Threat

165 30 12
                                    


  Aybüke risk alarak kabul etmişti Berkan'ın teklifini. Ama şu an, stadyuma girerken pişman olmaya başlamıştı bile. Şimdi gitse, işim çıktı dese çok mu ayıp ederdi acaba? Derin bir nefes verip olumsuz düşüncelerini arka plana attı. O kadar insanın içinde Barış fark etmezdi ya onu? Evet, evet. Kesinlikle fark edilmem diye düşündü. Maçı izleyecek ve çıkışta görünmeden dışarı çıkacaktı. Galibiyet bekliyordu, Berkan ile başka bir yere gider ve kutlarlardı bunu.

  Berkan, sabahtan beri heyecanla, sürekli mesaj yazıyordu. Aybüke yüzündeki istemsiz gülümsemeyle cevap veriyordu hep. Önemsendiğini hissetmek hoşuna gitmişti. Berkan sürekli ona aşırı ilgi veriyordu, uzun zamandır görmediği bu ilgi Aybüke'nin buna alışmasını sağlamıştı.

  Stadyuma girdiğinde, Berkan'ın ayarladığı biletin yeri sahaya çok yakındı. Hatta kulübelerin direk arkasındaydı. Burada nasıl saklanabileceğini düşündü Aybüke. İmkansızdı. Yutkunup etrafı inceleyerek koltuğa oturdu. Gözlerini sahada gezdirdiğimde henüz futbolcular yoktu. Aybüke stresle bacağını sallamaya başladı. Buraya gelmemeliydi, Berkan ile konuşmamalıydı. Ne yapmıştı böyle? Şimdi her şey geri dönülemez gibiydi.

  Çıksa şimdi buradan, Berkan'ı her yerden engellese kurtulabilir miydi bunlardan? Nereye kaçacaktı ki, Berkan oturduğu siteyi biliyordu. Uğraşır mıydı kendini engelleyen biri için?

  Sahaya koşturan futbolcuları görünce titrek, derin bir nefes verdi. Elleri titriyor, ağzı kuruyordu. Gergindi, hatta hiç olmadığı kadar gergin olabilirdi. Berkan ile göz göze geldiğinde, adam yüzündeki kocaman gülümsemeyle el salladı. Bir kaç futbolcunun dikkatini çekmiş olacak ki anlık Aybüke'ye bakıp, geri ısınmaya başlamışlardı.

  Sonra onu gördü, dahada sarıya boyadığı saçlarıyla kendini belli ediyordu. Vücudu dinçti, ama yüzünde hafif bir yorgunlukvar gibiydi. Yanındaki orta yaşlı adamla gülüşerek yürüyordu. Tribünlerden yükselen seslerle gözlerini kalabalıkta gezdirdi. Yüzündeki hafif gülümseme, Aybüke ile göz göze gelince yüzünde dondu. Yüzü şaşkın bir ifade almaya başlarken, gözleri kızdan ayrılmıyordu. Yanındaki adam bir şeyler anlatmaya devam ediyor ama o sadece Aybüke'ye bakıyordu.

Onu en son gördüğünde, gözlerinde sürekli bir yorgunluk, bedeninde bitkinlik vardı. Ama şimdi, şimdi daha toparlanmış görünüyordu. Eskisi gibi zayıf ve solgun değildi kız. Aksine yüzü daha dolgun ve sağlıklıydı. Gözaltlarındaki o morluklar kaybolmuş, cildi parlamıştı. Kızı böyle iyi görmeyi planlamıyordu. Hatta, o günden sonra kızı görmeyi bile planlamıyordu.

O gün, çok büyük ayıp ettiğini geç fark etmişti. Ama bir daha yüzü yoktu kıza gelmeye. Neden gelmişti bu maça? Neden sadece futbolcuların tanıdıklarına ayrılan yerde oturuyordu? Kafasında binlerce düşünce dolaşırken, Aybüke'nin bu yeni hali ve burada neden oluşu Barış'ı iyice meraklandırmıştı. Kendinden emin ve güçlü bir şekilde o tribünde oturmasına ne sebep olmuştu?

Kızı izlemesini takımın antrenörü bozmuştu. Barış'ı ısınmaya çağırıyordu. Kafasını tekrar kıza çevirdiğinde, gülerek bir yere bakıyordu. Kızın bakışlarını takip ettiğinde ise, arkadaşı Berkan'ı gördü. O da kıza bakıp gülüyordu. Ne alakaydı bu şimdi?

Öfkeyle nefes verip ısınmaya geçti. Kafasını toparlamalı ve maça odaklanmalıydı. Ama yapamadı. Maçın daha ilk yarısı dolmadan ufak bir sakatlanmayla sahadan alınmıştı. Alınmasaydı muhtemelen ya daha kötü sakatlanacak ya da kırmızı kart görecekti. Normalde de sert oynardı ama bu sefer daha kötüydü. Öyle ki Okan hoca defalarca uyarmıştı dikkat etmesi için ama Barış umursamamıştı. Kafasındaki sorulara cevap alamadığı bu dakikalarda öfkesini bir şekilde kusması gerekiyordu. Sinirle içeri yürürken bir güvenliğe tribündeki Aybüke'yi işaret edip, kızı içeri getirmesini istedi.

That Night |B.A.Y|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin