☀Bölüm 2☀

49 9 0
                                    

Bir süre o mavi gözlere baktı adam. Tam cevap vereceği sırada ayak seslerini duydu. O yüzden sustu. Konuşmadı yine baktı. Yaklaşan adım sesleri adamı kendine getirdi. Silahını doğrulttu ve her tehlikeye hazır konuma geçti. Kızın korkacağını düşünmüştü ama kız ondan daha rahattı. Korkusuz gibi...
'Garip' diye düşündü. Adım sesleri uzaklaştığın da derin bir nefes verdi. Tedbir amaçlı orada öyle bekledi. Kıza çevirdi başını. Bir cevap beklediğini anladı.
"Ben... " dedi ve devam etti. " Tanımak istemeyeceğin biriyim. "
" Ve sen..." diye devam etti. "Kendine yeni bir ev bulsan iyi edersin."
Kızın ona anlamsız bakışlarını farkettiğinde açıklama gereği duydu.
" Evi satın aldım. " dedi ama bu üç kelime bir cümlenin kızı yerle bir ettiğini çok sonra farketti. Buğulanmış soluk mavi gözler boş bir şekilde adama bakıyordu. Sanki hiçbir şey hissetmiyor gibi. Porselen bebek misali.
Kız duyduklarını idrak ettiğinde tek yapabildiği karşısında ki adama bakmak oldu. Onu bu evden ayrılmak kadar üzen başka bir şey varsa o da yıllar önce onu yalnız bırakan babasının bu evi sarmasıydı. Gidecek hiçbir yeri yoktu. Gözleri doldu ama ağlamadı. Çünkü o güçlüydü. Kendini zorlasa da konuşamadı. Dakikalar öncesinde tanıştığı bu adam herşeyini elinden almak üzereydi. Ve donuk siyah gözleri bunu pekte umursar gibi görünmüyordu.
"Gidemem... " dedi tüm hayal kırıklığıyla.
" Gitmelisin, bebek bakıcılığı yapma gibi bir niyetim yok. " dedi adam tüm ruhsuzluğuyla.
Kız zar zor birleştirdiği kelimeler ile son bir cümle kurdu.
" Eğer gidersem, ölürüm. " dedi kız.

Adam kızın dediğini zerre umursamadı. Çok insan öldürmüştü. Çok can yakmıştı. Ve biliyordu ki adam, eğer bu kız ölürse zerre pişmanlık hissetmezdi.
Adam konuşmadıkça kızın içi parçalandı. Ölürüm dedi ama o zaten ölüydü. Gülümsemesi gözlerine ulaşmayan birine yaşıyor demek, belki de en büyük yalanlardandı. Eğer bu evden gidecekse, kalbi zaten dururdu. Kız ayağa kalkıp koştu. Merakına yenik düşen adam da onun arkasından ilerledi. Kız koştukça altında ki ahşap zemin sallandı, gıcırdadı. En sonunda toz içinde kalmış bir odaya girdiğinde adam da hemen peşinden girdi. Ama gördükleriyle yerinde durması bir oldu. Duvarın bir köşesi çeşit çeşit çakılarla doluydu. Adam hayran hayran baktı. En sevdiği şeydi. Yavaşça çakılara yaklaştı. O an farketti ki koleksiyonun da eksik olan her parça burada mevcuttu. Kızdan istese verir mi acaba diye düşündü. Ama sonra vazgeçti. İstese de istemese de alırdı zaten. Sormaya hiç gerek yoktu. Yine de kıza baktı. Kızı gördüğünde dili tutuldu. Ciddi miydi? Hadi ama içi boş bir tehditten fazlası değildi.
Kız babasının en sevdiği silahı alıp adama doğrulttu. Neden o ölüyordu ki? Adam ölsündü.
Tetiği çekti ve adamın tam kalbine hizaladı. Adam çakıların yanında onları hayretle izliyordu. O an ne yapacağını anladı kız. Kendisine umursamaz bir şekilde bakan adamdan çekti silahı ve çakılardan birini hedefledi. İşte o an korktu adam. Kız zekiydi. Onun zaafını saniyesinde anlayabilecek kadar. Silah ateşlendiğinde çakının tahta kulpu parçalandı. Adamın içi cız etti. O kadar özel bir parçanın mahvoluşu kahretti onu.
"Dur, " dedi adam tüm siniriyle. " Ne istiyorsun? "

"Eğer evimi benden almazsan, seninle kalmama izin verirsen onlara zarar vermem."

"Tamam," dedi adam. 'O kadar da kötü değil 'diye düşündü. 'En azından piyano çalabiliyor.'

Kız o an o kadar mutlu hissetti ki kendini dayanamadı gülümsedi. Tüm yüzüne yayılan o gülümseme gözlerine kadar ulaştı. O kadar güzeldi ki. Adam ilk defa o soluk mavi gözlerde kaybolmak istedi. ve içinden şöyle geçirdi,

'Sen böyle gülersen ben zaten gitmene izin vermem ki...'

☀☀☀☀☀☀☀☀☀☀☀☀☀☀
Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Sizlerin görüşlerine ihtiyacım var.

Saklı NotalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin