Go!

211 18 5
                                    


Ütü masasını çamaşır odasında zar zor açıp, ütüyü prize taktım. En nefret ettiğim şeyi haftalardır erteliyordum ama artık vakit gelmişti. Dağ gibi biriken ütülenecek kıyafetlerime baktım. Bir yerden başlamam gerekiyordu. Üşenip yarım bırakırım diye ilk sucrublarımı ütüleyecektim. Ütünün buharı yüzüme vurdukça içim daralıyordu.

Ütünün yarısındayken çalan kapı ile derin bir nefes verip kapıya ilerledim. Kapıyı açmamla uzun, geniş vücut beni ittirip içeri girdi. Gözlerimi devirip peşinden gittim. Üçlü koltuğa oturmuş, kafasını arkaya yaslamış, bacaklarınıda genişçe açmıştı. Dün ki maç istediği gibi geçmemişti. Bunu sosyal medyaya düşen gergin videolarından anlamıştım. Kazanmışlardı ama bir süredir insanlar onun hiçbir katkısı olmadığını ve kendini toparlaması gerektiğini söylüyordu. Ağır eleştiri altındaydı, bana pek anlatmazdı ama canı çok sıkılıyordu. Kimse görmüyor muydu yorgunluğunu ve çöküntüsünü?

Ellerim belimde ayakta dikilmeye devam ediyordum. Kafasını kaldırıp çatık kaşlarıyla bana baktı. Bir süre boş boş yüzüme bakıp elini tutmam için uzattı. Bir kaç adım atıp elini tuttuğumda hızlıca üstüne çekmişti. Kucağına yan bir şekilde oturduğumda ellerini belime koyup göğsüne yatırdı. Yaptığına karşılık şaşkınlıktan ellerimi nereye koyacağımı bilemedim. En sonunda kolunun üstüne koyup beklemeye başladım.

  İki aydır arada bir uğrar, işini halledip giderdi. Daha önce bu şekilde bir yakınlık sağlamamıştık. Şimdiye beni soymuş olması gerekiyordu. Değişmeyen tek şey suskunluğuydu. Konuşmaya korkuyordum, ya konuşursam büyü bozulup bırakırsa? Ne kadar sürecekti bilmiyordum ama sadece susup bekledim. Kollarında masum bir şekilde olmanın tadını çıkardım. Parmakları yavaşça belimi okşarken, dudaklarını saçımda hissettim. İç çekip biraz kıpırdanarak dahada yaklaştım ona.

  "Kıpırdanma, dur." Kollarını iyice sıktığında gülümsedim. Bugün ne oluyordu bilmiyordum ama çok hoşuma gidiyordu. Epeydir kimse bana böyle sarılmıyordu. O kadar güzel hissettiriyordu ki, bitmesinden, bir daha yaşayamayacak olmaktan korktum.

  "Kötüymüşüm, karı-kız, alkol peşinde koşmaktan top oynayamıyormuşum." Alayla gülüp belimi sıktı. Canım acımıştı ama tepki vermedim. An bozulsun istemiyordum. "Ne biliyorsunuz sanki amına koyim konuşuyorsunuz diyemiyor insan tabii." Yutkunup biraz sessiz kaldı. "Her maç oraya koş Barış, bu hafta burada oyna Barış... Kendi mevkimde bile değilken yüksek performans gösterdim. Dinlenmeme izin vermediler, hoş bende istemedim zaten ama işte..." Derin bir nefes verip devam etti. "Bende insanım, vücudumun yorulduğunu hissediyorum. Dinlenmek istesem takıma ihanet edecek gibi hissediyorum." Oflayıp tek elini belimden çekti ve şakaklarını ovdu.

  Ellerini tutup indirdim, gözleri gözlerimi bulduğunda gülümsedim. Anlına yavaşça masaj yapmaya başladığımda yüzünde hafif bir gülümsemeyle gözlerini kapattı. Yüzü yumuşamıştı ama hâlâ tüm yükünü bırakmış değildi. Yüzünü incelerken bir rüyada mıyım diye düşündüm. Sanki şu an sevgilisiydim ve mutsuzluğunu benimle gideriyordu. Dışarıdan bunca eleştiriye rağmen tek başına savaşıyordu ve en yakınındakiler bunu anlamıyordu.

  Ellerimi anlından şakaklarına doğru gezdirirken yavaşça gözlerini açtı. Bakışları baygındı, sanki bir şey söyleyecek gibi oldu ama susmaya devam etti. Yavaşça dudaklarına yaklaşırken beni durdurdu, "Bugün değil Aybüke." Oysa sadece masumca öpmek istemiştim.

Masumca bir öpücük... Kim olarak? Nesi olarak masumca öpmeyi düşünmüştüm? Bizim aramızdaki hiçbir şey masumca olamazdı. Sert olurdu, hızlı olurdu ama asla masumca olmazdı. Tahammül bile edemezdi o bana sevişme haricinde. Şimdi niye gelmiş bana dert yakınıyordu? Kapıdan girer girmez, halimi hatrımı sormadan soyup, işini hallettikten sonra yüzüme bakmadan giden adam neden şimdi burada, bu yakınlıkta oturuyordu?

İçimdeki karışık duygular artarken, kafamda onunla ilgili düşünceler çelişme başladı. Kendimden nefret ettim, çünkü içinde bulunduğum bu durumdan mutlu olmaya çalışıyordum. Tüm vücudumu öfke sıcaklığı kaplarken, ondanda nefret etmiştim. "Barış," dedim cesaretimi toplayarak. Ayağa kalkıp kapıyı gösterdim. "Gider misin!" Yüzüme şaşkınlıkla bakarken dolan gözlerimi yere çevirdim, akmaması için çaba veriyordum.

Tekrar gözlerine baktığımda şaşkınlık yerini sinire bırakmıştı. Çatık kaşlarıyla ayağa kalkıp karşımda durdu. Kafamı hafif kaldırıp ona baktığımda gözlerinin içi alev saçıyor gibiydi. Dudaklarını bir kaç kez açıp kapattı. Ya ne söyleyeceğini bilmiyordu, ya da söyleyeceği şeyi ölçüyordu. Dudağının içini kemirirken yüzüme öfkeyle tıslayıp gitti.

"Seninde amına koyim."

İki hikayemdeki kızlarıda dengesiz bir ruh haline soktum sanırım... neyse yerinde edilen küfür şiir gibidir.

That Night |B.A.Y|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin