12

127 18 4
                                    

"Senin hızına sıçayım, koş lan koş!"

"Amına koyduğum, senin hızınla benim hızım bir mi?"

Yeşil gözlü oğlanın isyanını umursamadan hızını arttırarak, ela gözlerin sahibi bacaklarındaki sızıyı bile umursamamıştı.

İki arkadaş da şu an bitik halde olmalarına rağmen, abilerinin birbirlerine bir şey yapacak olmalarından korkuyorlardı.

Ferdi ve Altay denildi mi, akıllara pek iyi şeyler gelmiyordu.

Nefes nefese kalmışlardı ikisi de. En sonunda Arda pes edip kendisini yere bıraktığında, rahat nefes alabilmesi için göğsüne vurmuştu.

Hızlı atan kalbiyle bayılacak gibiydi. Yanına oturan arkadaşının halini gördüğünde ise kendisinden bir farkı olmadığını fark etti.

"Oğlum, birbirlerini boğmazlar değil mi?"

Arda'nın endişeli sesiyle iyice stres olan Kerem, elini yüzüne götürmüştü.

Olacakları gerçekten kestiremiyordu. Ne yapacağını bilmez bir halde sessiz kalmıştı.

Arda ise arkadaşından ses gelmediğini görünce hızla ayağa kalktı, ani hareket yaptığı için dönen başını umursamamıştı.

"Koş Kerem, ikisi de birbirine girmeden koş."

Arda'nın uzattığı eli tutup ayağa kalkan Kerem ile birlikte ikisi de tekrardan hızlı bir tempoyla koşmaya başlamışlardı.

Yüzlerine sertçe çarpan rüzgar tenlerini yakıyor, mırıltılı sesler çıkarıyorlardı; içlerindeki korkuyu belki bu şekilde dışa vurmayı amaçlıyorlardı.

Gördükleri minik çay bahçesi ile içleri rahatlamıştı. Arda, ellerini diz kapaklarına dayayıp nefesini düzene sokmaya çalışırken Kerem tarafından çekilerek çay bahçesine sokulmuştu.

İkisi de gözleri tanıdık gelen kıvırcık saçları ararken kaşları çatılmıştı. Korkuyla bir o yana bir bu yana bakıyor, çay bahçesinde oturanların da ilgisini epey çekiyorlardı.

Arda, ezbere bildiği kıvırcık saçları gördüğünde rahatlamıştı. Gözlerini kıvırcık saçlı adamın yüzüne indirip uzun bir süre süzdü. En uzak yere yerleşmiş olan adamların gülmesiyle kaşlarını tekrar çatmıştı.

Yanındaki arkadaşının omzunu dürtüp adamları işaret ettiğinde iyice garip hissetmeye başlamıştı.

Şu an birbirlerinin boğazlarına yapışmaları gerekmez miydi?

"N'oluyo lan, bunlar neden gülüyor oğlum?"

Kerem'in boğuk ve yorgun sesiyle birlikte yüz hatları komik bir hal almıştı. İkisi de dışarıdan o kadar gülünesi duruyordu ki...

"Abi, ağzını kapat bahçedeyiz, sinek girecek şimdi."

Hemen yanlarından gelen sesle ikisi de sıçradı. Kerem yanındaki garsona kötü bir şekilde baktı.

"Ne diye katil Dexter gibi geliyorsun kardeşim, biz de insanız ya hani?"

"Napayım abi, girişin tam önünde durmuşsunuz. İnsanlar size bakıyor."

Arda, onları izleyen kişilere garip bir şekilde gülümserken, Kerem dişlerini sıkmış, yanındaki garsona bu sefer öldürücü bakışlarını atmıştı.

"Siktir git lan."

Genç garson, karşısındaki kısa boylu adamın siniriyle iyice tırsıp bahçenin öteki tarafına doğru kaçarken, Kerem ise o sinirle Arda'nın bileğinden tutmuş, Altay'ların masasına doğru ilerlemeye başlamıştı.

İki genç adam, kıvırcıkların görüş alanlarına girdiklerinde derin bir nefes verdiler. Arda ellerini beline yerleştirmiş, Kerem ise ellerini kapüşonlusunun cebine sokmuştu.

Altay ve Ferdi ise karşılarındaki gençlerin bu haliyle gülmemek için zor dururken, Altay Ferdi'ye bakmış, ardından Kerem'e dönerek yanındaki sandalyeyi göstermişti.

"Kerem'im, gelsene güzelim yanıma şöyle."

Kerem, Altay'ın dedikleriyle öksürük krizine girmişti. Boğulacak gibi olduğunda Ferdi'ye baktığında, abisinin onu değil yanındaki çocuğu süzdüğünü görmüştü.

"N'oluyo lan burada?"

Arda sinirle kıvırcıklara doğru bakarken, yüzüne gelen minik paket şekeri geri abisine fırlatmıştı.

"Atma lan o paketi."

"Abinim ben senin."

"N'olduğunu söyle sen de abi. Ferdi'nin karşısında bildiğin Kerem'e yavşadın, farkında mısın?"

"Ben Altay gibi öküz müyüm Arda'm, kırdı bu..."

Bu sefer öksürük sırası Arda'ya geçtiğinde Ferdi gülmeye başlamış, ardından konuşmuştu.

"Güzelce konuştuk bebeğim. Saklamaya gerek olmadığını düşündük. Aşkımızı saklamaya gerek var mı Allah aşkına?"

"Yani ben neyse de, sen Barış'ı nasıl halledeceksin?"

Altay, Kerem'i yanına çekmiş, büyük eliyle minik elin üstünü kapatmıştı. Parmaklarıyla ay tenini okşarken Ferdi de Arda'yı yavaşça yanındaki sandalyeye oturtmuş, endişeli gözlerini yeşillere çevirmişti.

"Oğlum, o kadar değildir ya."

"Ben size diyeyim, Barış sizi Sümela Manastırı'na kadar kovalar..."

"Abart abi."

Arda gerginlikle geriye yaslandığı esnada abisiyle göz göze geldiklerinde, ikisi de aynı anda sırıtmaya başlamıştı. Diğer iki kardeş ise şaşkınlıkla onlara bakıyordu.

"Niye gülüyorsunuz lan?"

"Biz pikniğe gideceğiz değil mi şimdi?"

Kerem, Altay'ı onaylayarak başını salladı. Meraklı gözleri yanındaki adama çevrildi, fakat cevap Arda'dan geldi. Ardından abisiyle ikisi de sırıttı.

"İsmail'i ara, piknikte Barış öküzünü nakavt ediyoruz.

___

Bu dörtlü çok güçlü dimi HWJSJSKKSKEJWK

Sonraki bölüm🫦🔥

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 20 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

My beauty - ArFerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin