşaf gözümün önüne geldi. Sessizce arkamı döndüm, yerine koyduğum yerden alıp Dicle Teyze'nin ellerine verdim. Emin olmak istercesine çarşafın katlarını tek tek açarak göz gezdirdi. Masumiyetim her yerine sinmişti. O an belki utanmam gerekirdi, ama utanmadım. Bu çarşaf, benim gençliğimdi, hayallerimdi… Kendi ellerimle verdim ona. Dicle Teyze, gözlerini çarşaftan kaldırıp elini bana doğru uzattı. Elini saygıyla öpüp alnıma koydum. Sonra Mervan Ağa’ya döndü, o da aynı şekilde elini öptü. Ardından oğlunun alnına eğilip bir de onu öptü.

“Kahvaltı birazdan hazır olur. Ben sana giyecek bir şeyler getirip hemen döneceğim,” dedi. Dün gece üstüme geçirdiğim tişörtü fark ettim o an; başımı eğip baktığımda uyluklarıma kadar indiğini gördüm.

Dicle Teyze odadan çıkınca, Mervan Ağa ile yalnız kaldım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Hâlâ kapanan kapıya bakıyordum, olduğum yerde öylece kalakalmıştım. Arkamı döndüğümde onu pencerenin önünde dururken gördüm. Bana bakıyordu. Daha doğrusu… uyluğuma. Göz göze geldiğimizde başını hızla çevirip boğazını temizledi.

“Bu odada olduğun sürece eşyalarıma dokunma,” deyip sertçe banyoya yöneldi. Sözleri, merhametten yoksundu; sesi yüreğime saplanan bir ok gibiydi.

Kısa süre sonra takım elbisesiyle banyodan çıktı. Şifonyere yönelip pahalı saatini sol koluna taktı, aynada kendine son bir kez bakarken arkasında beni gördü. Yansıması bizden başkasını göstermiyordu.

“Sen hâlâ giyinmedin mi?” diye sordu.

Mervan Ağa'yı sinirlendirmemek için sakin sesle cevap verdim.
“Dicle Teyze henüz gelmedi. Bu hâlimle çıkmak istemedim.”

BERDEL+18 (Tamamlandı - Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin