I Can't Love You In The Dark

324 33 14
                                    


Ferdi:
Naber fıstık

Kenan:
İyidir
senden

Ferdi:
Barış’la otura otura sıkıldık
Arda’yla dışarı çıkalım diyoruz

Kenan:
Çıkın, hava da güzel

Ferdi:
Sende gel işte

Kenan:
Yok, ben rahatsızlık vermeyeyim

Ferdi:
Kenan, mal mısın?
Bitte yani

Kenan:
Ferdi bir kez bir şeyler yaşadık diye
üçlü silahşörler olarak gezmemize gerek yok

Ferdi:
Mal mal triplere girme.
Madem dün sabahı adımı inleyerek geçirdin
kalkıp geleceksin
Bana sökmez bu playboy tavırları
20 dakikaya hazır ol

~~~

Semih

“KENAN, BAĞIRMA LAN, SİKECEĞİM BELANI.”
Kenan’la insan gibi oturmuş kahvaltı yapmaya çalışıyorduk ama gerizekalı gelen bildirimlerle anıra anıra ağlamamak ve gülmek arası sesler çıkarıyordu.

“Semih, Ferdi beni dışarı çağırıyor.”

“Aaa, nasıl oluyor öyle? Hiç de öyle bir yakınlığınız yok.”

“Amk, bunlar beni seks objesi olarak görüyor. Tamam, gider görevimi yaparım ben yine ama dış kapının dış mandalı gibi ayıp oluyor.”

“Senin namusun beni çok etkiliyor.”

Kenan sandalyeyi çekip kalkmış, beni düşüncelerimle baş başa bırakmıştı. Kenan keyfine bakarken benim niye Barış’la aram kötü olmak zorundaydı ki?

Kenan, hazırlandığı sırada ben de peşinden gittim ve giyinmeye başladım.

“Kenan, bana güzel bir şeyler ayarla. Barış’ı ayartacağım.”

“Amk, sence ayartılmaya ihtiyacı mı var? Ayrıca git, edebinle otur. Göbeğini falan açma millete.”

~~~

Kapıda bekliyordum. Barış’a gerçekleri söyleyip artık özlediğim koyun tiftiği saçlara dokunabilirdim.

“Ayy Barışş, senin şu çocuk geldi. Ne tatlı olmuşsun ya öyle, anasınıfı çocuğu gibi.”

Burnuma gelen çilekli koku mu yoksa o cırtlak ses mi midemi bulandırmıştı bilmiyordum ama Gizem miydi lan bu?

“Barış’ı çağır bana.”

Barış’ı istememle diğer ayak sesleri kapıya gelmişti. “Hoş geldin sevgilim.”

Bana mı diyordu lan bu hayvan?

“Kusura bakma, Gizem ev arkadaşıyla kavga etmişti, bahsetmiştim sana. Biraz benimle yaşayacak.”

Barış’ın konuşmasıyla yanağıma değen eller Barış’ın olamayacak kadar küçüktü. “Ne tatlısın sen. Barış , hiç sorun etmez, Semih dedi.”

Bir de yanağımı sıkıyordu. Uzak akrabalarım bile kişisel alana saygı duyarken, Gizem’e sanırım bu yüklenmemişti.

İçeri geçmiş, garip garip oturuyorduk. Odaya sessizlik hâkimken beni kendine çeken Barış sessizliği bozmuştu.

“Sevgilim, utanma Gizem’den, sıkıntı etmez o. Ben zaten tüm eskilerimle arkadaşımdır.”

“Ayy, evet kızardı ya. Utanma, biz Barış’ın eskileri her ay kapatırız bir kafeyi, buluşuruz öyle. Hatta kura falan çekiyoruz, ona göre-”

“Tamam Gizem’cim, sen de abartma yani.”

Ne diyordu lan bunlar? Nasıl genişlik bu, dalga mı geçiyorlardı benle? Daha Barış’ın bana sürekli sevgilim demesini bile hazmedememiştim.

“Neyse, beni Yağmur aramıştı, hani şu lise sondayken aldattığın var ya, ben bir geri döneyim ona.”

Gizem’in odadan çıkmasıyla soluma dönmüş, elimle Barış’ın yanağını bulmak için kaldırmıştım. Yeni çıkan sakallarını elimde hissettiğimde okşamıştım.

“Oh Semih’im n-”

Barış konuşmaya başladığında tokadı yapıştırmıştım.

“Gavat mıyım ben Barış? Anlamadım mı ben ne yapmaya çalıştığını?”

“Anladıysan niye vuruyorsun lan?”

“Gizem’i niye çağırdın lan? Başka exin yok muydu?”

“Kenan’ı çağırsam mutlu olurdun tabii. Ben de biliyorum tabii ki Kenan’la öyle bir şey yapmadığınızı ama bak yine de rahatsız ediyormuş, değil mi?”

“Sen nereden biliyorsun lan?”

“Lan dün Kenan sana sıçtığı bokun rengini anlatıyordu. Seviştiğin insana anlatmazsın böyle şeyler.”

“Ya öyle mi? Benimki genelde böyle sarı yeşil aras-”

Barış’ın ağzımı kapatan elleriyle gülmeye başlamıştım. Elini ısırarak ağzımı açmıştım. “Barış, mal mısın? Tabii ki görmüyorum ne renk olduğunu. Ayrıca biz sevişmedik.”

“İstersen düzeltelim bu sorunu.”

Barış bana yaklaşıp elleri vücudumu bulurken itmiştim. “Gizem yukarıda, iner birazdan.”

“Gizem’in rolü bitti ya, çıkmıştır o.”

“Tüh, tam da üçlü yapalım diyecektim.”

“Semih, beni deneme. Sadece seni istediğimi biliyorsun.”

“Gözüme girdin Barış, yürü odana.”

Barış’ın yatağında 10 dakikadır öpüşüyorduk. İlkim olduğu için gergindim ama Barış anlayışlı davranıyordu.

Üstümden çekilmesiyle ihtiyaçla inlerken, Barış güven vermek istercesine elini boynuma koymuştu.

“Semih, iki dakika bekle, prezervatif takacağım. Korunmamız lazım.”

“Hayır.” Barış’ı üstümden itip yatak başlığına yaslanmıştım.

“Semih, sana güvenmediğimden değil, kendimi senden korumak için, güven için.”

“Barış, mal mısın? Tabii ki korunacağız, ama ben üstte olacağım, ben takacağım.”

Barış’ın kahkahası yüzümdeki ciddi ifadeyi görene kadardı.

“Semih, benden her şeyi iste ama götümü isteme.”

~~~

Ferdi

“Ferdi, çok üşüdüm ben.”

Arda’nın sızlanmasıyla hırkamı çıkarıp Arda’ya vermiştim. Kafamı çevirip Kenan’a bakmak bile istemiyordum. Sabahtan beri beni öldürmüşlerdi.

Lunaparka gelmiştik ve son 3 saatimi oyuncak ayı kazanmaya çalışmakla geçirmiştim. İlk turda şansa kazanmış ve Kenan’a vermiştim. Arda’nın ölümcül bakışları sebebiyle ise 43 tur daha atış yapmıştım.

Birine yakın olsam diğeri kötü kötü bakıyordu.

Kenan ise Arda’ya verdiğim hırkaya bakıp üşümüş gibi kollarını kapatmış bana bakıyordu. Riski alıp üşüyen Kenan’a sarıldığımda bu sefer Arda tip tip bakıyordu.

“Sikeyim sizin tribinizi amk. Bıktım sizin aranızda köprü olmaktan.”

İkisini de parkın önünde bırakmış, hızlı adımlarla çıkışa yönelip taksiye binmiştim. Akılları belki başına gelirdi.

Kafam dağılsın diye Balgat’a yemek yemeye gidecektim. Şu an kafamı tek toparlayacak şey güzel bir sofraydı. En azından lahmacun kebabı yiyince trip atmazdı.

Love in the Dark (Barsem)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin