Take Your Eyes Of Me

734 55 24
                                    


Barış:
Arkadaşlar, çıldırmak üzereyim.

Camdaki çocuk yine beni dikizliyor.

Tamam, yakışıklıyım ama bu kadar da değil, saatlerce oturup izliyor.

Kerem:
Lan oğlum, emin misin seni izlediğine?

Arda:
Abi, geçen gece toplandığımızda ben de fark ettim. Barış abi haklı sanırım.

Ferdi:
Oğlum, bize şikayet edeceğine site güvenliğine haber versene
Kim bilir, seni canlı yayına alıp tüm Çinli abazalara izletiyordur.

Arda:
Einstein konuştu, süper tahminler Ferdi abi. 😂🥰🥰

Barış:
Arda, emojilerini görmezden geliyorum kardeşim.

Neyse, gidip yüz yüze konuşacağım. Temiz bir çocuğa benziyor, boş yere sıkıntı çıkarmayalım.

Kerem:
Sen yine de anlamadan, dinlemeden kabalaşma.

Barış:
Tamam, gider "pardon, daha az dikizleyebilir misiniz?" diye uyarırım hafızım.

~~~~

Semih, esen rüzgarla huzur bulurken aklına takılan şarkıyı mırıldanmaya devam etti. Evde sıkılıyordu; ailesiyle tartışıp tek başına yaşamayı seçse de zorlanıyordu. En son ne zaman evden çıktığını bile hatırlamıyordu. Arada sırada babasının şoförü Altay, market alışverişi için uğruyordu.

Bugün pazar olduğu için heyecanlıydı. Altay'ın işleri yoğundu ama genelde iyi anlaşırlardı ve her geldiğinde Semih'e vakit ayırmaya özen gösterirdi.

Semih, arka bahçeden gelen seslerle birlikte heyecanla ayağa kalktı. "Altay abi, tam zamanında geldin. İzlememiz gereken bir film var. Biliyorsun, sadece dinleyince sarmıyor."

O sırada Barış, kendisini sürekli dikizleyen komşusunun arka bahçesinde sinsice ilerliyordu. Kapıyı özellikle çalmamıştı, sapığının kendisini görünce kaçıp saklanacağını düşünüyordu.

Açık kapıdan eve yaklaşırken sapığı olduğunu düşündüğü çocuğu arkası dönük konuşurken duydu. İçindeki öfke ona gidip suratına patlatmasını söylese de sessizce yaklaşmaya devam etti.

"Altay abi ses versene, tamam valla bu sefer filmi izlerken çok soru sormayacağım. Hem zaten senin çirkin zevkine kalmadım."

Semih, yaklaşan tıkırtılara doğru döndü.

"Altay değil koçum, Barış'ı dene." Barış, karşısında korkudan titreyen çocuğa keyifle bakarak konuştu. "Noldu lan, suratın bembeyaz kesildi." Tüm gün kendisini dikizleyen sapığının böyle gergin olmasını beklemiyordu.

Semih, gerilerek geri geri gitmeye başladı. Altay sürekli bahçe kapısını kapatması için uyarıyordu. İşte şimdi başına bela almıştı.

"Lan valla tek değerli eşyam bu, siktir git lütfen."

Barış, çocuğun dediklerini idrak etmeye çalışırken suratına çarpan kolyeyle daha da sinirlendi.

"Lan Allah'ın sapığı, mafya mıyım ben? Ne yapıyorsun?"

Barış, çocuğun üstüne yürüyüp yakasından tutarak sarsmaya başladı. Çocuk ise korkudan titriyor ve gözlerine bile bakamıyordu.

"Tabii sizin iş daha sosyal şartlara uygun, sizi de yargılamıyorum. Ama ben neden sapık oldum, onu anlamadım soyguncu köpek."

Semih korkudan saçmalarken karşısındaki adamdan kurtulmaya çalışıyordu.

Barış:
"Aptal mısın oğlum? Karşı evde oturuyorum. Hani tüm gün oturup izliyorsun ya. Yani aslanım, anlıyorum, sen o insanlardansın sanırım. Yargılamıyorum da, git yaşıtlarınla tanış, bulursun bir erkek arkadaş. Yakışıklı çocuksun zaten. "

Barış, küçük çocuğu bıraktı. Zaten çocuk aşırı masum duruyordu , neden böyle yöntemlere başvurduğunu anlamıyordu.

"Ne dikizlemesi lan? Görme engelliyim ben, orospu çocuğu."

~~~~

Çok fazla yazı deneyimim yok, anlaşılıyordur zaten. Yazı basit ve hatalı gelebilir özür diliyorum. Ama eğer devamını isterseniz beğeni ve yorumlarla gösterebilirsiniz.

Love in the Dark (Barsem)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin